“Kime karşı alacağız?”

11 Nisan 2016 15:28

MHP Isparta Milletvekili Nuri Okutan TBMM’de Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı'nın 22'nci maddesiyle ilgili yaptığı TBMM'deki konuşma da “Esasen bu kanunun çıkarılış gerekçesi, insan hakları ihlallerine, ayrımcılığa ve kötü muameleye karşı tedbirler almak, Anayasa'da öngörülen kişi hak ve hürriyetlerini koruma altına almak. Kime karşı alacağız? “dedi.

Okutan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı ile ilgili konuşma şöyle “Bu örgütlü kurumlara, güçlü tarafa karşı alacağız ve daha çok da burada -uluslararası alanlarda da böyledir, ülkemizde de- devlete karşı bu hakların korunması esas alınır ve bu müessesenin devleti karşısına alıp halkın yanında olması icap eder, böyle beklenir ama burada, bunun için bu müessesenin özerk olması, hem idari bakımdan hem bütçe bakımından hem atama bakımından özerk olması ve bağımsız olması öngörülüyor. Kanunda bunlar da yazıyor. Şimdi geçti, kanunlaştı ama bu ne kadar özerk olabilir, onu tartışmak icap eder. Mesela, burada, bir resen inceleme yetkisi var bu kurulun ve bu resen inceleme yetkisi, eğer bağımsız olursa, Hükûmeti de karşısına alabilecek, madem halkı yanına alıyordu ve Hükûmeti karşısına alıyordu. Ama resen olmadığı için, daha çok Hükûmetin belki kara listeye aldığı kurumlara, kişilere de yönlenmesi mümkün olabilir. Sadece bu Hükûmeti filan da kastetmiyoruz, bu çıkacak. O günkü hükûmet kimse buna karşı bu kurumun özerk olması, direnebilmesi icap edebilir. Bu resen inceleyebiliyor olması aslında iyi bir şey ama bağımsız olmadığıyla birlikte düşündüğümüzde bu, kesinlikle çok olumsuz bir tablo olarak karşımıza çıkacak. Bir başka husus var: Rapor verme. Rapor verme, Sayın Cumhurbaşkanımıza bu kurum rapor veriyor, Meclise rapor veriyor, Başbakana rapor veriyor. Aslında bu da bir bağımlı oluşun göstergesidir. Rapor verilir ve bu kurum, aslında ahkâm kesecek bir kurumdur insan hakları noktasında ve bir akredite kurumdur ve bu kurumun raporlarından herkes, faydalanmak isteyen herkes, Cumhurbaşkanı da faydalanmak istiyorsa o da faydalanabilir, Başbakan da faydalanmak istiyorsa o da faydalanabilir ve Meclis Başkanı da bundan faydalanmak istiyorsa o da faydalanabilir. Özel bir rapor verme işinde aslında -yine bu kanunun bütün hazırlığı içerisinde bunları görüyoruz- bir tür mavi boncuk dağıtma, onu da biraz gönülleyelim, işte Sayın Cumhurbaşkanını da biraz gönülleyelim, "Ya burada, Meclisten biraz fazla ses çıktı, Meclis Başkanına da bir rapor verelim." filan diye, böyle bir basit, kısır bir mantıkla hareket edildiği kanaatindeyim.

Bu raporu vermenin önemli bir manası yok. Öyle rapor hazırlanmalı ki dünya âlem buradan bizden faydalanmalı, bu rapor ne zaman yayınlanacak diye beklemeli. O bakımdan, bu rapor verme işinin de bir mavi boncuk dağıtmaya yönelik bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim. Diğer taraftan, il ve ilçe insan hakları kurulları var biliyorsunuz. Şimdi, burada, öyle maddeler kanunda yazılmış ki yönetmelikte yer alabilecek maddeler kanunda kanun maddesi olarak değerlendirilmiş ama çok önemli, insan haklarının korunması, kişi hak ve hürriyetleri ihlallerinin gerçekten önlenmesine yönelik il ve ilçe insan hakları kurulları -fevkalade önemli ama- burada bir genelgeye, Başbakanlık genelgesine kanunla atıfta yapılıyor. Bu doğru bir şey değil. Yani bunun kanunda yer alması lazım, bir genelge olacaksa da o kendi içinde işlemeye yönelik bir genelge olması lazım. Belki diğer maddelerde de benzer hatalar yapılıyor. Burada Hükûmet tarafının daha dikkatli, daha titiz, çeviriden uzak hazırlanmış böyle önemli bir konuda, diliyle, mantığıyla hazırlanmış bir kanun tasarısıyla karşımıza gelmesi daha yapıcı bir şey olurdu

Bu haber 561 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...