KOCATEPE ZAFER YÜRÜYÜŞÜNE BİNLERCE VATANDAŞ KATILDI

31 Ağustos 2015 19:18

         Atatürk'ün Şuhut'tan Kocatepe'ye yaptığı yürüyüş olan Zafer Yürüyüşü'ne binlerce kişi katıldı. Yürüyüşe bir grup Ispartalı ile katılan Hamdi Çubukçu izlenimlerini aktardı.

         Zafer yürüyüşü, 25 Ağustos'u 26 Ağustos'a bağlayan gece Atatürk'ün Şuhut'tan Kocatepe'ye yaptığı yürüyüştür. Mustafa Kemal, çok sıkı takipte olduğu dönemde 25 Ağustos 1922 tarihinde Akşehir'de bir futbol maçı organize edilmesini ister. Maçın ilk yarısını izledikten sonra, maç arasında Şuhut'a geçer. Şuhut'ta konakladıktan sonra, gece 12.30'da at ile Çakırözü Köyü'ne geçer ve buradan Kocatepe'ye yola çıkar. Kocatepe'ye ulaştığında askerlerin hazır olduğunu görünce saat 05:30'da "ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ ! İLERİ ! " diyerek büyük taarruzu başlatır.

          23-26 Ağustos tarihleri arasında Afyon Kocatepe Üniversitesi'nin düzenlediği ve ilki 2005 yılında yapılan etkinlikler çerçevesinde, Kocatepe Zafer Yürüyüşü olarak adlandırılan Şuhut ilçesinden Kocatepe'ye büyük zafer yürüyüşü yapılmaktadır. Meşaleler eşliğinde gece yapılan zafer yürüyüşüne üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların yanı sıra aralarında yüksek rütbeli subaylarında bulunduğu askeri erkan da katılmaktadır. Yürüyüş Şuhut'tan, başlayıp Kocatepe'de sona ermekte ve Mustafa Kemal'in kullandığı yaklaşık 14 km olan güzergah yürüyerek geçilmektedir.

          GÖLDOSK olarak Kocatepe yürüyüşüne ilk kez 2012 yılında katıldık. Her yıl tekrar katılmayı istememize karşın çeşitli nedenlerle bu dileğimiz gerçekleşemedi. Bu yıl yaz başlangıcında kesin kararlıydık ve listemiz de hemem hemen belliydi. 25 Ağustos Salı günü belirtilen duraklardan arkadaşlarımızı alıp 19.00’da yola koyulduk. Son anda 15 kişi daha bize katılmak istedi ama bu artık olanaksızdı. Hepimiz de heyecanlıydık. Ruhen önceden böyle bir yürüyüş için hazırdık. İki saatlik bir yolculuktan sonra Şuhut’a ulaştık. Gördüğüm manzara beni şaşkınlığa uğrattı ve büyüledi.2012’de gittiğimizde otobüsümüzü çarşı içine park etmiş Atatürk Müzesi’ni çok rahat bir şekilde gezebilmiştik. Şimdi ise görülmedik bir kalabalık vardı. Görevliler araçları çarşı içinde bekletmiyordu. Yolcularını indiren araçları önceden hazırladıkları park yerlerine gönderiyorlardı.

          Müzenin önüne geldiğimizde şaşkınlığım bir kat daha arttı. Sokaklardan geçmek olanaksızdı. Elleri bayraklı çeşitli yaşlardan, yurdun değişik yerlerinden gelmiş yüzlerce insan büyük bir coşkuyla dolaşıyordu. Geçen sefer hiç sıra beklemeden girdiğimiz müzeye bu kez en az yarım saat bekleyerek girebildik. İçeride de doyasıya gezemedik çünkü görevliler kapıdakileri daha çok bekletmemek için acele ettiriyorlardı. Otobüsle Çakırözü Köyü’ne geldik. Burada da otobüsü belli bir yerden ileriye göndermiyorlardı. Köyün girişini görevliler demir parmaklıklarla kesmişlerdi. Herhalde üzerimizi arayacaklar dedik. Ne de olsa kritik günlerdeydik. Bir girişten bizi içeri aldılar. Bizi bir sürpriz daha bekliyordu. Çakırözü Köylülerinin hazırladığı meşhur “BÜKME” bizi bekliyordu yanında ayranla... İstediğimiz kadar da alabileceğimizi söylediler. Bizim çantalarımızda yiyeceklerimiz vardı ama değişik lezzetten ikişer tane aldık.

          “Zafer Yolu”nun başlangıçına bir giriş yapmışlar. Orada anı fotoğrafı çekildik, biraz ilerisinde de arkadaşımız Meral Uysalgenç’in karpuzdan hazırlanmış pastasıyla doğum gününü kutladıktan sonra yola koyulduk. Tam bir yürüyüş havası vardı. Üşümüyorduk. Gökte ay dolunaydı. Gerçi araya konulan jenaratörlü projektörlerle yol yer yer aydınlatılmıştı ama bence olmasa daha iyiydi. Yol boyu dinlenme istasyonları kurulmuştu. Buralarda yine çeşitli ikramlar vardı... Meşhur bükme, ayran, maden suyu, sucuk ekmek meşrubat, sıcak çay, sişe suları... Yanımıza yiyecek alıp hiç yük etmesek daha iyiymiş. Yolda bir de Türk bayrağı şeklinde dokunmuş battaniye armağan ettiler. Tepeye yaklaştığımızda bu battaniyelere büründük soğuktan korunmak için.

          Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri vardı yürüyüşe katılan. Bunlardan en ilgi çekeni “AKUT” ve onun başkanı “NASUH MAHRUKİ” oldu. Bol bol anı fotoğrafı çekildi katılımcılar...  Nasuh Mahruki de yemekte olduğu bükme ve içtiği ayranı arkadaşına verip mütevazi bir şekilde her isteği gülümsiyerek karşıladı.

          Varış noktasında bize daha önceden duyurulan “BUĞDAY ÇORBASI” ve “ÜZÜM HOŞAFI” bizi bekliyordu. Bu yiyecekler Türk askerinin Büyük Taarruzdan önce yediği son yiyeceklerdi. Manzara müthişti. Tüm ova elleri bayraklı insanlarla doluydu. Bir üstteki tepede büyük bir toplanma alanı vardı ve orada da Büyük Taarruz’un başladığı saat olan 5.30’da bir tören yapılacaktı. 14 kilometre yol yürümüştük terliydik yorgunduk ve üşüyorduk. Büyük bir şans eseri otobüsümüzü kolay bulduk. Çünkü bu insan ve araç kalabalığında iletişim en zor olanıydı. Telefonlar çekmiyordu. Ekibi toparlayıp dönüşe geçtik. Bu kez dönüşü yine Şuhut üzerinden yaptık. Dönerken biz bu yokuşları mı tırmanmışız diye hayret ettik. Şoförümüz bile çok dik bir yokuş olduğunu 3. Vitesle ancak inebildiğini söyledi.

          Bizler Zafer Yürüyüşü’nü Türkiye Cumhuriyetinin bize sunduğu bir güven ortamı içinde asfalt bir yolda tamamladık. Yolda bizi korkutacak  uzaktan seslerini duyduğumuz çoban köpekleri vardı. Onların  da güvenlik açısından zincirleri  bağlıydı. Atalarımız bu yolu hangi duygularla ve hangi güçlüklerle geçmişlerdi onu düşündüm bütün yol boyu. Bizim yükümüz modern sırt çantalarımızdaki yiyeceklerimiz, suyumuz ve yedek giysilerimizdi. Onlar silahlarını ve bütün bir yurdun sorumluluğunu omuzlarında taşıyordu. Bizler yarın istediğimiz kadar uyuyup dinlenebilecektik. Onlar ise yarın şafakla ölüme koşacaklardı. Yol boyu tüm bu duygularla yürüdüm. Şimdi ise bir takım reziller bu vatanın nasıl kazanıldığını bilmeden, ya da bildiği halde aymazlıklarından bu vatana ihanet ediyorlar. Şunu görmelerini çok isterdim. Kocatepe’deki o ruh onlara bu isteklerini vermeyecektir. Hevesleri kursağında kalacak, yine hüsrana uğrayacaklardır.

          Her Türk genci bir kez olsun Kocatepe Zafer Yürüyüşü’nü mutlaka yapmalı, Her Türk genci bir kez olsun mutlaka Çanakkale Savaşları’nın yapıldığı alanları ve şehitlikleri gezmeli... Bu yurdu atalarımız bedava kazanmadı. Bu yurdu da biz kanıbozuklara bedavadan teslim etmeyeceğiz.

          NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!...

Bu haber 885 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...