Saadet Partisinden Kurban Bayramı Mesajı

23 Ekim 2012 19:53

Saadet Partisi İl Başkanı Cevat Gençay,  yarın başlayacak olan Kurban Bayramı münasebetiyle bir kutlama mesajı yayınladı.

Başkan Gençay mesajında; “Özlemle beklediğimiz mübârek “Kurban Bayramı”na kavuşmanın sevincini ve mutluluğunu bir kez daha yaşıyoruz. Yorgun zihinlerimiz, karışık hafızalarımız, paslı gönüllerimiz, günah yükünden ezik ve çaresiz bedenlerimiz bayram sevinci ile güçlenecek, arınacak, huzur duyacak ve kesilen kurbanla canlanacaktır. Mü’min’ler, bayrama kavuşmaktan; bayram da Mü’min’leri kuşatmaktan memnun. Öyle ya, Mü’min’ler bayramsız, bayramlar Mü’min’siz olur mu? Biri olmadan diğerinin bir anlamı var mı?

Yüce Rabbimize şükürler olsun ki, dünyada iki milyar civarında bayramı karşılayan Mü’min vardır. On dört asırdan beri Müslümanları ziyaret eden bayramlar vardır. Her ikisi de birbirine muhtaç, birbiri ile güzel ve birbiri ile güçlü…

Bayramda sevmek, sevinmek ve sevindirmek ne güzel!...Bayramlar, milletimizi bir araya toplar, birbirine yaklaştırır, dargınları barıştırır, ailelerin kaynaşmasına, kardeşliğin pekişmesine katkı sağlar, Müslümanlardaki maddî ve mânevî ortak duyguları harekete geçirir. Biçare insanlar, bayram sayesinde yeşerip canlanan kardeşlik ortamında yalnız olmadıklarını, itilip kakılmadıklarını aç ve susuz bırakılmadıklarını, yardımseverlerin ilgilendiklerini görmeleri sayesinde hayata tutunurlar.

Bedenen temizlenerek Bayram gününün sabahında bayramlık elbiseleri giyip en güzel kokular sürünerek ve süslenerek, çocuklar, torunlar, komşu ve akrabalarla camilere koşan ve   bir araya gelen Müslümanlar, aynı dînin ve aynı toplumun ortak ve eşit üyeleri olduklarını, müşterek bir gaye ve hedef için aynı safta yer aldıklarını bir kez daha hissedip yaşayarak, birlik, dirlik, yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik duygularını güçlendirmiş olurlar.

Bu bakımdan dînî bayramların önemi çok büyüktür. Yaşadığımız Türkiye’mizde 75 milyon  Müslüman olanlarından ortak paydalarından bir tanesi  dini değerlerimizden olan Kurban Bayramı ibadetlerimizin arasında asla olmazsa olmazlar arasında yer alan ve fakat ancak refah seviyesi yüksek vatandaşlarımızın yerine getirmeye çalıştığı bir ibadettir. 

Dolayısıyla hiçbir etkinlik, dînî bayramların alternatifi de değildir.Tekbir, tehlil ve Salât’ü Selamlarla heyecanlanmak, Mü’min’leri coşturur. Onları dalga dalga Yüce Sevgiye kavuşturur.Bayramlar, olağanüstü günlerdir. Bu günlerde, eş, dost, akraba, komşu, yaşlı ve hasta ziyaretleriyle, fakir fukaraya takdim edilen nakit para ve yardım paketleriyle yaşanan heyecanın derecesi, insanların ahlâk anlayışı ile de doğru orantılıdır. Çünkü bayramlarda, hem heyecan hem de ahlâk vardır.

Ve içinde bulunduğumuz Arabi aylardan Zilhicce ayında 14 asırdan beri süre gelen bir ibadet ki HAC farizası ise Mü’minlerin Menasiki edası ile yapmaya çalıştıkları ibadetleri arasında yer alan ve her yıl gönüllerimizde kalan ve bedenen mübarek ve Kutsal bildiğimiz topraklara uğurladığımız eşimiz dostumuz akrabamız komşumuz arkadaşımız velhasıl tüm sevdiklerimizin bulundukları o kutsal mekan Mekke de bulunmaları ayrı bir heyecanımızın orada bulunan kardeşlerimizin bizlere ve tüm İslam Alemi için gerçekleştirmiş oldukları duaları arasında yer alması hissiyatımızın sonsuzluğa vardığı yer olsa gerek ki; İbadetgah, ibadetin-zühdün yolu, usulü, kurban boğazlanacak yer, bir adamın alıştığı yer anlamlarına gelen mensek kelimesinin çoğuludur. Dinî bir kavram olarak, en geniş anlamda ibâdet, Allah'a yakınlaşmak için yapılan her türlü taat; hac ibadeti esnasında yerine getirilmesi gereken vazifeler; kurban kesmek ve kurban kesilen yer anlamına gelmektedir. Aynı kökten türeyen nüsük kelimesi de aynı anlamlardadır. Ayrıca hac menâsiki anlamına meşâir de denilmektedir.

Nüsük ve menâsik kelimeleri Kur'-ân'da geçmektedir: "De ki: Namazım, ibadetlerim (nüsükî), hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir.'" (En'âm, 6/162).

Menâsik kelimesi en yaygın kullanımıyla hac ibadetini oluşturan uygulamaların tamamı, hac esnasında yerine getirilmesi gereken vazifeler anlamına gelmektedir. Hz. İbrahim'in, Kâbe'nin inşasını tamamlayınca menâsiki kendisine öğretmesi hususundaki duası Kur'ân'da anlatılmaktadır (Bakara, 2/128). Hz. İbrahim Kâbe'nin inşasını tamamlayınca "Yâ Rab! Kâbe'nin inşasını tamamladım, şimdi bana menâsiki öğret." diye dua eder. Bunun üzerine Allah Teâlâ Cebrail'i gönderir. Cebrâil de, Hz. İbrahim'e haccın nasıl yapılacağını öğretir. Peygamberimiz de, "Hac menâsikini benden alın, benden gördüğünüz gibi yapın." buyurmuştur (Müslim, Hac, 310). Buna göre, Kâbe'yi tavaf etmek, Safâ ile Merve arasında sa'y etmek, Arafat ve Müzdelife vakfeleri, şeytan taşlama, kurban hac menâsikindendir.

Kurban ibadetine de, menâsik veya nüsük denmektedir. Kesilen kurbana nesîke denir. Kur'ân-ı Kerim'de, "Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O'nun adını anarak kurban kesmeyi (mensek) meşru kıldık." buyurulmaktadır (Hac, 22/34). Nüsük, özel olarak, hacda kesilen kurbana denir. Kur'ân'da, "İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa, fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi (nüsük) gerekir." buyurulmaktadır (Bakara, 2/196).  Müslüman, bayramı fırsat bilerek bir kez daha geçen ömrünün muhasebesini yapar, acziyetini anlar ve kabul eder. Artıları mı çok, eksileri mi? ona bakar. Yeniden bir yol haritası belirler. Temiz bir sayfa açarak hayatına devam eder.

Kurban ibadetinin pek çok hikmeti vardır. Kurban, her şeyden önce, Allah’a yakınlaşmak demektir. En önemlisi budur. Kesip etini dağıtmak esas amaç değildir. Kurban, Yüce Allah yolunda bir fedâkârlık ve onun uğrunda gerçekleştirilen bir bağlılıktır. Kurban etini dağıtmak ise sosyal yardımlaşmaya yönelik sünnet’tir.

Kan gören insan sâkinleşir, cinayet işlemez. Dolayısıyla insandaki kan dökme duyguları terbiye edilmiş olur. Kurban kesmeyen milletler, kan göreceği sözüm ona sporlara yönelmektedirler. Seyirciler: “Ölüm var, dönmek yoktur.” demeleri bunun bir tezâhürüdür.

Kandan, kinden, cinayetten, fitneden, ortalığı yangına çevirecek eylemlerden uzak durmak insanı yüceltir. Medenî kılar. Bu sayede insan, olgun bir Mü’min olur.

KURBAN BAYRAMI’NI NEDEN VE NİÇİN KUTLARIZ?

Bir kişinin Allah (c.c)’a ne kadar sadık bir kul olduğunu göstergesi ve Büyük Peygamberlerden olan Hz. İbrahim (a.s)’in verilen emirlere nasıl yaklaştığının çok büyük bir örneği Kurban.

Kendisine Allah tarafından verilen çok istediği oğlunu yine Allah (c.c) için en sevdiği zamanda Allah istediği için kurban etmeye kalkması da sanırım bunun delilidir.

Şimdi Kurban bayramını neden kutlarız anlatmaya çalışalım: Kurban, Türkçeye Farsça’dan, Farsçaya ise Arapça’dan geçmiş bir sözcüktür. Istılahta yani bir İslam dini terimi olarak ta Allah’a yaklaşmak ve Allah rızasına ermek niyetiyle kesilen, kurban edilen, hayvan demektir. Kur’an’da geçen İbrahim peygamber ve oğlu İsmail ile ilgili kıssadan yola çıkarak, kurban kavramı, çok daha genel bir adanmışlığı, Allah için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını, Allah’a teslimiyeti ve ona karşı şükür içinde olmayı ifade etmektedir.

Kur’an’da, İslam dininin peygamberlerinden olan İbrahim’in bir oğul için dua etmesi, bunun ardından doğan İsmail isimli çocuğunu Allah’a adamakla sınanmasından bahsedilir. Bunun üzerine ikisinin de (İbrahim’in de İsmail’in de) bunu (İsmail’in kurban edilmesini) kabullenip bu işe koyulurlar: “(Oğlu) yanında koşma çağına gelince: “Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak ne düşünürsün?” dedi. (Çocuk da): “Babacığım sana ne emrediliyorsa yap. Beni inşaallah sabredenlerden bulacaksın.” dedi.

Ne zaman ki ikisi de bu şekilde (Allah’a) teslim oldular, (İbrahim) onu tuttu şakağına yıktı (şakağı üzerine yatırdı).” (Saffat Suresi, 102 ve 103) Fakat Allah’ın bu manevi adanmışlığı kabul edip, bunun bir sınama olduğunu onlara belirtmesi ve onlara bir kurbanlık hayvan göndermesiyle anlatı sonlanır:“Ve ona şöyle seslendik:

“Ey İbrahim. Rüyaya gerçekten sadakat gösterdin, işte Biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.” “Şüphesiz ki bu apaçık ve kesin bir imtihandı.” dedik.

Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.”(Saffat Suresi, 104-107)

KURBANIN BİR İBADET OLDUĞUNA DAİR KUR’AN’DAKİ DELİLLER.

Sâffât Suresi’nde (37/107); İbrahim’in oğlu İsmail’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir.

“… kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hacc 22/28). “Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yeyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.”

“Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hacc 22/36;37)

Bu ayetlerde bahsedilen kurban kesimi, et ihtiyacı temini için kesmek değil, bir tür adanış göstergesi, bir dinî ibadet olarak hayvanların kurban edilmesidir.

NEDEN KURBAN KESİLİR?

Kurban kesmek, maddi gücü yerinde olan, hadislerce ve islami kaynaklarca belirlenmiş belirli “refah” kriterlerine sahip olan kişilere farz kılınmıştır. Bu vazife aslında toplumsal yardımlaşma seferberliğine bir çağrıdır. Toplum içerisinde maddi imkansızlıklar yüzünden “et ve et ürünleri” ihtiyacını karşılayamayan kişilerin en azından senede bir kez bu ihtiyaçlarını doya doya karşılayabilmeleri için bir fırsattır. Fakirlere yardım etmek, insanlık ve müslümanlık görevlerini yerine getirmek niyetiyle kurban kesen kişi bunun sevabını kazanmaktadır. Bunun dışında “kan akıtmak”, “boğazlamak” ,”öldürmek” gibi basit ve vahşice duyguların, düşüncelerin, niyetlerin hiçbirisi kesinlikle “kurban bayramı” içerisinde yoktur, geçerli değildir! Bu tür duygularını tatmin etmek için kurbanlık hayvanlara eziyet edenlerin de sevap kazanamayacakları birçok hadiste ve islami kaynakta altı çizilerek defalarca anlatılmıştır. Hacc Suresi’nin 37'nci ayetinde, “Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşacaktır. Allah’a ulaşacak olan ancak sizin O’nun için yaptığınız gösterişten uzak amel ve ibadettir. Size doğru yolu gösterdiğinden, Allah’ı yüceltmeniz için onları böylece sizin buyruğunuza vermiştir. Ey Muhammed, iyilik yapanlara müjde et” buyruğu yer alır.

Bayramda kapılarınız açık olsun. Kilitleyip bir yere gitmeyin. Tatilinizi başka bir zamanda yapın. Dostlarınızla, fakirlerle, komşularla, akrabalarla beraber bayramı yaşayın. Böylesi, sizi rahatlatır, mutlu kılar. Bu bayramda sınır boylarında nöbet bekleyen Mehmetçiklerimizin arkasından ağzı dualı annelerimizin dualarına, Makamı başında bulunan Vali, Kaymakam, İdari Amirlerimizden diğer Personellerinin katkılarına, görevi başında huzurumuz için bulunan Emniyet teşkilatımızın gücüne, Belediyelerimizde temizlik işlerinde uğraşan kardeşlerimizin emeklerine, Hastanelerde bulunup Allah’ın yardımıyla şifa veren  Doktor hemşire hastabakıcı personele ve şifa bekleyen Hastalarımıza, şehirler arası yolculuklarda direksiyonlarının başında sevdiklerine kavuşmasını sağlayan Şoför kardeşlerimize, haberleşmede bizlere emeği geçen PTT personeline, halkımızın alış verişlerinde vergi ile devletimize katkı sağlayan Esnaflarımıza, Fabrikadaki işçi kardeşlerimize, Üniversitelerimizdeki tüm ilim adamlarımızdan ilk öğretimdeki Öğretmenlerimize, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı tüm personel, İmam, Hatip, Kur’an Kursu öğreticilerinden öğrencisine, ve Camideki Cemaatine, Günlük beslenmemizde katkıları olan bütün Fırın ve işçilerine, Ekonomik açıdan değer arz eden Sanayi Esnafımıza, Devlet dairelerindeki Memurlarımıza, toprağının başında emek veren köylü ve Çiftçimize … sayamadığımız tüm kurum ve kuruluşların bu duygu ve düşüncelerle Kurban Bayram’ınızın İslam Alemine ve Türkiye’mize ve Isparta’mıza hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz eder, her günümüzün bir önceki günden daha hayırlı ve saadetli olmasını dileriz” dedi.

 

 

Bu haber 986 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...