“Hükümet işverenin de sıkıntılarını dikkate alacaktır”

17 Kasım 2015 15:25

Asgari ücretin 1 Ocak 2016’da 1300 TL’ye çıkarılacak olması nedeniyle iş dünyası tedirgin durumda. ITSO Başkanı Başdeğirmen, IGSİAD Başkanı Bayhan ve IGİAD Başkanı Gökdoğan, zamdaki yükün tamamen işverene yıkılması halinde üretimin düşeceği ve işçi çıkarımlarının olacağını savundular.

AK Parti 1 Kasım seçim vaatleri arasında asgari ücreti 1300 TL’ye çıkarma sözü vermişti. Seçimlerde tek başına iktidara gelen AK Parti hükümeti şimdi bu sözü yerine getirmek için yoğun mesai harcıyor.

Çalışanlar da asgari ücrette yaşanacak artış için gün sayıyor. Hükümet yetkilileri de asgari ücretin 1 Ocak 2016 tarihi itibariyle net 1300 TL’ye çıkarılacağını belirtiyor. Ama tek seferde yaşanacak yüzde 30’luk artışın işveren yükü ağır olacak. İş dünyası da bu durumdan dolayı oldukça endişeli.

Patronlar asgari ücretin artması sonrası ortaya çıkan yükün tamamen kendilerine kalmasının çalışana olumsuz yansıyacağı belirtiyor. Ancak bu yükün devletle beraber paylaşılması halinde ise bu ücret artışına sıcak baktıklarını bildiriyorlar. İşte Isparta’daki iş dünyası temsilcilerinin asgari ücretteki artışla ilgili görüşleri;

ITSO Başkanı Şükrü Başdeğirmen, olaya çalışan açısından bakıldığı zaman daha fazlasını hak ettiklerini ancak rekabet ve ekonomik duruma bakıldığı zaman da aynı yerinde kalması gerektiğini savundu. İş adamları olarak çalışanlarının mutlaka korunması inancında olduklarını belirten Başdeğirmen, ‘’Onların daha iyi şartlarda yaşaması, daha güzel şekilde hayatını devam ettirebilmesi bizim için de önemli. Fakat bakıyorsun piyasa şartlarına, maliyetler yükseldiği zaman rekabet gücün düşüyor. Rekabet gücün düştüğü zaman imalatını, üretimini yapamıyorsun. Burada iki arada bir derede kalıyorsun. Ama hükümetimiz mutlaka asgari ücretin 1300 TL olmasını isterken bizler adına da bu sıkıntılarımızı dikkate alarak söylediği inancındayız. Bu yükün hepsini işverenlere yüklemeyeceğini düşünüyoruz. Eğer tamamını işverenlere yüklerse bu sefer işçiler anlamında daha sıkıntılı günler başlar. Çünkü ben parayı kazanamadığım, imalatı devam ettiremediğim, rekabet gücüm düştüğümde ihracat yapamadığım zaman mutlaka üretim düşecektir. Üretimin düşmesi de işçinin işine son verilmesi demektir.

Ayrıca bu sorun bir sorunu daha beraberinde getirir. Burada kayıt dışı artar, sigortasız işçiler çalıştırılmaya başlanır. Hem de sigortalı çalışanlar varsa azaltma yoluna gidilir. Burada mutlaka ara noktanın bulunması gerekiyor. Bu yük paylaşılırsa bu işin yanında ve takipçisi oluruz. Verilen sözlerin yükünün hepsinin işverene bırakılması doğru değil. Bizim işveren paylarımız ve vergilerimiz var. Devlete birçok kalemde ödeme yapıyoruz. Onların içinde bunun mutlaka giderilmesi gerekiyor. Bu konuda destek bekliyoruz. Hükümet de bunun farkında zaten. Türkiye şartlarında ne varsa aynı şekilde Isparta’da etkileniyor. Güzel olandan da etkileniyoruz kötü olandan da etkileniyoruz. Devletin şartları hepimizi aynı anda etkiliyor. Hükümet yetkilerimizin bunu dikkate alacağını ve ivme kazanmaya başlayan ekonomimizin önüne bir engel olunmayacağını düşünüyoruz.

Öte yandan IGSİAD Başkanı Alper Bayhan ise bu yükün altına devletin de girmesi gerektiğini aksi takdirde işçi çıkarımının kaçınılmaz son olacağını belirterek, ‘’Devletin uygun bir modelle bu uygulamaya geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Uygun olan da bir devlet desteğidir. Asgari ücretten mümkünse vergi kaldırılarak brütün net olarak alındığı zaman bu zaten gerçekleştiriliyor. Tabi gelir ve refah düzeyi artsın çalışan insanların ama işverenlerin de yükü de düşünülerek o şekilde devletin desteği ile olabilir.

Asgari ücretin vergisi kalkınca, yük paylaşılırsa olabilir. Ama tamamen işverenin üzerinden olursa sıkıntı olabilir. Yük tamamen işverenin üzerinde olursa 2 kişi çalıştıran bir işveren birini çıkarmayı düşünüyor.

Piyasa da böyle söylentiler var. Böyle olursa üretim ve istihdam düşer. Bu yüzden uygun bir formülle çözümlenebilir’’ diye konuştu.

IGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hakan Gökdoğan da herkesin tüm ücretlerin arttığı refah bir ülke görme hedefinin bulunduğunu fakat asgari ücretin bir anda yüzde 30 seviyesinde artmasının işverenin uluslararası piyasada rekabet gücünü düşürüp cari açığın artmasına neden olacağını savunarak ‘’İşverenler olarak elbette ki asgari ücretin çok daha yüksek olmasını kişi başına

düşen gayri safi milli hasılanın gelişmiş ülkeler seviyesinde olmasını arzu etmekteyiz ve bunun için de çalışmaktayız. Bu her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının gönlünde yatan bir aslandır. Ancak asgari

ücretin bir anda net yüzde 30 gibi bir oranla artacak olması ülke genelindeki tüm çalışan ücret piyasasında bir artışa sebep olacaktır. Bu çok ciddi bir orandır. Aşağıdaki varsayımlarımın hepsi bu mantıktan hareketle yapılmıştır.

Türkiye, ağırlıklı olarak katma değeri yüksek, teknolojiye dayalı ürünler üretememektedir. Bu ücretteki artış direkt olarak rekabet etmeye çalıştığımız ve uluslararası piyasada birçok rakibimizin olduğu sektörlerde rekabet gücümüzün ciddi olarak azalmasına sebep olacaktır. Bunun sonucunda ise ihracat azalacak, cari açığımız artacaktır.

Böyle bir artışta iş dünyası olarak üzerimize düşeni yapma gayreti içerisinde elbette olacağız. Mutlaka rekabet gücümüzün azalmaması için devlet asgari ücretten alınan gelir vergisini çok makul bir seviyeye çekilmesi, mevcut prim desteklerinin daha da arttırılması, çalışanın işverene maliyeti devlet ve işveren el ele beraber sırtlanılması gerekmektedir.

Ayrıca meslek gruplarına göre farklı asgari ücretler belirleyip, uzmanlaşmanın artmasına ve ülkemizdeki insan kaynağının kalitesinin artmasına son derece katkı sağlar. Ülke genelinde tüm ücret ve refahının artmasını görmek, gelişmiş ülkelerin en başında yer almanın iş dünyası olarak birinci hedefimiz olduğunu da tekrar belirtmek isterim’’ şeklinde konuştu.

Bu haber 649 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...