Yüzyıl Sonra Yeniden Bütünlük, Güvenlik Ve Bekâ Sorunları-1

8 Ağustos 2015 13:10

Op.Dr.Levent Başyiğit

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

 

Yüzyıl Sonra Yeniden Bütünlük, Güvenlik Ve Bekâ Sorunları-1

 

Suruç’ta 32 vatandaşımızın ölümüne, 100’den fazlasının yaralanmasına yol açan intihar saldırısı ve sonrasında yaşananlar Türkiye’nin güvenliğine, bekâsına, bütünlüğüne ve istikrarına yönelik tehlikelerin varlığını bir kere daha gözler önüne serdi.

Halen iki yönlü asimetrik tehditle karşı karşıyayız. Bir tarafta, PKK-KCK üzerinden yürütülen ırkçı-ayrılıkçı siyasi Kürtçülük hareketi ve onunla tam bir dayanışma halinde olan illegal radikal-arkaik sol örgütler var; diğer tarafta Suruç katliamını yapan, Irak ve Suriye?de geniş bir bölgede devlet benzeri yapı oluşturmaya çalışan, şiddeti yöntem olarak kullanan Selefici-Cihadist IŞİD (DEAŞ), Türkiye?ye savaş açmış durumundalar.

Aslında PKK eylemleri belirli bir düzeyde devam ediyordu. Doğrudan karakollara, askeri birliklere saldırmasalar da, baraj yaptırmayacağız gerekçesiyle yolları kesiyorlar, şantiyeleri basıyorlar, iş makinalarını, kamyonları yakıyorlar, insanları kaçırıyorlar bölgeyi terörize ederek egemenliklerini pekiştirmeye çalışıyorlardı. HDP’nin 7 Haziranda bölgedeki oylarının yükselmesinde PKK’nın sistematize ettiği baskı ve tehdit girişimlerinin önemli payı vardır.

Hükümet özellikle 2013 Nevruzundan itibaren İmralı’dan alınan mesajlara güvenip asayiş ve güvenlik önlemlerini askıya aldı; operasyonları tümüyle durdurup askeri devreden çıkardı. Hükümet çevrelerinde Öcalan ile görüşmeler yapılarak yürütülen çözüm süreci bağlamında örgütün silah bırakacağı, Türkiye’yi terk edeceği beklentisi vardı.

Ancak PKK bu beklentilerin aksine, alanın boş bırakılmasında azami ölçüde yararlandı. KCK sistemini bölgenin tamamına yakınında hayata geçirdi. Yıllar boyunca silahlı saldırılar düzenleyerek elde edemediği kazanımları çatışmasızlıkortamında ulaşmayı başardı; şehirlere yerleşti. Son olaylar üzerine Cumhurbaşkanı ve Başbakanınkamu otoritesi tesis edilecektir ifadeleri aslında PKK-KCKnın bölgeyi domine ettiğinin görüldüğü anlamına geliyor. İktidarın sözcülüğünü yapan bir gazetede bu ortam şöyle anlatılıyor; PKK çözüm sürecini silahlı unsurlarıyla bölgede hakimiyet kurmak suretiyle yerel otorite olma yolunda istismar etti.

IŞİD ve PKK’nın Türkiye devletine meydan okuması anlamına gelen saldırıları cevapsız kalamazdı. Yapılan hava operasyonları, topçu bombardımanları binin civarında şüphelinin gözaltına alınması devletin varlığını koruma refleksidir. Ancak bu yapılanlar anlık bir tepki olarak kalırsa sonuç alınamaz. Türkiye I. Cihan Savaşı döneminden beri yaşamadığı bekâ, güvenlik ve bütünlük sorunuyla karşı karşıyadır. Meselenin ciddiyetiyle orantılı şekilde kararlılıkla üzerine gidilmeli, titizlikle hazırlanan, iç ve dış faktörleri hesaba katan çok yönlü, kapsamlı bir milli devlet politikası hazırlanıp uygulanmaya konulmalıdır.

 Daha çok kamu oyunun tepkilerini yatıştırmaya yönelik palyatif girişimlerin, Kandil ve çevresindeki PKK yerleşkelerini bombalamanın örgüte ölümcül bir darbe oluşturmadığı şimdiye kadar defalarca denenip görüldü. Hava operasyonları, devletin kararlılığı anlamında ihtar mesajı olmasının ötesinde fazla bir etki yapmaz. PKK bundan dolayı geri adım atmaz. Ayrıca gözaltına alınanların çoğu, belge ve bulgulara dayalı ciddi bir tahkikat yapılmadığından ya savcılıktaki sorgularından sonra yahut ilk duruşmalarında serbest kalacaklardır.

Yüzyıl önce Syks-Picotun cetvelle çizdikleri bölge haritalarının artık hükmü kalmadı. Uluslararası aktörler ve İsrail Ortadoğu jeopolitiğini yeniden kuruyorlar; kendi çıkarlarını, amaçlarına uygun bir yapı oluşturmak istiyorlar. 2 yıl öncesine kadar adı bile geçmeyen IŞİD’in ortaya çıkıp geniş bir toprak parçasında hakimiyet kurması, kendine göre bir kamu düzeni (devletimsi yapı) inşaaya çalışması tesadüf müdür? Suriye’nin kuzeyinde dört yıl öncesine kadar marjinal bir topluluk olarak yaşayan, yarısına yakınına vatandaşlık hakkı bile verilmeyen Kürtlerin fiili (de facto) devlet kurma aşamasına gelmeleri, ABD başta olmak üzere batılılardan destek ve itibar görmeleri kendi becerileriyle elde edilen bir sonuç mudur? Toplumsal tabanının büyük ölçüde yitiren, Şam ve Lazekiye bölgelerine sıkışıp kalan Esad’ın Suriye’de hala en güçlü siyasi aktör pozisyonunu korumasının sırrı nedir?

 Bir süre önce rafa kaldırılmış gibi görünen Büyük Ortadoğu projesi kimler tarafından ve ne maksatla güncelleniyor? Soğuk savaşın sona ermesinden sonra, İslam dünyası küresel aktörler tarafından siyasi rekabetin yoğun şekilde yaşandığı, etnik, mezhebi ve dini çekişmelerin kanlı çatışmalara dönüştüğü bir savaş alanı haline getirildi. Irak, Suriye ve Filistin’de yani burnumuzun dibinde bu ülkeleri harabeye çeviren, yüzbinlerce insanın ölümüne milyonlarcasının sığınmacı olmasına yol açan tarihi bir facia yaşanıyor.  Bu kaosun etkilerini doğrudan hissediyoruz, alevlerin ülkemize sıçramasından haklı olarak tedirginiz. Türkiye şu sıralarda yüz yıldır yaşamadığı yoğunlukta dış baskılarla, çok yönlü tehditlerle karşı karşıyadır.

Bu haber 750 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...