KARAHAN’dan basın özgürlüğü tespitleri

19 Kasım 2014 18:31

Isparta Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Denetleme Kurulu Başkanı Şevket Karahan, Antalya’da düzenlenen “Türkiye ve Avrupa’da Demokrasi ve Basın Özgürlüğü“ panelinde  bir konuşma yaptı.

Almanya’dan gelen gazetecilere ve Antalya ilinde bulunan yerel ve ulusal basın temsilcilerine konuşma yapan IGC Başkanı Şevket Karahan, basın özgürlüğü konusunda dikkat çeken bilgiler verdi. Başkan Karahan, basın özgürlüğü ve yerel medyanın sıkıntılarını dile getirdi. Antalya Gazeteciler Cemiyeti ve Nürnberg Presse Culüb’ün ortaklaşa düzenlediği “Türkiye ve Avrupa’da Demokrasi ve Basın Özgürlüğü “ panelinde basın mensuplarının sıkıntıları dile getirildi. Panelde ayrıca Şevket Karahan’ın yanı sıra Akdeniz Üniversitesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Mustafa Şeker,  Nürnberg Gazeteciler Kulübü Başkanı, Siegfried Zelnhefer, Nachrichten Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Joachim Hauck ve Burdur Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Adnan Taraşlı gibi isimlerde konferansta konuşma yaptı. Panelin moderatörlüğünü Antalya Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Mevlüt Yeni yaptı.

DEMOKRASİ NEDİR?

Tercüman eşliğinde konuşmasına başlayan Isparta Gazeteciler Cemiyet Başkanı Şevket Karahan, Alman basın mensuplarına ilk olarak Türkiye’de ki demokrasi kelimesinin tanımını yaptı. Başkan; “Her bireyin yönetim ve organizasyonda eşit haklara sahip olma biçimidir. Kim kendini bu açılımda liberal, komünist, sosyalist, muhafazakar, anarşist ve faşist olarak nitelerse nitelesin, dünyanın en kabul gören yönetim biçimi kuşkusuz ki demokratik yönetim şeklidir. Bizler demokrasiyi çoğunluğun yönetim şeklidir diyerek tanımlarız. Ancak, demokrasi aynı zamanda azınlığında haklarını teminat altına alan bir yönetim şeklidir. Bu olgunun temel kaynağı ise halktır. Kaba bir tabirle demokratik ülkelerde Halk ne isterse o olur” dedi.

ALMANYA ÖZGÜRLÜKTE 17’NCİ SIRADA BULUNUYOR

Alman basın mensuplarına basın özgürlüğü konusunda bilgiler veren Şevket Karahan, Almanya’nın da basın özgürlüğü konusunda 17’nci sırada olduğunu dile getirdi. Başkan Karahan, özeleştiride de bulundu. Karahan’ın konuşmasından satır başları şu şekilde; “Basın özgürlüğü, Birleşmiş Milletler tarafından; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ilan edilen, bir çok ülke tarafından kabul edilen bir haktır. Basın özgürlüğü, ülkeden ülkeye daha değişik şekillerde uygulanabiliyor. BİZİM ÜLKEMİZDE Özgür Basın, demokratik sistemin korunması ve güçlendirilmesinde son derece önemli bir unsur olma özelliğini taşıyor ve insan haklarına dayalı ve demokratik bir toplumsal ve siyasal düzen özlemimizin gerçekleşmesi yolunda önemli yapı taşlarından birini oluşturuyor. Ayrıca demokratik siyasetin oluşturulmasının temel koşullarından biri olan basın özgürlüğü denildiğinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesi ve Terörle Mücadele Yasası akıllara geliyor. Bilindiği üzere, her 3 Mayıs'ta Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlanıyor. Bugün dünyada 63 ülkede basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değil. Türkiye ise aralarında Nikaragua, Tanzanya, Kuveyt gibi ülkelerin yer aldığı ‘kısmen özgür’ ülkeler kategorisinde bulunuyor. Basın özgürlüğü alanında Finlandiya, Belçika ve İzlanda ilk üç sırayı alırken, Almanya da 17. sırada bulunuyor. Avrupa Birliği adayı Türkiye, Batı Avrupa ülkeleri arasında basın özgürlüğü alanında maalesef en alt sırada yer alıyor.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KISITLANMASI

SİYASİ İKTİDAR ve MEDYA PATRONLARI  TARAFINDAN YAPILIYOR

Siyasi İktidarlar, eleştirel yayınların dozu arttığında hem ekonomik hem de siyasi baskılarla basının özgürlüğünü daraltan tedbir ve yaptırımlarla sansür uygulamaktadır.

MEDYA PATRONLARININ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE Kİ ROLÜ

Ben Isparta’da yerel bir gazetenin sahibiyim. Yani gazete patronuyum. Ve en ağır eleştiriyi bu alanda yaparak çuvaldızı önce kendime batırıyorum. Basın özgürlüğünün kısıtlandığı alanda KARTEL medya patronları faktörü büyük bir yer almaktadır. Medya patronlarının, sahip oldukları çok sayıda basın yayın kuruluşu aracılığıyla çok geniş kitlelere seslenebilme olanağının bulunması; basının özgürlüğünü kısıtlamakla birlikte halkın doğru ve eksiksiz bilgi almasını da engelliyor. Kendi şirketini veya yakın olduğu kişileri zarara uğratacak haberlerin yayınlanmasına izin vermeyen medya patronları ya da onlara bağlı genel yayın yönetmenleri yaptıkları haberlerin doğru olmasına özen gösterseler de her doğru haberin yayınlanmasını önlüyor. Böylece medya kuruluşları kamuoyunu bilgilendirme görevinden uzaklaşıp, güçlerini kullanarak patronlarının çıkarlarını korumuş oluyor.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ NE DEĞİLDİR

Basın özgürlüğü, aynı ülkede faaliyet yürütüp, o ülkenin halkını farklı yönlerde kışkırtmak demek değildir. Basın özgürlüğü, medya gücünü elde barındırarak, geçmişte olduğu gibi, o ülke halkını, milli ve sivil iktidara karşı kışkırtmak demek değildir. Basın özgürlüğü, basın özgürlüğünü savunuyoruz diyerek, milli menfaatleri ayaklar altına almak demek değildir. (din, bayrak, millet ve anayasa gibi) Basın özgürlüğü, üç beş kuruşluk menfaatler için, milleti iktidara veya muhalefete karşı ayaklanmaya davet etmek değildir.  Bu maddeleri çoğaltmak mümkün. Ancak sözün özü olarak kuzu postuna bürünüp kurt olmak basın özgürlüğü demek değildir” dedi.

 

Bu haber 820 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...