“Umduğumuzu bulamadık”

18 Haziran 2016 13:38

Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi, Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Ali Balaban, 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılını değerlendirdi. 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılında da eğitim camiasında sorunların devam ettiğini belirten Balaban, “Umuyoruz ki; 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı tüm eğitim camiası için sorunların nispeten azaldığı, eğitimin hedeflerine ulaştığı, eğitimcilerin hak kayıpları yaşamadığı bir yıl olur” dedi.

Balaban’ın açıklaması şöyle: “Bir öğretim yılının daha sonuna geldik. İnşallah bundan sonraki yıllar Eğitim çalışanları adına daha güzel ve daha farklı olur.

Ben yaptım oldu zihniyetiyle ülkeyi idare eden bir yönetim anlayışı ile bir yere varamayız. Mahkeme kararlarını uygulamayan; hak, hukuk, adalet gözetmeyen bir yönetimle karşı karşıyayız.

Tüm kamuoyu bilmelidir ki; okul yönetici görevlendirmelerinde Türk Eğitim-Sen dün ve bugün de sınav istemiştir, yarın da sınav isteyecektir. Yandaşlarının görevlendirilmesi için her türlü kirli tezgahı yürütenler, sınava karşı çıkanlar amaçlarına ulaşamayacaktır. Türk Eğitim-Sen olarak sınav talebimizden vazgeçmemiz mümkün değildir. Bizim bu kazanımdan vazgeçmemiz imkânsızdır. Torpilin önünde dimdik durmanın tek yolu yazılı sınavdır.

Peki bu biat kültürü ne zaman son bulacak? Başarılı insanlar ne zaman hak ettiği değeri görecek? MEB ne zaman yargı kararlarına uyacak ve işinin ehli, liyakatli insanları yeniden iş başına getirecek? Ahlaksızlığın zirve yaptığı bu dönemde çiçeği burnunda Bakan İsmet Yılmaz hukukun çiğnenmesine müsaade etmemelidir. Sayın Yılmaz’ın her konuda yargı kararlarına uyması, bu doğrultuda görevlendirmeler yapması ve yeni mağdurlar yaratmaması eğitimcilerin en büyük talebidir.

Bir kanunla 4 yılını dolduran okul yöneticilerinin görevine son verdikleri gibi şimdi de bir kanunla maarif müfettişlerini eğitim uzmanı yapıyorlar. Okul müdürlerinin hakları nasıl tırpanlandıysa, maarif müfettişlerinin de hakları gasp edilecek ve bu insanların bir gecede unvanları ellerinden alınacak. Bu tam anlamıyla ötekileştirmedir, çalışanlar arasında ayrımcılık yapmaktır. Üstelik bu şekilde, Bakanlığın gözetim ve denetiminde olan 70 bin civarında kurumda  yeterli ve etkili denetim yapılamayacak, yaşanılan usulsüzlükler artacaktır.

Sendikamız maarif müfettişleriyle ilgili kanun tasarısı hakkındaki görüşlerini TBMM Milli Eğitim Alt Komisyonu’nda da ifade etmiştir. Komisyonda da vurguladığımız üzere; teftiş sisteminin tek çatı altına toplanması, 7 bölgede merkez teşkilatına bağlı bölge teftiş büroları oluşturulması, tüm maarif müfettişlerinin herhangi bir sınava tabi tutulmadan, mevcut özlük hakları ile doğrudan sisteme dahil edilmesi ve mevcut kadro sayısının 3500’e çıkarılması taleplerimiz arasındadır.

Eğitimizdeki sorunlar elbette yukarıda saydığımız konularla sınırlı değildir. Kalabalık sınıflar, devlet okullarına yeterli miktarda ödenek ayrılmaması ve bundan dolayı kırık camı, sırası, lavabosu, tuvaleti olan, kütüphane ve laboratuvardan yoksun okulların sayısının fazla olması, hizmetli yetersizliği nedeniyle okullarımızın hijyenik olmaması, okullarda salgın hastalıklar yaşanması, devlet okulları yerine özel okullara teşvik verilmesi, öğretmenlerin itibarının ayaklar altına alınması, öğretmenlere yönelik şiddetin önüne geçilememesi, eğitimde kalite problemi yaşanması, okullaşma oranlarının yüzde 100 düzeyine ulaşamaması da eğitimin diğer önemli sorunlarındandır.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğiz; öğretmenlerin kalite problemi olduğunu düşünenler, öğretmenlerden kaynaklı olmayan tüm bu sorunları nasıl görmezden gelmektedir? Dolayısıyla Bakan Yılmaz’ın daha koltuğuna yerleşmemişken öğretmenlerin kalitesinin artmasına ilişkin diye getirdiği söylemini Türk Eğitim-Sen olarak kınıyoruz. Bu açıklama şık olmamış ve öğretmenlerimizi yaralamıştır. Bakan Yılmaz bu açıklamasıyla dolaylı olarak öğretmenlerin kalitesiz olduğunu ima etmiştir. Öğretmenlerimiz yaklaşık 2 milyon öğrenci arasından üniversite kazanarak eğitim fakültelerine giren, burada 5 yıl dirsek çürüterek, KPSS’ye girerek, kısacası bileğinin hakkıyla öğretmen olmuştur. Öğretmenlerin kalite problemi yoktur; okulların fiziki ve ödenek yetersizliği problemi vardır, sınıfların kalabalık olması, öğretmen açığı, ücretli öğretmen istihdamı, fırsat eşitsizliği, torpil ile yapılan yönetici atamaları, adam kayırmacılık, yandaş tutumlar nedeniyle eğitimin ve eğitim yönetiminin kalite problemi vardır.

Öğretmenleri, eğitim çalışanlarını ekonomik yönden tatmin etmek, onların ekonomik kayba uğramamasını sağlamak eğitimde verimi ve başarıyı sağlamak adına çok önemlidir. Kafasında ekonomik problemler olan, ay sonunu nasıl getireceğini düşünen, borcu borçla kapatan eğitimciler öğrencilerine verimli olamaz.

Sadece öğretmenlerimiz değil, memur, hizmetli, daktilograf, teknisyen v.b. tüm eğitim çalışanları ekonomik yönden sıkıntı içerisindedir. Diğer yandan yardımcı hizmetler sınıfında görev tanımı yapılmadığı için bu insanlar angarya işleri de yapmak durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla Yardımcı Hizmetler Sınıfının görev tanımı mutlaka yapılmalı, bu insanların yükü azaltılmalıdır. Ayrıca her yıl eğitim-öğretim yılı başında ödenen “Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği”; brüt bir maaş tutarında ve hizmet sınıfı ayrımı yapılmadan, personelin tamamına ödenmelidir. Yardımcı Hizmetler sınıfında yer alanlar ek gösterge de alamamaktadır. Talebimiz; öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi, tüm kamu görevlilerinin ek göstergelerinin 800 puan artırılması ve yardımcı hizmetler sınıfına da ek gösterge verilmesidir.

Öte yandan;

Hatırlanacağı üzere MEB geçen eğitim-öğretim yılında diplomaya dayalı alan değişikliği yapmamış, bununla ilgili beklentisi olan öğretmenleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Dolayısıyla MEB bu yaz diplomaya bağlı alan değişikliğini mutlaka yapmalıdır.

MEB il içi sıraları ikinci kez çalıştırmalıdır. Sıraların çalıştırılmasıyla il içinde oluşacak yer değişikliklerinden oluşan boş normlara eğitim kurumlarına yer değiştirebilecek ve açık normlar hakkaniyete uygun olarak doldurulacaktır.

Aile bütünlüğü önemsenmeli ve eş durumu özrü bulunan tüm öğretmenlerimiz aileleriyle birleştirilmelidir. İller arası tayinlerde yeterli kontenjan açılmalıdır. Mahrumiyet bölgelerinde çakılı kalmak bu öğretmenlerimizin kaderi olmamalıdır. İl içi özür tayinleri yapılmadığı için aynı ilin birbirinin yüzlerce kilometre uzak ilçelerinde görev yapan eşlerin tayin sorunu da çözülmelidir.

Uzman öğretmenlik, başöğretmenlik konusunda kıdeme dayalı bir düzenleme yapılmalıdır.

Tıpkı geçen yıl olduğu gibi öğretmenler seminer çalışmalarını istedikleri yerde yapabilmelidir. Bu konuda her yıl farklı bir uygulama yapılmamalı, bu düzenleme yönetmelik maddesi haline getirilmelidir.

Öğretmenlere iller arası rotasyon getirileceğine ilişkin haberler gündemdedir. Sendika olarak gerek il içi gerekse iller arası rotasyona karşı olduğumuzu her fırsatta dile getirmiştik. 950 bin öğretmeni yerinden yurdundan edecek, kurulu düzenini bozacak, göçe zorlayacak, böylesine ucube bir uygulama eğitimciler nezdinde asla kabul görmez. Dolayısıyla Bakan Yılmaz’ın bu haberlere açıklık getirmesi ve rotasyon olmayacağını açıklaması gerekmektedir. Şu anda çok tedirginlik yaşayan öğretmenler Bakan’ın ağzından bu açıklamayı duymayı beklemektedir.

Biz eğitimciler olarak 2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılından umduğumuzu bulamadık. Umuyoruz ki; 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı tüm eğitim camiası için sorunların nispeten azaldığı, eğitimin hedeflerine ulaştığı, eğitimcilerin hak kayıpları yaşamadığı bir yıl olur. Türk Eğitim-Sen olarak tüm eğitim çalışanlarımıza, öğretmenlerimize, öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz, üniversite sınavına girecek öğrencilerimize başarılar diliyoruz. Ayrıca tüm milletimizin mübarek Ramazan Bayramını da kutluyor, bu bayramın ülkemize ve milletimize huzur, barış getirmesini temenni ediyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur”.

Bu haber 535 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...