Terör Sarmalından Kurtulmak İçin-1

29 Ocak 2016 19:02

Op.Dr.Levent Başyiğit

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

 

 

Terör Sarmalından Kurtulmak İçin-1

 

Sultanahmet’teki IŞİD kaynaklı terör saldırısı, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu risklerin, tehlikelerin, tehditlerin çapını ve ciddiyetini bir kere daha gözler önüne serdi.

 

Bu saldırı IŞİD’in ülkemizdeki ilk eylemi değil. Son iki yıl zarfında yaptığı benzer eylemler iki yüzden fazla insanın hayatını kaybetmesine neden oldu.  Birkaç aydır sürdürülen operasyonlarda örgütün hücre evleri, eğitim yerleri basılıyor; onlarca militan gözaltına alınıyor. Bütün bu bulgular örgütün her an canlı bombalar patlatacak potansiyelinin bulunduğunu gösteriyor.

 

Türkiye’den IŞİD’e katılanların sayısının ne kadar olduğu tam bilinmese de beş binden az olmadığı tahmin ediliyor. Sınır hattımızda alınan bütün önlemlere rağmen geliş gidişler sürüyor. Ayrıca yurdumuzdaki 2.5 milyon Suriyeli’nin arasında örgütle bağlantılı kaç kişinin olduğunu kimse bilmiyor.

 

Sultanahmet’teki canlı bomba Suriye’den gelen bir sığınmacıdır ve tek başına değildir. Sınırımızdan geçişinden itibaren kendisine yardımcı olanlarla, emniyette ki işlemleri sırasında yanında olanlar, barınma imkânı sağlayanlar, bomba düzeneğini kendisine teslim edenlerle birlikte organize bir örgüt söz konusudur. Bir yandan denetlenme ve kontrol imkânı çok sınırlı olan 2.5 milyonluk bir okyanus hacmindeki kitlenin içerisinde örgütle bağlantılı alanları bulup önceden önlem almak neredeyse imkansızdır.

 

Türkiye içerisinde mütedeyyin insanlar arasında bu hareketle bağlantı kurmaya hazır belirli bir kesim var. Yapılan bazı araştırmalarda IŞİD‘ i terör örgütü saymayan, taraftarlarını alnı secdeli insanlar olarak gören,  zalimlerle mücadele eden bir hareket şeklinde algılayan, saygı duyanların sayısının azımsanmayacak bir yekün tuttuğu görülüyor. Bu durum IŞİD tehdidinin sadece dış kaynaklı olmadığını, her an içerideki sempatizanlarıyla buluşup eylem yapacak bir tehlike oluşturduğunu gösteriyor.

 

Başta Irak, Suriye ve Filistin olmak üzere Ortadoğu boydan boya yanıyor. Küresel oyuncuların yeni bir jeopolitik oluşturmak maksadıyla acımasızca ateşe verdiği bölgede, IŞİD tetikleyici bir unsur, diledikleri kilidi açmak üzere kullanılan bir maymuncuk işlevi yapıyor. 80’lerde Afganistan’da Sovyetler’e, 90’larda Çeçenistan’da Rus tahakkümüne karşı yürütülen, İslam aleminde geniş bir manevi destek bulan, cihat heyecanına dayalı özgürlük hareketlerinde, bir süre sonra içten içe yapısal bir dönüşüm yaşandı. Selefici bir İslam algısıyla beslenerek radikal-cihadist siyasal ideolojiye dönüştü. Müslümanların bir çok bölgede yaşadığı haksızlıklar, sıkıntılar, baskı ve zulümler bu eğilimleri güçlendirip derinleştirdi.

 

ABD’nin Irak’a yaptığı operasyonlar, özellikle 2003’de asılsız  olduğu bir süre sonra ortaya çıkan gerekçelerle bu ülkeyi işgal etmesi, Saddam yanlılarının tasfiye adı altında Sunni’leri dışlayıp ezmesi, El-Kaide ve türevlerinin devreye girmesine yol açtı.

 

2011’ de Arap baharıyla birlikte Suriye’de BAAS diktatörlüğüne karşı başlayan ayaklanmalar sonucu otorite boşluğu oluştu. Etnik ve dini devlet altı gruplar ortaya çıktı. IŞİD bunlardan biriydi; gücü ilk başlarda sınırlıydı. Ancak nasıl olduysa oldu; bir anda Irak ve Suriye’de geniş bir alana hâkim olmayı, Irak’ın ikinci büyük şehri Musul’u silah kullanmadan ele geçirmeyi başardı. IŞİD bağrından çıktığı El-Kaide’nin aksine buralarda İslam adına devlet kurduğunu ilan etti. İslâm dünyasından ve ihtida eden Batılılar arasından binlerce insan katı Selefici kurallarla yönetilen yeni devlette yaşamak ve cihat yapmak maksadıyla gelip IŞİD’ e katıldı.

 

Selefici radikal cihadist akımın aniden siyasal bir varlık halinde ortaya çıkması, bütün dünyayı tehdit edecek kapasiteye ulaşması sadece kendi gücünden, becerisinden yahut bölgedeki konjektörden kaynaklanan bir sonuç mudur?

 

ABD, Rusya, İran, Almanya ve Fransa başta olmak üzere Türkiye dahil 40’a yakın ülkenin oluşturduğu koalisyon 20-30 bin savaşçısı bulunan bu oluşumu neden çökertemiyor? Çeşitli ülkelerde yüzlerce insanın ölümüne yol açan terör saldırıları niçin önlenemiyor?

 

IŞİD‘in sosyolojik bir zemine sahip olduğu bir gerçek. Müslümanların yaşadığı ağır travmalar Batı dünyasında giderek yükselen İslâmafobi ve kullanılan nefret dili gibi faktörler kuşkusuz bu yapıyı besliyor; aktif kılıyor. Ama bütün bunlar IŞİD’in Ortadoğu’daki dengeleri, bölgenin siyasi haritasını büyük çapta değiştiren etkisini izâha yetmiyor.

 

IŞİD’in varlığı  Ortadoğu ile ilgili emperyal projelerini uygulamaya çalışan ABD’nin yanı sıra Rusya ve İran’ın girişimlerine gerekçe oluşturuyor. Şam rejimine ayakta kalmasını sağlayacak bir ortam hazırlıyor.

 

IŞİD devreye girmeden önce Suriye’nin kuzeyinde dağınık halde yaşayan siyasal ve ekonomik bir gücü olmayan, 600 bininin vatandaşlık hakkı bile bulunmayan, ülke nüfusunun ancak yüzde 6’sını teşkil eden Kürtler ABD ile İran ve Rusya’nın desteğini alarak güney sınırımız boyunca Rojeva adıyla defacto bir devlet kurdular. Bu ülkeler KCK yapılanmasının içerisinde yer alan, PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ yi Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen meşru sayıp destekliyorlar.

                                           son bölüm yarın......

Bu haber 781 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...