Türk Dünyası’nın Büyük Kaybı: Turan Yazgan Hakk’a Yürüdü -1

5 Aralık 2012 18:10

Op.Dr.Levent Başyiğit

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

 

Türk Dünyası’nın Büyük Kaybı: Turan Yazgan Hakk’a Yürüdü -1

 

Turan Yazgan ülküsünü, inancını, fikirlerini yaşayan, Türk Dünyası’na hizmeti varlık nedeni sayan, ömrünü milliyetçilik ülküsüne adayan gerçek bir dava adamıydı. İlk gençlik yıllarından son nefesine kadar ideallerine hizmet vermek için çalıştı. Yıllardır çok ciddi sağlık sorunları bulunmasına, operasyonlar geçirmesine, ağır bir tedavi süreci yaşamasına rağmen hizmet cehdinden bir adım bile geri atmadı. Türk Dünyası O’nun hayatını anlamlandıran büyük aşkıydı, kara sevdasıydı. 1980’de kurduğu Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı, ilk dönemlerinde ilmî araştırmalar ve çalışmalar yapan bir kuruluş iken, Türk Dünyası’nın büyük ölçüde bağımsızlığına kavuştuğu 90’ların başından itibaren aksiyoner bir nitelik kazandı. Vakfın Türk Dünyası’na hizmet amacı, kültürel çalışmaların boyutunu aşarak, kurumsallaştı; adeta ete kemiğe büründü. Turan Yazgan, kişiliğinin önemli bir özelliği olan şevk ve heyecanla çizmelerini giymiş, hizmet seferberliğine başlamıştı.

 

Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlıklarının 20.nci yılını kutladıkları, Turan Yazgan’ın Hakk’a yürüdüğü 2012 yılında, geriye dönüp bakıldığında O’nun doğrudan şahsi emek ve çabasıyla Türk Dünyası ve Türklük ülküsü için neler yaptığı anlamlı bir tablo olarak karşımızda duruyor. Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan başta olmak üzere, Türk Cumhuriyetleri ve topluluklarında ilk, orta ve liseler, bölümler, fakülteler, kültür merkezleri açılmış, buralardan binlerce öğrenciye burs imkanı sunularak Türkiye’ye gelmeleri sağlanmış, açılan kurslarla Türkiye lehçesini öğrenmeleri, eğitimlerini tamamlamaları, birçoğunun kariyer yapmaları temin edilmiş; Türkiye ile Türk Dünyası arasındaki kültürel ilişkilerin güçlenmesi için çeşitli etkinlikler düzenlenmiş, geziler yapılmış. Türk Dünyası’ndan çocuklar İstanbul’da üst üste 18 defa “Türk Dünyası Çocuk Şenliği”nde bir araya getirilmiş.

 

Bu kapsamlı çalışmaların sonucu olarak, Gaspıralı İsmail Bey’in “Dilde, fikirde, işte birlik” vasiyeti 100 yıl sonra hayata geçiyor, Türkiye ile Türk Dünyası arasında bağları güçlendirecek sağlam bir kanal oluşturuluyordu. Turan Yazgan bu konunun en hassas yönünün ortak alfabe ve dil olduğunun bilincindeydi. Bütün dünyada her dilin bir ortak alfabesi varken, Türkçe’de bu sayının 36 oluşunu milli bir talihsizlik olarak nitelendiriyor, her şeyden önce bu sorunun çözülmesi gerektiğini biliyordu. Okullarının tamamında derslerin Türkiye Türkçesi’yle verilmesini sağlamak suretiyle, sorunun nasıl çözümleneceğinin güzel bir örneğini ortaya koymuştu.

 

Turan Hoca’nın tamamıyla şahsi girişimleriyle kurduğu eğitim ve kültür köprüleri O’nun girişimcilik ve organizasyon konularındaki meziyetlerinin somut örnekleridir. Milliyetçi camianın eskiden beri el birliği yaparak, ortak katkılar sağlayarak, sinerji oluşturarak ekonomik ve ticari rasyonalitesi olan okullar, hastaneler, yurtlar, basın-yayın kuruluşları vb. yapılar oluşturamamasının, ezcümle kurumsallaşılamamasının nasıl sıkıntılara, tıkanıklıklara yol açtığı ortadadır. İşte Turan Yazgan doğrudan kendi çabasıyla milliyetçi camiada pek rastlanmayan bir tablo sergileyerek, kurumsal bir yapıya dayalı eğitim ilişkileri tesis ederek Gaspıralı’nın ülküsünün hangi yöntemle gerçekleştirileceğinin örneğini vermiş oldu. Bunları siyasetin dışında kalarak yani siyasî taraf görünümü vermeden gerçekleştirdi. O’nun bu ilkeli duruşu, samimiyeti, inandırıcılığı herkes tarafından görüldüğünden, eğitim konularındaki girişimlerine çok geniş olmasa bile devletin yardımcı olmasına, destek vermesine zemin hazırladı. Turan Yazgan bir konuşmasında bu hususu şöyle ifade ediyordu: “Devlet olmasaydı Kırgızistan’daki Türk Dünyası İşletme Fakültesi’ne veya Kazakistan’daki Türk Dili ve Edebiyat Bölümü’ne nereden hoca gönderebilirdik. Devletimiz bu ülkelere öğretim üyesini, bütün hakları saklı kalmak kaydıyla gönderilmesini emreden kanun çıkardı. Biz o kanunun uygulayıcısı olarak oralara devletin büyük himmetiyle öğretim üyesi veya öğretmen gönderdik. Olmasaydı, devlet böyle bir şey yapmasaydı bu okullar olabilir miydi? 4500 öğrenci şimdi bu şekilde okuyor. Ama bir şey var ki, devletin bu imkânlarını biz Türkiye Türkçesi’yle eğitimde kullandık ve bununla iftihar ediyoruz.

 

…Devamı yarın

Bu haber 712 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...