PKK’nın Stratejik Atağı: Açlık Grevleri-1

27 Kasım 2012 18:34

 

Op.Dr.Levent Başyiğit

                                                                       Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

PKK’nın Stratejik Atağı: Açlık Grevleri-1

 

Cezaevlerindeki tutuklu ve yükümlü PKK’lı ve KCK’lıların siyasi isteklerinin yerine getirilmesini sağlamak amacıyla başlattıkları açlık grevi, 67 günlük eylemin ardından, Abdullah Öcalan’ın isteğiyle sona erdirildi.

 

BDP’lilerin ve eyleme destek veren solcu ve liberallerin ısrarla inkar etmelerine rağmen bu eylem tutukluların kendi karar iradeleriyle değil, doğrudan Kandil’deki elebaşılarının  talimatlarıyla düzenlenmiştir. PKK silah gücüyle elde edemediği isteklerini, militanlarının hayatlarını acımasızca masaya sürerek, tehdit ve şantaj yöntemiyle gerçekleştirmek, içerde ve dışarıda sansasyonel bir hava oluşturarak gündeme oturmak, dünya kamuoyunun dikkatini bu yolla çekmeyi planlamıştı. Kendilerini “aydın” diye tanımlayan sempatizanlarının, bilinen solcu ve liberal çevrelerin her zamanki gibi azami desteği vereceklerini biliyorlardı. Nitekim bu çevreler  insan hayatı üzerinde acımasızca kumar oynanması girişimini görmezlikten geldiler; buna mukabil yazılarıyla, konuşmalarıyla eylemin meşru ve haklı olduğunu, devletin “tutsakların” isteklerini anlayışla karşılayıp yerine getirmesi gerektiğini sürekli öne sürdüler. BDP’li milletvekilleri ise sıfatlarının altındaki militan kimliklerini ortaya koyarak içeriden bir cenazenin çıkması halinde “her şeyi yapacaklarını, kendilerini kimsenin durduramayacağını” pervasızca tekrarlayarak devleti açıkça tehdit ettiler.

 

Terör örgütünün cezaevlerindeki yüzlerce elemanını bu tarz bir eyleme sevk etmek kararı stratejik bir tercih şeklinde değerlendirilebilir. Çünkü iki yıldır “devrimci halk savaşı” dedikleri terör eylemleriyle kesin sonuca ulaşacaklarını umarken,  başlattıkları saldırılarda başarısız oldular. Genelkurmay’ın açıkladığı rakamlara göre 2012 yılının ilk 9 ayında 1000’e yakın PKK’lı öldürüldü; 100’den fazlası teslim oldu. Bu aylarda yaralı yahut ölü olarak alıp götürdükleri militanlar bu rakamlara dahil değil. Güvenlik güçlerimizin başarıyla yürüttükleri operasyonlar sırasında örgütün kışın barınak olarak kullanacağı pek çok mağara içindeki malzemelerle birlikte kullanılamaz hale getirildi. Suriye’deki gelişmelerden cesaret alarak, Güneydoğu bölgemizde kitlesel hareketler, halk ayaklanmaları yaratmak planları da tutmadı. Okullar açılırken eğitimi durdurmak niyetiyle ilan ettikleri boykot girişimlerinden sonuç alamayınca, okullara saldırıp yakmaya, öğretmenleri kaçırarak yılgınlık oluşturmaya çalıştılar. Ama bu eylemleri kendilerinin dışında herkesten tepki gördü. Çocuklarını okutmak isteyen, boykot çağrılarına uymayan bölge halkı, örgütten korktuğu için tavrını açıktan seslendiremese bile, yapılanlara rıza göstermediğini ortaya koydu.

 

Kış mevsimine girilirken PKK’lılar ciddi bir barınma sıkıntısıyla karşı karşıyalar. Diğer taraftan büyük iddialarla ilan ettikleri hedeflerin hiçbirine ulaşamamaları, bu sırada ağır kayıplar vermeleri, örgütü zor durumda bıraktı.  PKK üst yönetimi bu şartları dikkate alarak açlık grevlerini bir çıkış yolu olarak belirledi. Kitlesel ve sivil bir kalkışma modelini uygulamaya koyunca bilinen destekçilerinden, solcu, liberal ve bazı siyasal İslamcı çevrelerden destek alacaklarını, hep birlikte güçlü bir baskı ortamı oluşturacaklarını, hükümeti taleplerini kabule zorlayacaklarını hesapladılar.

 

İşbirliği şeklinde, organize olarak yürütülen bu girişimler sürerken, Abdullah Öcalan’ın kardeşi vasıtasıyla ve kendi el yazısıyla hazırladığı mesaj açıklandı. Öcalan mesajında, açlık grevini yöntem olarak onaylamadığını, amaçlarına ulaştıklarını, eğer yapacaklarsa bunu dışarıdakilerin yapması gerektiğini belirterek, eylemin sonlandırılmasını istiyordu. Eylemciler bu isteği vakit geçirmeden yerine getirdiler.

 

Bu olay PKK ile mücadelede yeni bir tablonun ortaya çıktığı anlamına geliyor. Aylardır tecrit altında olan ve örgütü üzerindeki etkinliği tartışılmaya başlanan Öcalan bir anda yeniden örgütünü sevk ve idare eden lider konumuna geldi. Terör örgütüyle onu haklı ve meşru gören sempatizanları her zaman yaptıkları gibi gelişmeleri kendi lehlerinde yorumlamak, devleti sıkıştırmak, Türk kamuoyunu uyuşturarak kazanım sağlamak için vakit geçirmeden harekete geçtiler.

 

son bölüm yarın......                                                  

Bu haber 733 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...