İlk yavru kerevitler üretildi

26 Mayıs 2016 18:24

Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (SAREM)’nde  8 Nisan 2015 tarihinde açılışı yapılan, Türkiye’nin ilk ve tek, Avrupa’nın da en büyük Kerevit Kuluçkahanesi’nde yavru kerevitler üretilmeye başlandı…

Binin üzerinde anaç kerevitten sağlanan yavru kerevitlerin sayısı şimdilik 150 bin iken, bir ay içerisinde elde edilecek kerevit yavrusu sayısının 300 bine ulaşacağı belirtildi.

Eğirdir SAREM’de 166 üretim tankında üretilen yavru kerevitlerin, önümüzdeki Eylül-Ekim aylarında yaklaşık 3-4 cm. boya ulaşacağını bildiren Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Şakir Çınar, kuluçkahanede üretilen kerevitlerin daha sonra Eğirdir Gölü’ne salınacağını ve 2018 yılı kerevit av sezonunda avlanabilir boya ulaşacaklarını dile getirdi.

Kerevit kuluçkahanesinde; halen kerevit konusunda doktora yapan, Su Ürünleri Yüksek Mühendisi Kamile Gonca Erol, Su Ürünleri Yüksek Mühendisleri Remziye Özkök ve Mehmet Cesur ile Biyolog Osman Yener’in ve sekiz çalışanın gayretli çalışmalarının sürdüğünü söyleyen SAREM Müdürü Şakir Çınar, 2,5 milyon liraya mal olan tesisin, 186 ton su kapasitesi ile çalıştığını, 30 tonluk iki havuzdan alınan suyun 4 ayrı filtreden geçirilip üretim tanklarına pompalandığını, kullanılan suyun geri dönüşümle aynı havuzlara verildiğini, değişimi yapılan yüzde 10 miktarındaki atık suyun ise ozonlanarak kanalizasyon şebekesine verildiğini bildirdi.

Tesisin işletilmesinde büyük katkı ve destekleri olan ve çalışma kapasitesinin artışını sağlayan Isparta Valisi Vahdettin Özkan’a, İş-Kur’a personel desteklerinden dolayı teşekkür eden Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü (SAREM) Müdürü Şakir Çınar, Tatlı Su Istakozu (Kerevit) ile ilgili şu bilgileri verdi:

 TATLI SU ISTAKOZU (KEREVİT)

“Kerevitler; tatlı su ıstakozu olarak da adlandırılırlar ve dünyada Astacidae, Cambaridae ve Parastacidae olmak üzere 3 familya ait yaklaşık 600 türle temsil edilirler. Nehir, göl, gölet gibi ülkemiz iç sularında doğal olarak yayılış gösteren ve dünyada “Türk Kereviti” olarak da isimlendirilen Astacus leptodactylus (Eschscholtz, 1823) tek kerevit türümüzdür. Ülkemizdeki üretimi sadece avcılığa dayanmakta ve elde edilen ürünün tamamına yakını ihraç edilmektedir. Kerevit, ekonomik açıdan önemli olduğu kadar, iç sularda besin zincirinde oynadığı önemli rol nedeni ile de değerlidir.

Birçok göl, baraj gölü ve akarsularımızda doğal olarak bulunan kerevitin avcılık miktarı 1984 yılında yaklaşık 8000 ton civarında iken aşırı avcılık, kirlilik ve Aphanomyces astaci’nin neden olduğu “kerevit vebası” hastalığı nedeniyle 1984 sonrasındaki yıllarda 200 tonlara kadar düşmüş, stoklarımız neredeyse bitme seviyesine gelmiştir. Bunun üzerine 1986’da ülkemizdeki bazı göllerin kerevit avcılığına kapatılmasına karar verilmiştir. Avcılığa kapatılmış olan göller 1999 yılından itibaren tekrar avcılığa açılmış ve üretim 2000 yılından itibaren dereceli olarak artış göstermeye başlamıştır. 2004 yılında 2317 ton olan üretim, 2005-2012 yılları arasında yine bir düşüş göstererek ortalama 750 ton/yıl civarında gerçekleşmiş ve 2014 yılında minimum seviyeye inerek 582 ton olmuştur.

Dünyadaki duruma baktığımızda, 2013 Yılında dünya kabuklu üretimi avcılık ve yetiştiricilik olmak üzere yaklaşık 13,2 milyon ton’dur. Bu üretimin 6,5 milyon tonu avcılık yoluyla elde edilirken, 6,7 milyon tonu yetiştiricilikten elde edilmiştir. Toplam kabuklu üretiminin (Avcılık ve yetiştiricilik) 7,9 milyon tonunu (% 59,6) karidesler oluştururken, yaklaşık 2.4 milyon tonu (% 18,1) tatlı su kabuklularına (kerevit, çin yengeci, tatlı su karidesi)  aittir. Tatlı su kabukluları içerisinde özellikle Amerikan kereviti olarak bilinen tür Procambarus clarkii yaklaşık 0.6 milyon tonluk yetiştiricilik miktarı ile önemli bir katkı sağlamıştır.

Ülkemizde, avcılıkta geçmişteki seviyelere ulaşılamaması hastalık etkilerinin halen devam ettiğinin önemli bir göstergesi olabilir. Ancak bu düşüşte tek etken sadece hastalık olmayıp göllerdeki kirlilik, aşırı avcılık ve göl ekosistemi içerisindeki dengelerin bozulması da bu düşüşün diğer sebepleri arasında sıralanabilir.

Hastalıkların neden olduğu tahribatlar, aşırı avcılık ve kirlilik problemleri yüzünden karşılanamayan kerevit ihtiyacı, dünyada yetiştiriciliğe olan talepleri giderek arttırmış ve yetiştiricilik çalışmaları daha önemli hale gelmiştir. Günümüzde doğal suların restorasyonu ve stokların takviyesi gibi amaçlarla kerevit üretimi yapılmakta olup yavruların belli bir boya kadar büyütülmesi ve sonra doğal sulara bırakılması ya da su kaynaklarında pazarlanabilir boya gelinceye kadar büyütülmesi esasıyla hareket edilmektedir.

Ülkemiz koşullarında kabuklu yetiştiriciliği konusunda gerek bilimsel çalışmalar gerekse de ticari üretim ve aktiviteler henüz istenilen seviyelerde değildir. Bunun en büyük sebepleri; genelde kabukluların ülkemizde yaygın bir tüketim alışkanlığının bulunmaması, yetiştiriciliği yapılan diğer su ürünlerine göre yavaş büyüme özelliği göstermeleri, bireysel yetiştiricilik sistemlerine gereksinim duyulması ve özellikle entansif yetiştiriciliğinin pahalı konstrüksiyon gerektirmesi sebebiyle pek ekonomik bulunmaması şeklinde sıralanabilir. Ülkemizde kerevit yetiştiriciliği konusunda kamu ve üniversiteler tarafından çeşitli bilimsel araştırmalar sürdürülmekte olup, yetiştiriciler için daha ekonomik ve uygulanabilir bir yetiştiricilik tekniği geliştirilmeye çalışılmaktadır.

Kerevit kültürüne yönelik olarak gerek kurumumuzda 2003 yılından bu yana gerekse de üniversitelerimizde sürdürülmekte olan bilimsel çalışmalar neticesinde, yakın bir gelecekte kerevit kültürü ülkemizde yaygınlaştırılmaya çalışılacak, kerevit alternatif kültür türü olarak hak ettiği yeri alacak ve azalan doğal stoklarımızın da takviyesi sağlanabilecektir.”

 

Bu haber 629 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...