“Eğitim bütçeleri temel ihtiyaçları karşılamaktan uzaktır”

8 Kasım 2012 19:07

Eğitim-Sen İl Temsilciliği Başkanı ve KESK Dönem Sözcüsü M. Rıfat Gürbüz, 2013 eğitim ve yükseköğretim bütçelerini değerlendirdi. Gürbüz; 2013 eğitim bütçelerinin, eğitim sisteminin ve üniversitelerin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu belirtti.

Gürbüz’ün açıklaması şöyle: “2013 eğitim ve yükseköğretim bütçesi 8 Kasım Perşembe günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülecektir. 2013 eğitim ve yükseköğretim bütçesi önceki yıllardaki bütçelerin kopyası sayılabilecek bir anlayışla, eğitim sisteminin ve üniversitelerimizin en temel ihtiyaçlarını bile göz ardı ederek hazırlanmıştır. 

Yıllardır eğitime en çok pay ayırdığını iddia eden AKP hükümeti, bir kez daha halkı kandırmaya çalışmakta, sadece zorunlu harcamaları karşılayan bir bütçe hazırlayarak eğitim harcamalarının yükünü yoksul halkın sırtına yıkmaya çalışmaktadır. 

Yıllardır kamu hizmetlerine ayrılan kaynaklar, özellikle eğitim ve sağlık alanında sadece görüntüde artmakta, kamu yatırımları açısından bakıldığında istikrarlı bir azalma yaşandığı görülmektedir. AKP hükümeti bu yıl da, tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi eğitim sisteminde yaşanan temel sorunlar üzerinden değil, sadece rakamlar üzerinden hesaplamalar yaparak 2013 eğitim bütçesini şekillendirmeye çalışmaktadır. Bütçe rakamları içinde en kapsamlı ve en yaygın kamu hizmetleri olan eğitime ve sağlığa ayrılan payın sadece rakamsal büyüklükleri üzerinden övünenlerin, bu payların nerelere, hangi kalemlere harcanacağından hiç bahsetmemesi dikkat çekicidir. 

2012 yılında 39 milyar 169 milyon 379 bin TL olan MEB bütçesi, artan okul, derslik, öğretmen ihtiyacı ve öğrenci sayısına rağmen, 2013 yılı için 47 milyar 496 milyon 378 bin olarak öngörülmüştür. Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan sonra en fazla pay eğitime ayrılmış gibi görünse de, bu paraların nerelere harcandığına bakıldığında işin rengi birden bire değişmektedir. 

MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderleri (%69) ve sosyal güvenlik devlet primi giderlerine (%11) gitmektedir. Eğitim bütçesi içinde asıl bakılması gereken mal ve hizmet alım giderlerinin oranı ise sadece yüzde 8’dir. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın 2012 itibariyle sadece yüzde 6 olduğu düşünüldüğünde, “Bütçeden en çok payı eğitime ayırdık” diyenlerin ipliği şimdiden pazara çıkmıştır. 

2013 eğitim bütçesinde geçen yıla göre yüzde 20’nin üzerinde artış yapılması kimseyi şaşırtmamalıdır. Bu artış oranı, eğitimde 4+4+4 sistemine geçiş nedeniyle gerekli olan harcamaların yanında hiçbir şey ifade etmemektedir. Eğitimde 4+4+4 dayatmasının 4 yıllık maliyetinin 40 milyar TL olduğu düşünüldüğünde, önümüzdeki yıldan itibaren eğitim harcamalarının büyük bölümünün yine halkın sırtına yıkılacağını söylemek mümkündür. 

Milli Eğitim Bakanlığı yıllardır okullara yeterli ödenek ayırmadığı için eğitim harcamalarının önemli bir bölümü öğrenci velilerinin üzerinden çeşitli adlar altında karşılanmaktadır. Öngörülen eğitim bütçesi rakamları, aynı durumun 2013 yılında daha da ağırlaşarak süreceğini göstermektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, sayısal olarak tüm bakanlıklar içinde en büyük bütçelerden birisidir. Ancak kamuda çalışan personelin yüzde 48’i eğitim alanında yer almaktadır. Dolayısıyla MEB bütçesinin büyüklüğünün temel nedeni, hükümetin eğitime verdiği önemden değil, büyük ölçüde personel ödemelerinden kaynaklanmaktadır. Eğitim yatırımlarına ayrılan paylar, MEB bütçesi içindeki yatırım payları ve öğrenci başına yapılan harcamalar dikkate alındığında, MEB bütçe büyüklüğünün oldukça yetersiz kaldığı net bir şekilde görülebilmektedir. 

İlk bakışta icracı bakanlıklar içinde en fazla bütçeye sahip gibi görünen MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderleri, sosyal güvenlik devlet primi giderleri, cari ve sermaye transferlerine gitmektedir. 2013 Yılı MEB bütçe rakamlarına baktığımızda; 

* 2013 yılı için öngörülen Merkezi yönetim bütçesi yaklaşık 404 milyar TL’dir.

* 2013 yılı eğitim bütçesi, 47 milyar 500 milyon TL olarak belirlenmiştir.

* 2013 MEB Bütçesi, 2013 tahmini Milli Gelirin (1 milyar 571 milyon TL) yüzde 3’üne, Merkezi bütçenin yüzde 11,76’ine tekabül etmektedir.

* 2013 MEB Bütçesinin yüzde 69’unu oluşturan 32 milyar 983 milyon TL sadece personel giderleri için ayrılmıştır. Eğitim bütçesi içinde personel giderlerinin yüksek olması, MEB’in “ek ders karşılığı” ücretli öğretmenlik uygulamasını yaygınlaştırmasının en temel nedenleri arasındadır. MEB’in önümüzdeki yıl yeni uygulamalarla (daha fazla güvencesiz istihdam, performans değerlendirme vb gibi) personel harcamalarının bütçe içindeki payının kademeli olarak azaltılması hedeflenmektedir. 

* 2013 yılı için sosyal güvenlik devlet primi giderleri MEB bütçesinin yüzde 10, 97’sini (5 milyar 210 milyon TL) oluşturmaktadır. Geçen yıla kıyaysa sosyal güvenlik devlet primi giderlerinde yarım puanlık bir azalma söz konusudur. 

* Mal ve hizmet alımları için ayrılan miktar ise MEB bütçesinin yüzde 8’ini  (3 milyar 952 milyon TL) oluşturmakta,  sadece 3 milyar 73 milyon TL ile sınırlı kalmaktadır. 

Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin milli gelir (GSYH) içindeki payı 2013 yılında yüzde 3 olarak öngörülmüştür. Eğitim sisteminin karşı karşıya olduğu sorunlar, özellikle eğitimde 4+4+4 sistemine geçilmesi ile birlikte oluşan yeni ihtiyaçlar göz önüne alındığında, bütçe rakamlarının eğitim sisteminin ihtiyaçlarına yanıt verecek oranlarda arttırılması söylemek mümkün değildir. 

Eğitimden beklenen amaçların gerçekleşmesi, artan öğrenci sayısı, derslik açıkları, eğitimin niteliğinin yükselmesi, fiziki alt yapı ver donanım eksikliklerinin giderilmesi, 24 öğrencili sınıfların oluşturulması ve öğretmen açıklarının giderilmesi ve diğer sorunlar için MEB bütçesinin milli gelire oranı ilk adım olarak en az iki kat arttırılmak zorundadır. Aksi durumda, eğitim sisteminin bütün yükü yine öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin sırtına yıkılmış olacaktır. 

AKP Hükümeti yıllardır eğitime en yüksek payı kendisinin ayırdığını iddia etse de bu ifadenin gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi yoktur. AKP iktidara geldiğinde MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay %17 iken 2012 yılı itibariyle MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay sadece yüzde 6’da kalmıştır. Tek başına bu rakam bile “eğitime en çok payı AKP hükümetinin ayırdığı” ifadesinin gerçeği yansıtmadığını göstermek açısından önemlidir. 

2013 Yükseköğretim Bütçesi rakamları;

* 2013 yılı için yükseköğretime ayrılan pay rakamsal olarak, 15 milyar 227 milyon TL’dir ve milli gelirin %0,97’sine, Merkezi yönetim bütçesinin %3,77’sine denk gelmektedir. Son yıllarda artan üniversite sayısına rağmen belirlenen bu oran, ülkemizde yükseköğretime ne kadar önem verildiğinin görülmesi açısından önemlidir. 

* Yükseköğretim bütçesinin %52,72’sini (8 milyar 28 milyon TL) personel harcamaları oluşturmaktadır.

* Yükseköğretim bütçesinin sosyal güvenlik devlet primi giderleri ise 1 milyar 366 milyon TL’dir.

* Mal ve hizmet alım giderleri ise 2 milyar 196 milyon TL olarak öngörülmüştür.  

Bütçeden 2013 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı’na ve yükseköğretime ayrılması düşünülen paylar, yapılan rakamsal artışlara rağmen eğitim sisteminin en temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. 

Bilindiği gibi geçtiğimiz dönemde üniversite olmayan illerde yeterli altyapı olmadan çok sayıda yeni üniversite açılmıştır. Hemen hemen her ilde yeni üniversiteler açılmış olmasına rağmen AKP hükümeti, yükseköğretim sisteminin ihtiyaç duyduğu kaynağı genel bütçeden karşılama noktasındaki “cimri”liğini sürdürmektedir. Üstelik yeni yükseköğretim yasası ile üniversitelerin tamamen piyasaya açılması için çeşitli düzenlemeler yapılmak istenmesi dikkat çekicidir. 

Genel bütçeden yeterince kaynak ayrılmayan üniversitelerimiz, son yıllarda bilimsel üretimleri tehdit eden “kendi kaynağını yaratma” arayışları içine itilmiştir. YÖK’ün danışma kurullarında sermaye temsilcilerinin temsili ile ilgili olarak aldığı kararlar da dikkate alındığında, üniversitelerin yükseköğretim kurumları olmaktan hızla uzaklaşması ve piyasada faaliyet yürüten şirketlerden farkları kalmaması kaçınılmazdır. Yapılmak istenen yeni düzenleme ile üniversite yönetimlerinde işadamlarının, sanayi temsilcilerinin yer alacak olması, üniversitelerimizin bilime ve halka değil, tamamen sermaye hizmet eden kurumlar haline getirilmek istendiğini göstermektedir. 

AKP Hükümeti, eğitimi “serbest piyasa sistemi”ne açmak, okulları ve üniversitelerimizi birer ticarethane gibi “işletmek” isteğini, geçtiğimiz 10 yılda yapmış olduğu yasal ve fiili adımlarla pek çok kez göstermiştir. Bu anlamda 2013 yılı eğitim ve yükseköğretim bütçesi, tıpkı geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, yoksulluk politikaları ve paralı eğitim uygularını sürdüren bir yapıda ve zihniyette oluşturulmuştur. 

2013 yılı için öngörülen bütçe rakamları ile eğitim sisteminde yapısal hale gelen fiziki alt yapı, öğretmen, idari ve akademik personel açıkları, araç gereç gereksinimi ve benzeri sorunların ve ihtiyaçların karşılanabilmesi mümkün değildir. 

2013 yılı içinde eğitime bütçede belirtilen kadar harcama yapılacağını söylemek elbette mümkün değildir. Kamu hizmetlerinde yıllardır yaşanan ticarileştirme ve piyasalaştırma süreci, kamu hizmetinden yararlananların her yıl daha fazla oranda cepten ödeme yapmak zorunda kalmalarını beraberinde getirmiştir. Zaten AKP hükümetinin amacı da kamunun sırtında “yük” olan sosyal harcamaları, özellikle eğitim ve sağlık harcamalarını halkın ödediği vergilerle finanse etmekten vazgeçmek, bu harcamaları adım adım halkın sırtına yıkmaktır. Geçtiğimiz 10 yıl içinde bu anlamda oldukça mesafe alınmıştır. 

Geçtiğimiz 10 yıl içinde halkın cebinden yaptığı eğitim harcamaları her geçen yıl katlanarak artmış ve bugün neredeyse Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi rakamlarıyla yarışır hale gelmiştir. Temel bir insan hakkı olan parasız eğitim ve sağlık hakkı AKP hükümeti döneminde bir hak olmaktan çıkarılmış, herkesin parası kadar eğitim, parası kadar sağlık hizmetlerinden yararlanmasının önü açılmıştır. 

Taleplerimiz;

* Herkese eşit ve parasız eğitim hakkı tanınmalı, bu temel ilke ile çelişen bütün engeller ortadan kaldırılmalıdır. 

* Eğitimde yeterli bütçe, okullara yeterli ödenek ayrılmalıdır.

* Öğretmen açıkları kapatılmalı ve ataması yapılmayan öğretmenlerin tamamı kadrolu olarak atanmalıdır. 

* Eğitimde ve kamuda esnek ve güvencesiz çalışma uygulamalarına son verilmelidir. 

* Kamusal, laik, bilimsel ve anadilinde eğitimin önündeki engeller kaldırılmalıdır.  

* Eğitimde performans değerlendirmesi, rotasyon ve sürgün uygulamalarına son verilmelidir. 

* YÖK kaldırılmalı, üniversiteler özerk, bilimsel, demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.  

* Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır. 

 

Bu haber 850 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...