“Laiklik; din ve vicdan özgürlüğüdür”

12 Nisan 2016 18:11

Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şube Başkanı Batuhan Güldiken, 10 Nisan Laiklik Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Güldiken’in mesajı şöyle. “      Tarih 9 Nisan 1928... İsmet Paşa ve 120 arkadaşının verdiği kanun teklifi ile 1924 Anayasasının 2. Maddesi “ Türkiye Devleti’nin dini, Din-i İslam’dır, Resmi Lisanı Türkçedir, Makamı Ankara şehridir” değiştirilerek, bu cümleden “...Din-i İslamdır” kısmı çıkarılmıştır.

Yine 16. Maddedeki, milletvekillerinin ve 38. Maddedeki Cumhurbaşkanının yemininden “Vallahi” kelimesi çıkarılmıştır. Aynı şekilde “Din işlerinin düzenlenmesinin TBMM’nin görevleri arasında sayılmasını ifade eden 26. Madde de kanun metninden çıkartılmıştır.

9 Nisan 1928’de 1924 Anayasası’nın bu dört maddesinde yapılan değişiklik 264 üyenin oy birliği ile (1220 sayılı yasa) kabul edilmiş ve bu değişiklikler 10 Nisan 1928 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu önemli günün üzerinden 88 yıl geçmiştir. Laiklik ilkesi birçok gericinin dillendirdiği gibi dinsizlik asla değildir, hiç olmamıştır. Aksine Laiklik; din ve vicdan özgürlüğüdür.

Laiklik; eşit yurttaşlıktır.

Laiklik; İfade özgürlüğünün korunmasıdır.

Laiklik; kadın haklarıdır.

Laiklik; sevgi, hoşgörü, barış ve kardeşliktir.

Laiklik kamusal ve özel yaşamda çeşitli dinlere ve mezheplere inananlar arasında ayırım yapmamanın anahtarıdır.

Ülkemizi Müslüman toplumlarından ayıran en önemli özelliklerinden biri Laikliğidir. Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olması sebebiyle bugün her ne kadar yaralar almışsa da Ortadoğu bataklığında açan bir çiçek gibidir.

Laikliği ne kadar korursak senin başın açık, senin kapalı, sen namaz kılıyorsun, sen kılmıyorsun, sen oruç tutuyorsun, sen tutmuyorsun karşılaştırmalarını yapmaz, din Allah ile kulu arasındadır mantığını anlar, birbirimize din üzerinden değil insanlık üzerinden yaklaşır, herkesin inancına saygı göstermesini öğreniriz.

Laikliği ne kadar içselleştirirsek her yıl üçyüze yakın kadınımız katledilmez, kadınımızın kahkaha atması edepsizlik olarak algılanmaz, hamile kadının sokağa çıkması ayıp sayılmaz, laikliğin insan haklarının güvencesi olduğunu anlarız.

Laikliği ne kadar önemsersek, yasalarımızda kurulması yasak olan, ilköğretim öğrencilerinin barındırıldığı, sözde İslam ehli kimi vakıf ve derneklerin açtığı ev ve yurtlarda çocuklarımıza yönelen ahlaksızlıklardan ve istismardan onları koruruz. Sözde kadın, sözde bakan olan biri çıkıp bu bir kerelik olay deme gafletine düşemez.

Laikliği ne kadar önemsersek eğitim sistemimize zorla sokuşturulan, içi boş, sözde seçmeli dersler taze beyinlere dayatılmaz. Çağdaş, düşünen, özgür bireyler yetiştiririz.

Laikliği ne kadar korursak din ve mezhep ayrımcılığı yapanların istismarlarını önlemiş, hem dindar hem kindar nesil yerine aklı bilimi rehber edinen, dinini de doğru öğrenen nesiller yetiştirmiş oluruz.

Laikliği ne kadar özümsersek Allah ile aldatanlardan, Cuma namazı çıkışında kameralara demeç verenlerden, ibadetini gösteriş aracı olarak kullananlardan, dini duyguları sömürerek cebini dolduranlardan, her kötülüğü din perdesiyle saklamaya çalışanlardan, “Hem laik hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın ya laik.” diyenlerden, dini de kendimizi de ülkemizi de korumuş oluruz.

Laikliği ne kadar anlamış olursak, otuz farklı eylem nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğuna karar verilen siyasi iktidarın ağabeyleri Anayasa Mahkemesi’ne ve kararlarına saygı duyar. Toplum ve iktidar güdümünde olan yargı adil olmayı öğrenir.

Laikliği ne kadar anlamış olursak bilimin yuvası olması gereken üniversite kampüslerine 4-5 tane cami yapılmasıyla övünüleceğine, üniversiteler bununla yarışacağına, yetersiz fakültelere bina, laboratuvar, kültür merkezleri yapılır. Üniversiteler araştırma ve buluşlarda yarışır. Rektör yardımcısı olan biri çıkıp “Ben daha çok cahil ve okumamış kesimin ferasetine (anlayış) güveniyorum…Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır…” diyemez.

Laikliği ne kadar korursak, din adamlarının dini doğru öğrenip halka doğru anlatması için kurulan imam hatip okulları mantar gibi çoğalmaz, gerektiği kadar açılır, orada ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e, Cumhuriyet’e küfür edilmez, ettirilmez, akıl ve bilim ışığında eğitim yapılır.

Laikliği ne kadar korursak tarikat ve cemaat yapılanmalarının önüne geçilir, toplum üzerinde din yoluyla egemenlik kurmaya çalışmak ortadan kalkar.

Laikliği ne kadar anlamış olursak devletimiz sapkın fetvalar yerine hukuk, eşitlik, adalet ile yönetilir.

Laikliği ne kadar anlarsak bireylerin dindar olması devlet için bir korku sebebi olmadığını görürüz. Dindar kişi inancını bireysel yaşayıp, toplumsal yaşamda diğer insanlara dayatmaz, baskı yapmaz, bilimin yerine inancını koymaz.

Laikliği ne kadar anlarsak dini siyasete, makama, paraya alet edenlerin önüne geçer, dini parayla alıp satanların önüne geçmiş oluruz.

Laikliğin  ne kadar önemli olduğunu yıllardır görmüş olduğumuz gibi günümüzde de birçok kez görmekteyiz.  Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar koruyup, yaşatacak olmamızın ön yardımcılarından biri olan Laiklik Günü’nün 88. Yıldönümünün, laikliği daha iyi anlamamıza ve ona dört elle sarılıp geleceğe yürümemize sebep olacağını umuyor, saygılar sunuyorum”.

 

 

 

Bu haber 713 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...