Bu Yasa Tasarısı Meclis’ten bu haliyle Geçmemeliydi-2

13 Kasım 2012 18:15

Op. Dr. Levent BAŞYİĞİT

Türkocakları Isp. Şb. Bşk.


Bu Yasa Tasarısı Meclis’ten bu haliyle Geçmemeliydi-2

     

PKK’nın silahlı baskısı altında olan Güneydoğu’da, başta Diyarbakır olmak üzere, örgütün siyasi kanadının elinde bulunan belediyelerin ne yapmakta oldukları ortadadır. Dağda çocuğu olan ailelere sosyal yardım adı altında buralardan destek sağlanıyor. Ölen PKK’lıların yakınları öncelikli şekilde işe alınıyor. Kürtçülük bilincinin yerleştirilmesi için sosyal ve kültürel faaliyetler adı altında özel programlar düzenleniyor. Terör örgütü belediyelerin araç ve gereçlerinden dilediği şekilde yararlanıyor. KCK yapılanmasının kurumsal merkezleri bu belediyelerdir. Söz konusu yasa ile birer fitne merkezi olarak işlev yapan bu belediyeler çok daha etkili ve imkanlı hale getirilmiş oluyor ki bunu kabul etmek mümkün değildir.

 

Amaç  PKK ve uzantılarının “demokratik özerklik” adıyla talep ettikleri, HAKPAR gibi marjinal Kürtçü kesimler tarafından “federatif yapı” olarak dile getirilen istekleri, bu tarz idari reform adıyla cevaplandırmak ve ayrılıkçı girişimleri frenlemekse, onların bunu yeterli  göreceğini düşünmek,ummak  tam bir hayalperestlik anlamına gelir.

 

Prof.Ümit Özdağ’ın 05 Ekim 2012 tarihli makalesinde dün yasalaşan idari reformlarla  ilgili çok  önemli tespit ve ikazları var. Yazısının sonunda da ”ön gördüğü gelişmeler gerçekleştirildiği zaman 1923’de İstiklal Savaşı ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti sona ermiş olacaktır. Yerine çok milletli, federal, özerk bir devlet oluşacaktır.” demektedir.

 

Özetleyecek olursak:

 

Türkiye’de egemenliğin paylaşılması, iki milletli ortak bir devlet yapılanmasına geçilmesi için PKK üzerinden yürütülen etnik-bölücü hareketin hedefleri, ne yapılmak istendiği görmezlikten gelinerek, yerel yönetimlerin yetkilerinin olabildiğince güçlendirilmesi suretiyle bu girişimlerin durdurulacağını düşünenler  hayal kuruyorlar. Dünya’da etnik taleplerin etnik ödünler verilerek durdurulduğuna ilişkin bir tek örnek bile gösterilemez. Yasalaşan tasarı  bölgede sadece büyükşehir haline getirilecek coğrafi alanlar değil, halen terör örgütünün kontrolündeki diğer belediyeler  de bunu üç yıldır dillerinden düşmeyen bölgesel özerkliğe yani eyalet sistemine geçiş şeklinde yorumlayacaklar, kullanacaklardır.

 

19.ncu yüzyılın son çeyreğinde ve 20.nci yüzyılın başlarında Bulgaristan’da, Makedonya’da, Girit’de yaşananları, buraların benzer reform girişimleriyle Devlet-i Âliye’den nasıl koparılıp alındığını herkes hatırlamalıdır. Bugün benzer senaryoların tekrarı tehlikesiyle karşı karşıyayız. Kademe kademe önce yerel yönetimlerin yetkili kılınması, ardından şeklen merkezi idareye bağlı görünen yerel otonomiler kurulması ve nihayet ilk fırsatta bağımsızlığın ilanı. Vaktiyle bu senaryo oynanırken Osmanlı çaresiz durumdaydı. Büyük devletlerin baskılarına direnecek durumda değildi. Bugün gücü ve imkanları ortada olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yakın gelecekte  benzer bir tuzağa itelemenin vicdani, haklı ve mantıki hiç  bir gerekçesi yoktur.

 

 

Bu haber 717 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...