Şeker hastalığı yaygınlaşıyor

3 Ağustos 2012 18:42

 

Diyabet Cemiyeti Başkanı Mustafa Aytaç, toplumu tehdit eder hale gelen şeker hastalığının her geçen gün yaygınlaştığını belirterek, bu hastalık konusunda vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu.

 

Türk Diyabet Cemiyeti Isparta Şubesi Başkanı Mustafa Aytaç, diyabetin son yıllarda toplum sağlığını tehdit eder hale geldiğini ve diyabet görülme yaşının da düştüğünü belirten Aytaç, diyabetin tanımını yaptı ve hastalığın belirtileri ile etkilerini sıraladı. Başkan Aytaç, konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şu bilgileri verdi; “Diyabet hastalarının beslenme, ilaç tedavisi ve egzersiz açısından özenli davranılması gerekmektedir. Diyabet, kişinin sürekli bedenine dikkatini vermesini ve disiplinli olmasını gerektirir. Hastalığın seyri, diyet, egzersiz, kilo verme, günlük kan şekeri ölçümü, düzenli ilaç kullanımı ya da düzenli insulin iğnesi yapmak gibi hastanın sorumluluk almasını gerektiren kişisel bakımlar uygulandığı sürece hastalık çoğunlukla iyi huyludur.

ŞEKER HASTALIĞI (DİYABET) NEDİR?

Diyabet kısaca, vücudun kan şekerini uygun şekilde kullanamaması ve depolayamaması olarak tanımlanabilir. Vücudumuza gerekli enerjiyi sağlayan glikoz, şeker, ihtiyaçtan fazla alındığında, gerektiğinde kullanılmak üzere karaciğer ve yağ hücrelerinde depolanır. Şekerin vücutta enerji olarak kullanılması ve depolanması için, şekerin kanda yükselmesini önleyen bir hormone olan insulin gereksinim vardır ve insulin yapılarak salgılanır. Gıda alımının

ardından , kan şekeri Yükselince pankreastaki insulin yapan hücreler uyarılır ve kana insulin verilir. Insulin kan şekerinin hücre içine girmesini sağlayarak kan şekeri normal düzeyde tutulur. Hücrelere giren şeker burada yakılır ve enerji olarak kullanılır. Insulin eksikliğinde veya etkisizliğinde şeker hastalığı "diyabet" ortaya çıkar. Kanda şeker miktarı artar ve böbreklerden idrarla dışarı atılır.

DİYABET STRES YARATIR MI?

Diyabet kişinin sürekli bedenine dikkatini vermesi ve disiplinli olmasını gerektirir.

Hastalığın seyri, diyet, egzersiz, kilo verme, günlük kan şekeri ölçümü, düzenli ilaç kullanımı ya da düzenli insulin iğnesi yapmak gibi hastanın sorumluluk almasını gerektiren kişisel bakımlar uygulandığı sürece hastalık çoğunlukla iyi huyludur. Ancak bunlar aynı zamanda hayatın kısıtlanması demektir ve bu durum ömür boyu sürecektir. Bu nedenle kişi hastalık teşhisini öğrendiği andan itibaren bir uyum sürecine girmek durumundadır. Işte bu uyum süreci kişilerde zamanla stres oluşumunu tetikleyebilir.

DİYABETİN İKİ TÜRÜ ARASINDAKİ FARK NEDİR?

İnsuline bağımlı diyabet (Tip 1), pankreastan insulin yapımı çok azalmış veya durmuştur. Kanda insulin yoktur. Kan şekeri düzeyini dengelemek için dışarıdan insulin vermek zorunluluğu olur. Insulin bağımlı olmayan diyabet (Tip 2) ise pankreastaki ileri yaşlara kadar normale yakın, hatta bazen daha da fazla düzeyde insulin yapımı olur. Fakat insulin yeterli etkiyi sağlayamaz. Kilo fazlalığı ve yanlış beslenme insülinin istenen etkiyi göstermesini engeller, kan şekeri yükselir.

Diyabetin Belirtileri Nelerdir?

Diyabeli kişilerde, sıklıkla halsizlik, aşırı iştah, aşırı susama ve su içme, sık idrara çıkma, kilo kaybı, bulanık görme, cilt enfeksiyonları ve iyileşmeyen yaralar gibi belirtiler görülür.

DİYABET NASIL TESPİT EDİLİR?

12-13 saatlik açlık kan şekerine bakılır. Açlık kan şekeri 126 mg/dl' den yüksek, diyabet belirtileri varsa ve rastgele ölçülen kan şekeri düzeyi 200 mg/dl'den yüksek ve şeker yükleme testi sırasında kan şekeri düzeyi 200 mg/dl veya üzerinde ise kişi diyabet olabilir. Doktor önerisi ile yapılması gereken ve "Şeker Yükleme Testi" olarak bilinen Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT), diyabet tanısında önemlidir. 1-3 ay boyunca ortalama kan şekeri düzeylerini yansıtan bir test parametresi olan HbA1c, 2 hafta boyunca ortalama kan şekeri düzeylerini yansıtan Fruktozamin ve İnsülin tedavisi gören diyabetik hastalarda vüzut insulin deposunun göstergesi olan C-Peptid ise diyabet takibinde kullanılan diğer laboratuar testidir.

DİYABETİN RİSK VE ŞİKAYETLERİ NEDİR?

Diyabet hastaları beslenme, ilaç tedavisi ve egzersiz açısından özenli davranmalıdırlar.

Aksi durumlarda uzun vadede körlük, damar bozuklukları, kalp krizi, böbrek yetmezliği ve inme gibi bazı tıbbi sorunlarla karşılaşabilirler. Diyabetli hastaların sağlıklı kişilere göre grip ve zatürreye bağlı komplikasyonlardan ölüm oranı daha fazladır. Grip aşısı diyabetli hastalar için koruyucu olur.

KİMLER DİYABET RİSKİ ALTINDA?

Diyabet herkeste olabilir. Yaş artışıyla beraber diyabet gelişme riski artar. 40 yaşın üstünde ve şişman kişiler diyabete daha yatkın olurlar. Yakın akrabalarında diyabet olanlar risk altındadırdar. Gebelikte diyabet, gelişen kadınlarda ileriki yıllarda Tip 2 diyabete yakalanma sıklığı fazladır. Eğer bir kişide tip 2 diyabet varsa ailenin diğer üyeleri de risk altındadır.

Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 30 ve üzerinde olanların diyabete yakalanma riski normal kişilere göre 5 kat daha fazladır. Tip 2 diyabet için risk faktörleri aşırı kilo, hareketsiz yaşam tarzı ve ailede diyabet olmasıdır.

DİYABETİN ORGANLARA ETKİSİ NEDİR?

Uzun dönemde göz damarlarında kanamalar ve görme kaybı oluşabilir. Diyabet hastasında yılda bir kez göz muayenesi yapılmalıdır. Böbreklerin normal çalışması bozularak önce idrarda protein kaçağına daha sonra böbrek yetmezliğine neden olabilir. Yüksek kan şekeri diş ve diş etlerinde kolayca enfeksiyon gelişmesine neden olur ve bu enfeksiyonlar kan şekerinde daha da fazla artışa yol açabilirler.

DİYABET CİNSEL YAŞAMI ETKİLER Mİ?

Diyabet, cinsel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Diyabet kadınlarda vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik ve enfeksiyonlara, erkeklerde cinsel güçsüzlüğe yol açabilir.

Diyabetin Engellenmesi veya Kalıcı Tedavisi Mümkün Mü? Tamamen iyileştirici bir tedavisi yoktur. Diyabet ömür boyu tedavi gerektirir. Ülkemizde bilinen diyabetli kadar bilinmeyen, henüz tespit edilmemiş diyabet riski olan halk tabiriyle gizli şeker hastalığı vardır.

Sık idrara çıkma, çok su içme genel bulgulardan yaklaşık 15-20 sene önce başlar. Bu dönem buzdağının su altında kalan kısmı gibi düşünülebilir. Hastada şikayetler olmadığı halde organ hasarlarının oluştuğu bu dönem =Gizli Şeker dönemidir.

Gizli şeker tanısı koyabilmek için hastaya şeker yükleme testi yapılır. 8 saat açlıktan sonra 75 gr. Glycoz verilir. 4 saat sonraki ölçüm 140'ı geçmemelidir. Bu testin amacı diyabet tanısı koyacak kadar olmasa da normal sınırlardan yüksek seyreden yani ne normal ne diyabetli arasındaki kişileri teşhis etmektir. Kimler risk altındadır veya diyabet açısından tetkik edilmelidir;

FAZLA KİLOLU OLANLAR (OBEZLER),

1. derece akrabalarında diyabet olanlar,

Kan yağları ve kan basınçları (tansiyon) yüksek olanlar,4 kgüzeri doğum yapan anneler, Hami/elik boyunca şekeri çıkanlar, Damar hastalıkları şikayeti olanlar,

İnsulin direnci dediğimiz insulin alıp ta kullanamayanlar, Açlık kan şekeri 110 'un üzerinde olanlar, Günün herhangi bir saatinde ölçümde 140 ve üzeri çıkanlar mutlaka risk altındadır. Şekeri 126 ve üzeri olanlar diyabetlidir. 200 ve üzeri olanlar ise diyabetlidir.

GİZLİ ŞEKERİN BULGULARI:

-Hızlı yemek yeme,

-Açlık halinde sinirlilik, Soğuk terleme, Fenalık hissi,

- Tatlı yeme krizi,

- Zaman zaman ağır yemek yiyince uyku hali ve yorgunluk,

- Bazen uykudan uyanıp mutfakta bir şeyler yeme.

Bunlara bağlı olarak;

- Hasta şişmanlamaya başlar,

- Kan yağları yüksektir,

- Tansiyonda yükselme olur.

Bunlardan birkaç yıl sonra klasik olarak çok su içme sık idrara çıkma gibi bulgular ortaya çıkar. Diyabet; ülkemizde 6-7 milyon insanı doğrudan ilgilendiren bütün istatistiklerin çok üstünde yayılan Komplex bir hastalıktır. Günümüzde otomobil, bilgisayar, televizyon kullanımı ve fast food, denen beslenme modeli diyabetin yayılmasında etkendir. Diyabet 0-90 yaş arasında ortaya çıkar. Ortaya çıktığında ise hastalığı yok edecek bir tedavi yoktur. Ancak hastalığın diabetliye organ hasarı vermemesi için tedavi uygulanabilmektedir.

İyi tedavi edilmezse çok ciddi ve ağır organ hasarlarına sebep olur. Dünyada ilk 5 sırada ölüm nedenlerinin içinde, kanser dışında organ kayıplarında birinci sıradadır. Her 2 diyaliz hastasından biri diyabetlidir. Böbrek, göz özellikle ayaklarda duyu kaybı ile kendini gösteren sinir hasarları oluşturur.

Buna karşılık iyi tedavi edildiğinde, sağlıklı ve uzun bir yaşam sürdürülebileceği bir hastalıktır.

Ülkemizde bilinen diyabetlinin bir o kadar da bilinmeyen henüz tespit edilmemiş diyabet riski olan halk tabiriyle gizli şeker hastaları vardır.

Dünyada bulaşıcı olmayan salgın hastalıklardan olan diyabet gelişmiş yaşam tarzı hastalığı olarak da adlandırılır. Diyabetin ikiz hastalığı Obezite (şişmanlık)tır.

Sinsi bir hastalık olan diyabet ortaya çıkmadan önce 10-12 sene süren hazırlık dönemi geçirir. O nedenle ailesinde diyabetli olanların her sene şeker kontrolü yaptırmaları bu hazırlık dönemini erken yakalamamızı sağlar. Ülkemizde diyabet teşhisi konulduğunda organ hasarlan tespü ediliyor. Yani diyabet daha ortaya çıkmadan hastalığın gizli döneminde göz, böbrek, kalp, ayak ve cİnsel organlara aİt hasarlar başlamış oluyor. Geç tanı konan ve doğru tedavisi edilmeyen diyabetlide organ kayıpları oluşuyor, hastanın yaşam tarzı bozuluyor ve böylece hastaların tedavisi devlete büyük mali yük bindiriyor.

Diyabet tedavisinin ekonomik yükü ile birlikte bu durumun ne kadar önemli bir halk sağlığı sorunu il karşı karşıya olduğunun gerçeğini ortaya koymaktadır. Ülkemizde bul aşı cı olmayan salgın hastalıklarla savaşı devlet olarak ve sivil toplum örgütleri ile (dernek, vakıf, vs.) başlatmak durumundayız.

Bu mücadeleyi hastalığın son dönem tedavilerine. yönelik değil de koruyucu ve önleyici tedaviye önem vererek kazanabiliriz.”

 

 

 

 

Bu haber 1349 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...