Osmanlı Türkçesi Tartışmaları Üzerine

18 Aralık 2014 16:38

 

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

Op.Dr.Levent Başyiğit

  

Osmanlı Türkçesi Tartışmaları Üzerine

 

Günümüzde Osmanlı Türkçesi tartışmalarının siyasî zeminde ve siyasî karşıtlıklar üzerinden cereyan etmesini üzüntüyle takip ediyoruz. Geçmişimize sahip çıkmak, ecdada saygı göstermek ilkesini benimsediğini iddia edenler dahi mazimizi karşıtlıklar üzerinden yeniden inşa ediyorlar. Kimsenin bunları siyasetin aracı haline getirmemesi iktiza eder. Göktürkler de, Uygurlar da, Karahanlılar da, selçuklular da Osmanlılar da bizim geçmişimizin halkalarıdır. Bu devletler ve medeniyetler döneminde gerek bunların bazıları arasında, gerekse içlerinde tartışmalar, iç kavgalar yaşanmıştır. Ancak biz bugünden bakarken geçmişin ayrılıklarını, oradan tevarüs ettiğimiz çatışma unsurlarını yeniden canlandırmanın peşinde mi koşacağız? Hayır… Biz, ilmî alanda bunları ortaya koyarız ama ecdadımızın kendi dönemindeki çatışmalarını bugüne taşımak gibi abesle iştigalden başka bir şey olmayan işlerle uğraşmayız. Biz, Türk dünyasının gelecekteki birliğini istiyorsak, bugünkü nesillere Şah ile Sultan’ı, Yıldırım ile Timur’u birlikte sevdirmeliyiz.

Osmanlıca dersleri konusunda bilenin de bilmeyenin de ahkam kestiğini görüyoruz.. Anadolu sahasına yerleştikten bir süre sonra yazılı edebiyat ve resmi yazışma dili olarak uzmanların Eski Anadolu Türkçesi dedikleri dönemden Cumhuriyete uzanan bir macerası olan Osmanlı dönemi Türkçesinin siyasi kutuplaşmanın bir başka aracı haline getirilmemesi gerekir. Tarihi değerlerimiz hiçbir zümrenin, grubun tekelinde değildir. Türkiye’de maalesef sahiplenme üzerinden bir ötekileşme ve ayrışma psikolojisi kök salıyor. Milli tarihine, kültürüne sahip çıkarak, geçmişten ilham alarak geleceği inşa etmek isteyenlerin bu tuzağa düşmemeleri elzemdir. Biz  tarihimizi, mukaddesatımızı güncel siyasi çekişmelerin taraftarlığının gölgesinde değerlendirmek durumunda değiliz..  Kendisini Ziya Gökalp-Mümtaz Turhan geleneğinin devamı olarak gören merhum Erol Güngör,Teknolojik ilerlemenin muhakkak surette kültür alanında da eskiye göre ilerleme anlamına gelmediğine işaret için şunu söylüyordu:

“Bin kelimelik uydurma  dille yetiştirilen gençler arasından bin yıllık Türkçeye dayanarak yazan ve düşünen Yahya Kemal ayarında bir şair çıkması beklenebilir mi?”

Kendi geçmişimize bir bütün olarak sahip çıkmalıyız. Ancak burada mühim bir nokta var. Arnold Toynbee’yi okuyanlar bilir. Burada Herodyan yani geçmişi tamamen inkar edip başkasını taklit etmeyi esas alan tavırdan da, zealot yani kendi geçmişini putlaştıran bir tutumdan da uzak, merhum Yahya Kemal’in “kökü mazide ati” diyerek ifade ettiği bir yaklaşımı esas almalıyız. Hele, geçmişimizin dönemlerini birbirleriyle savaştırmak gibi abesle iştigalden başka anlam taşımayan ve enerjimizi boşuna harcamamıza sebep olan faydasız tartışmalardan uzak durmalıyız. Geçmişe, tenkidî bir nazarla bakacağız ama asla ecdadımızı tahkir etmeyecek, atalarımıza hakaret ettirmeyeceğiz. Hatasıyla savabıyla geçmiş bizimdir. İlim ve düşünce insanlarımız bu geçmişi kendi alanlarının usulleriyle ve soğukkanlı bir şekilde inceler, araştırır. Milli düşünce mimarları da bu ilmî temel üzerinden gelecek tasavvurumuzun inşasına katkı yaparlar.

 

Bu haber 839 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...