“Tüm Kamu çalışanlarının beklentilerine cevap vermesini umud ediyoruz”

27 Temmuz 2015 18:59

Türkiye Kamu-Sen 2016-2017 Toplu Sözleşme taleplerini açıkladı. İl Temsilcisi Ali Balaban, Türkiye Kamu-Sen olarak 2016 yılında yüzde 22 zam ve taban aylığa net 100 TL,  2017’de ise yüzde 20 zam ve taban aylığa net 150 TL istediklerini ifade etti.

Balaban’ın açıklaması şöyle: “Bilindiği gibi kamu görevlilerinin ve emeklilerinin 2016-2017 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 3. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri 3 Ağustos Pazartesi günü başlayacaktır.

 Türkiye Kamu-Sen, 2016 ve 2017 yıllarını kapsayan Toplu Sözleşme süreciyle ilgili olarak çalışmalarını tamamlamıştır. Her şeyden önce, bilinmelidir ki memurlarımız yaklaşık 800 bin kilometrekarelik alana sahip vatanımızın en ücra köşelerine kadar hizmet götüren yegâne çalışanlardır ve ülkemizin her noktası, büyük şehirler kadar gelişmiş imkânlara sahip değildir.

Birçok kamu kurum ve kuruluşunun özellikle taşra teşkilatlarında, elverişsiz çalışma ortamlarında, yetersiz araç gereç ve kısıtlı kaynaklarla, görevini en iyi şekilde yerine getirmek için canını dişine takıp çalışan memurlar adeta unutulmuş durumdadır.

Bu durumdaki birçok memurumuzun sorunu ekonomik olmanın da ötesinde, insanlık dramı boyutuna ulaşmıştır.

Toplu sözleşme görüşmeleri, kamu görevlilerinin ve emeklilerinin bir kangrene dönüşmüş bulunan sorunlarının çözülebileceği tek yerdir.

Ancak 4688 sayılı Kanunun eksik ve yanlış hükümleri; toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masadan kaçırmaktadır.

Kanundaki bu sınırlama yetmiyormuş gibi, idareciler tarafından yetkilendirilmiş çakma sendikaların, iktidara payanda olma gayretleri sonucunda memurlar, toplu sözleşme masasında gerçek anlamıyla temsil edilememekte, sesleri yeterince duyulmamaktadır.

Bu sorun ilk olarak 2012 yılında sözde yetkili sendika tarafından Kamu Görevlileri Hakem Heyeti’ne gönderilen akademisyenin Hükümetin maaş artış teklifini kabul etmesiyle kendini göstermiş, 2013 yılında ise kâğıt üstünde yetkili konfederasyonun iki gün içinde imzaladığı anlaşma ile doruk noktasına çıkmıştır.

Türkiye Kamu-Sen, her şeye rağmen kamu görevlilerimizin haklarının masada pazarlanmasının önüne geçmek için toplu sözleşme görüşmelerinde bulunacak ve var gücüyle mücadele edecektir.

Toplu sözleşme masasında bizlerin sesini kısma, memurlarımızın geniş anlamda temsil edilmesini engelleme arzusunda olanlara rağmen Türkiye Kamu-Sen, üzerine düşen görevi yerine getirecek ve kamu görevlilerinin haklarını bütün imkânlarıyla korumaya ve geliştirmeye çalışacaktır.

Grev ve siyasete katılma hakkı vazgeçilmez talebimizdir.

Türkiye Kamu-Sen olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en önemli talebimiz, kamu görevlilerinin hakkı olan toplu sözleşmenin, grev ve siyasete katılma ile birlikte kullanılabilmesi ve uluslararası ölçekte bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir.

 Genel ve hizmet kolu toplu sözleşmeleri birbirinden ayrılmalı, sosyal denge sözleşmesi tüm hizmet kolları için zorunlu hale getirilmelidir.

Bunun sağlanabilmesi için de genel toplu sözleşme görüşmeleri ile hizmet kolu toplu sözleşmeleri birbirinden ayrılmalı, farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmeli, bu yolla sendikaların gerçekleştirdiği hizmet kolu toplu sözleşmeleri daha etkin hale getirilmelidir.

4688 sayılı Kanunun 32. maddesi ile yerel yönetimlerde çalışanlar için getirilen sosyal denge sözleşmelerinin yerel yöneticilerin keyfiyetine bırakılması neticesinde bazı belediyeler sosyal denge sözleşmesi imzalarken bazıları imzalamamakta, farklı belediyelerde imzalanan sözleşmelerin tutarları da farklı olduğu için kamudaki ücret adaleti yok olmaktadır.

Bu nedenle sosyal denge sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesi ve gerçekleştirilecek hizmet kolu toplu sözleşmeleri ile tüm memurların sosyal denge sözleşmesinden faydalanması sağlanmalıdır. 

Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun yapısı ve Kurula itiraz hakkı yeniden düzenlenmelidir.

 Mevcut düzende toplu sözleşmeyi imzalamaya veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmaya yetkili yegâne merci çalışanlar adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak belirlenmiştir.

 Bu hükmün, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına nasıl bir darbe vurduğu geçtiğimiz toplu sözleşmede ortaya çıkmış, memur ve emekliler bir tek kişinin keyfi kararı nedeniyle büyük zarara uğratılmıştır.

Sorun, toplu sözleşme görüşmelerinin işçi sendikalarının gerçekleştirdiği toplu iş sözleşmesi ile karıştırılmasından kaynaklanmaktadır.

 4688 sayılı Kanuna göre gerek genel, gerekse hizmet kolu toplu sözleşmeleri, sendikalı sendikasız bütün kamu görevlilerini etkileyen bir hukuki metin olma konumundadır.

 Bu nedenle kamu görevlilerinin tamamını temsil etmeyen bir konfederasyona bütün kamu görevlileri ve emekliler adına bağlayıcı karar alma yetkisinin verilmesi, toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır.

 Burada üzerinde önemle durulması gereken husus, hangi düzeyde olursa olsun yapılacak toplu sözleşmenin tüm kamu çalışanlarını bağlayacak olmasıdır.

 Kanuna göre, bir sendikaya üye olan kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme yapma yetkisi, bir başka sendikaya devredilmektedir ki, böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde değerlendirilemez.

 Kaldı ki, Kanun toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır.

Böyle bir uygulamanın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu açıktır.

 Bu amaçla; masada bulunan her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalı, Kurul, Hükümetten bağımsız karar verebilecek bir şekilde yeniden düzenlenmelidir.

 Demokrasilerde sivil toplum örgütleri hayati önem taşımaktadır.

Ülkemizde demokrasinin mümkün olan en geniş anlamıyla yerleşmesi için, toplumun karar alma sürecine dâhil edilmesi zorunludur.

 Sivil toplum örgütlerinin varlık nedeni budur.

 Daha fazla demokrasi diyerek yola çıkanlar; başta sendikalar olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarının etkinliğinin artırılması, karar alma sürecine dâhil edilmesi ve yönetişim anlayışının geliştirilmesi için daha fazla gayret göstermeli, temel insani değer ve hakları ayakları altına alarak siyaseten yükselme sevdasından vazgeçmelidir.

 Çalışanlara, masa başında hazırlanan enflasyon hedefi doğrultusunda ücret artışı yapıldıktan sonra çalışanların ve vatandaşların gerçek enflasyon karşısında kaderiyle baş başa bırakılması kabul edilemez.

Yıllardır, vatandaşlarımızın zorunlu olarak tükettiği mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlar, memur maaşları için temel kabul edilen enflasyon oranının üzerinde gerçekleşmektedir.

Bu nedenle kamu çalışanlarının ücretleri mal ve hizmet fiyatlarında yaşanan artışlar karşısında her yıl erimektedir.

Yıllardır Avrupa Birliği’ne göre daha ucuz olmasıyla avunduğumuz ülkemizde gıda fiyatları son 10 yılda Avrupa’ya göre %20 daha fazla pahalanmış ve aramızdaki fark kapanma noktasına gelmiş ama Avrupa’daki memurlarla Türk memur arasındaki 2,5 katlık maaş farkı kapatılmamıştır.

Türkiye ekonomisi 2002 yılından beri reel olarak %75 büyürken memur maaşlarındaki erime %17,3’e ulaşmış; gelir dağılımı daha da bozulmuştur.

Bizler adil bir paylaşım, adil bir gelir dağılımı istiyoruz.

Amacımız kamu çalışanlarını açlık sınırından kurtarmak ve insanca yaşayabileceği bir ücrete kavuşturmaktır.

OECD ülkeleri içinde en zengin kesimle en yoksul kesim arasındaki uçurumun en büyük olduğu, gelir dağılımının en bozuk olduğu, yoksulluk oranının en yüksek olduğu ülke konumundan kurtulmak istiyoruz.

Türkiye Kamu-Sen olarak taleplerimizin tamamını bilimsel ve ekonomik gerekçelere dayandırıyoruz.

Bugüne kadar dayanağı olmayan, toplumsal geçerliliği bulunmayan hiçbir talebi toplumumuzun gündemine taşımadık.

2016 ve 2017 yıllarını içeren toplu sözleşme görüşmeleri için de gerekçeli taleplerimizi hazırlamış bulunuyoruz.

Sözleşmeli, geçici, vekil gibi adlar altında güvencesiz personel istihdamına ve taşeronlaşmaya son verilmelidir.

Son yıllarda, Devletin asli ve sürekli görevlerinin Anayasaya ve kanunlara aykırı bir şekilde taşeron işçilerle, kadrosuz personel eliyle sağlandığı, taşeronlaşmanın, sözleşmeli, geçici, vekil gibi sıfatlar altında güvencesiz istihdamın alabildiğine arttığı görülmektedir.

Konfederasyon olarak öncelikli talebimiz, 657 sayılı Kanunun 4. maddesinin “B” ve “C” fıkraları uyarınca çalıştırılan sözleşmeli ve geçici personel ile vekil ebe, hemşire, imam, aile sağlığı merkezlerinde görev yapan kamu dışı sağlık personeli ve usta öğreticilerin memur kadrolarına geçirilmesidir.

Kamuda istihdam yapısını değiştiren, iş güvencesini yok eden 4-B ve 4-C statüsünde personel çalıştırma, vekil ebe, vekil imam gibi esnek ve güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmelidir.

Bu yolla kamuda sözleşmeli ve geçici personel çalıştırılması uygulamasına son verilmeli, idari hizmet sözleşmeli personelin hukuki statüleri belirlenmeli,

Yüksekokul mezunu işçilerin de talepleri halinde memur kadrolarına atanmaları sağlanarak kamuda istikrarlı ve sürdürülebilir bir istihdam rejimi oluşturulmalıdır.

2016-2017 yılına ilişkin mali taleplerimizi açıklamadan önce belirtmek istediğim bir konu var ki, bizim açımızdan bu yıl yapılacak toplu sözleşme görüşmelerinin temelini teşkil edecektir.

Hatırlanacağı gibi 2014 ve 2015 yılı maaş zamlarının belirlendiği toplu sözleşme görüşmelerinde sözde yetkili konfederasyon, memurları masada yüz üstü bırakmış, adeta kaçmıştır.

Kanuna göre 30 gün sürmesi gereken toplu sözleşme süreci 7 günde, 2 toplantı sonunda anlaşmayla(!) sonuçlandırılmıştır.

Toplu sözleşme sonunda kamu görevlilerinin hakkı olan enflasyon farkı ödemesi gasp edilmiştir.

Bütçede memurlara ayrılan kaynağın 2,97 milyar TL’si Hükümete peşkeş çekilmiş ve masada bırakılmıştır.

 2014 yılı için Maaşlara yansıyan 123 TL’lik net artış, tarihi başarı olarak yutturulmaya çalışılmıştır.

Hâlbuki 123 liralık zam, aslında toplu sözleşme görüşmelerinde Hükümetin ilk teklifi olan %3+%3 maaş zammının bile altında bir artışa denk gelmiştir.

123 TL’nin en düşük memur maaşına oransal yansıması %6,6; ortalama memur maaşına yansıması ise yalnızca %5,2 olmuştur.

Toplu sözleşme sonunda enflasyon farkı hakkının gasp edilmesinin yanında; ek ders ücretleri, nöbet ücretleri, ek ödemeler, aile yardımı, çocuk parası, özel hizmet tazminatı, fazla mesai ücretleri de artmamıştır

2014 yılı enflasyonu %8,2 olarak açıklanınca, toplu sözleşme görüşmelerinde belirlenen maaş artışı, gerçekleşen enflasyonun ortalama 3 puan altında kalmış, başka bir deyimle memur maaşları ortalama aylık %3 oranında erimiştir.

Bu erimenin parasal karşılığı ortalama aylık yaklaşık 76 liraya, 2014 yılının tamamı için ise 912 TL’ye denk gelmektedir.

2015 yılı için de memur maaşlarına %3+%3 zam yapılması kararlaştırılmışken işçiler adına gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde işçilere yılın ilk altı ayı için yüzde 5, ikinci altı ay için yüzde 6 zam yapılmasına ayrıca yıllık 500 lira denge tazminatı ödenmesine karar verilmiştir.

Memurlar adına gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinin memur ve işçi arasındaki makası biraz daha açtığı ve memurlar aleyhine bir durum ortaya çıkardığı görülmüştür.

Hal böyle olunca memurların 2014 yılında gasp edilen enflasyon farkından dolayı, 2015 yılında ise işçilerle yapılan emsal toplu sözleşmeden dolayı bir mağduriyet yaşadığı ortaya çıkmaktadır.

Kısaca, 2013 yılında memur ve emeklilerimizin tam 730 günü çalınmış, heba edilmiştir.

Türkiye Kamu-Sen olarak, “Geçmiş döneme ilişkin hesap kapanmadan yeni dönemin hesabına bakılmamalıdır.” diyoruz.

Kamu görevlilerinin ve emeklilerin kaybolan 2014 ve 2015 yılları telafi edilmelidir: Bir defaya mahsus 2000 TL telafi ödemesi istiyor, %5+%5 telafi zammı ile zararlar karşılansın diyoruz.

Bu nedenle 2016 ve 2017 yıllarının maaş zammı belirlenmeden önce, 2013 yılında gerçekleştirilen toplu sözleşme fiyaskosunun yaralarının sarılmasının zorunluluğunu ısrarla vurguluyor, memur ve emeklilerin ekonomik olarak kaybolan yıllarını geri istiyoruz.

Konfederasyonumuzun Ar-Ge Merkezince yapılan çalışmada, 2014 ve 2015 yılarında toplu sözleşme faciasından dolayı ortaya çıkan bu zararın toplamda 2 bin TL olduğu hesaplanmıştır.

Biz de 2014 ve 2015 yıllarındaki kayıplarımıza mahsuben, 2016 yılı içinde 4 eşit taksitte ödenmek üzere bir defaya mahsus toplam 2000 TL telafi ödemesi istiyoruz.

Telafi ödemesinin kalıcı olması için 2016 Ocak ayından itibaren %5+5; toplam %10 telafi zammı verilsin diyoruz.

2016 yılında toplam maaş artış talebimiz, telafi zammı, büyüme ve refah payı dahil olmak üzere %22 ve taban aylığa seyyanen net 100 TL; 2017 yılında ise toplam %20 ve taban aylığa seyyanen net 150 TL’dir.

Telafi ödemesi yapıldıktan sonra 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin taleplerimizi ise şu şekilde ifade edebiliriz:

Ocak 2016 itibarı ile %10 telafi zammına ek olarak, kamu görevlilerine ve emeklilere 2016 yılının birinci ve ikinci altı aylık dilimlerinde %6 + %6 oransal ve Ocak ayından itibaren taban aylığa 100 TL net seyyanen artış yapılmalıdır.

Bu yolla 2014 ve 2015 kayıplarının telafisi için öngörülen %10’luk artışla birlikte 2016 yılının ilk altı ayında %16; ikinci altı ayında %6 zam yapılarak, memur ve emekli maaşlarının 2016 yılının tamamı için toplamda oransal olarak  %22 artışa ulaşılması ve ayrıca Ocak ayında taban aylığa yapılacak net 100 TL artışla yüksek maaş alanlarla düşük maaş alan personel arasındaki farkın kapatılması hedeflenmiştir.

2017 yılı için ise Ocak 2017’de tüm kamu görevlilerinin ve emeklilerinin maaşlarına %10 oransal artış ve taban aylığa seyyanen 150 TL zam; Temmuz 2017’de de ilaveten %10 zam yapılmalıdır.

Temel mali taleplerimiz;

2016 yılının tamamı için 2014-2015 yıllarındaki zararların telafisi de dâhil %22 artış ve taban aylığa seyyanen 100 TL net zam; 2017 yılının tamamında ise %20 artış ve taban aylığa seyyanen 150 TL net zam olarak özetlenebilir.  

Ayrıca;

Memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ödeme, döner sermaye, ek ders, fazla mesai, ikramiye gibi tüm ödemelerin emekli keseneğine dâhil edilerek, emekli olacak memurların yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini talep ediyoruz.

Yılda iki kez dini bayramlar öncesinde tüm kamu görevlilerine ve emeklilere yaklaşık 1600 TL tutarında “Bayram İkramiyesi” ödenmesini istiyoruz.

Görevde yükselme unvan değişikliği sınavlarının boş kadro bulunması durumunda derhal yapılmasını zorunlu kılacak mevzuat değişikliği talep ediyoruz.

Görevde yükselmelerde her türlü istismara açık olan sözlü sınav uygulamasının kaldırılmasını, bu tür atamaların objektif bir şekilde gerçekleştirilecek yazılı sınavlar aracılığıyla yapılmasını istiyoruz.

Ek gösterge uygulamasındaki adaletsizlikler giderilsin, Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan personele de ek gösterge verilsin diyoruz.

Yardımcı Hizmetler sınıfındaki personelin bir defaya mahsus olarak Genel İdare hizmetleri sınıfına geçirilmesini; Genel İdare Hizmetleri ve Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan memurlara eğitim durumlarına göre yükselebilecekleri derecelerin kadrosu verilmesini talep ediyoruz. 

Özel hizmet tazminatında yaşanan adaletsizliklerin giderilmesi, özel hizmet tazminat oranlarının unvan bazında eşitlenerek tüm memurlar için yükseltilmesi, çalışma barışına katkı sağlayacaktır diyoruz.  

Ek ödeme sorunları çözülsün,  

Şefler, müdürler ve şube müdürlerinin özlük hakları hakkaniyete uygun bir şekilde yeniden düzenlensin,

Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan uzmanlar arasında oluşturulan kariyer uzmanlığı- normal uzmanlık, merkez-taşra uzmanları gibi farklılıklar giderilmeli, aynı unvanlı personelin özlük hakları eşitlensin,

 Zorunlu rotasyon uygulamasına son verilsin, kalkınmada öncelikli yörelerde çalışan personel için mahrumiyet yeri ödeneği gibi teşvikler getirilsin diyoruz.

 Öğretmenlerde olduğu üzere doktor, akademisyen gibi kamu görevlilerinin, vatani görevlerini hizmetine ihtiyaç duyulan bölgelerde yapması sağlanmalı, asker öğretmen uygulaması benzeri, asker sağlık görevlisi, asker akademisyen uygulamasına geçilmelidir diyoruz.  

Fazla mesailerin insan haklarına dahi aykırı bir şekilde ücretlendirilmesine karşı çıkıyor, fazla mesai ücretinin çalışanın normal çalışması karşılığında aldığı saat başı ücretten az olmayacak şekilde artırılmasını istiyoruz.

Ortalama memur maaşının yıllık toplam tutarı dikkate alınarak gelir vergisi tarifesinde yeni düzenleme getirilsin, kamu görevlilerinin yaşadığı vergi adaletsizliği son bulsun diyoruz.

Başta aile yardımı ve çocuk parası olmak üzere tüm sosyal yardım ve ödemelerin yükseltilmesini; tüm kamu görevlilerine giyim, kira, evlenme, ulaşım, doğum, ölüm ve eğitim yardımı ödenmesini, sosyal devlet ilkesinin gerçek anlamda hayata geçirilmesini talep ediyoruz.

 Ek ders ve nöbet ücretleri artırılmalı, kamu kurum ve kuruluşlarında fiilen öğretmenlik yapan personele de ek ders ücreti, nöbet tutan öğretmen, sağlık personeli gibi tüm personele nöbet ücreti verilmelidir diyoruz.

 Biz Türkiye Kamu-Sen olarak kanunların bizlere tanıdığı yetkiler ölçüsünde, kamu görevlilerinin masa başı oyunlarla haklarının gasp edilmesinin önüne geçmek için elimizden geleni yapmaktan geri durmayacağız.

Memurları masada satmaya kalkan olursa, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da onların ipliğini pazara çıkarmak bizim asli görevimizdir. 

Tüm kamu çalışanlarının beklentilerine cevap vermesi umuduyla, toplu pazarlık sürecinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.”

Bu haber 754 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...