“Muhsin Yazıcıoğlu davası kapatılamaz!”

2 Temmuz 2016 13:16

Büyük Birlik Partisi Isparta İl Teşkilatı, Muhsin Yazıcıoğlu davasının takipsizlikle neticelendirilmesini kınadı.

Dün Adliye binası önünde bir araya gelen parti yöneticileri, konu ile ilgili tepkilerini şöyle dile getirdi: “Maalesef terör hadiselerinin yaşandığı bu günlerde, Büyük Birlik Camiası olarak bizim acımız dün itibariyle ikiye katlanmış durumdadır!

Malumunuz, 25 Mart 2009’da, Çağlayancerit’ten Kayseri Erkilet’e oradan Yozgat Yer köyüne giderken, Göksun Kızılöz Köyü ile Şahin Kayası Sisne Obası arasındaki Keş dağları KarayakupTepesi’nde bindikleri helikopterin kırıma uğratılması sonucu Muhsin Başkanımız ve arkadaşlarımız şehit olmuşlardı.

Dün itibariyle; dâhili ve harici imkânsızlıklara ve yalnız bırakılmamıza rağmen şehitlerimizin aileleri ve camiamızla yürüttüğümüz hukuki süreçle alakalı karar maalesef takipsizlikle neticelendirilmiştir.

Ne hazin bir fırsatçılıktır ki… Ne kadar manidardır ki… Bu takipsizlik kararı; elim bir terör olayının şokunun yaşandığı ve bu bahaneyle ulusal medyaya sansür ve sınırlamaların getirildiği, internetin yavaşlatılmasıyla özgür sosyal medyanın devre dışı bırakılmaya çalışıldığı bir günde onca hengâmenin yaşandığı bir zaman dilimi içerisinde kamuoyuyla paylaşıldı!

Hatırlarsınız… Bu elim olay taa en başından yani vukuundan itibaren sert hava şartları ve pilotaj hatası kaynaklı basit bir havacılık kazası gibi kamuoyuna takdim edilmişti… Hatta bu istikamette daha sonra uyduruk olduğunu ispatladığımız kaza kırım raporları hazırlanmıştı… Tıpkı şimdi verilen takipsizlik kararındaki hükmün gerekçesinde olduğu gibi…

Lakin ilerleyen zamanlarda Büyük Birlik Partisi ve şehit liderimizin ve şehit olan kardeşlerimizin aileleri ile onca imkânsızlık ve engellere rağmen bu elim olayı idari ve adli tüm ilgili ‘resmi’ kurumlarla muhatap etmeyi başardık. Bu gayretler neticesinde, tesadüflere bağlanamayacak derecede olağan üstü birçok olumsuzluklar ve ‘derin kuşku’ oluşturan bilgiler peyderpey dava dosyasına sokularak ‘delillendirilmeye’ başlandı…

Kamuoyunun da hayret ve kuşkuyla takip ettiği bu süreç içerisindeki; kusur, ihmal ve kasıtlar peş peşe ortaya çıkarılmaya başlandı. Helikopterin ne şekilde kırıma uğradığı, sonrasında oluşturulan bilgi kirlilikleri, müthiş teknolojik imkânlara rağmen enkaza ulaşılamaması(!), rezil bir şekilde yürütülen arama kurtarma safhasının aslında ‘örgütlü’ bir “AramaMA- KurtarmaMA” süreci olduğu, ulaşılamayan olay yerine aslında olayın hemen akabinde ulaşıldığı gibi nice gerçek; istihbari, inzibati, teknik bilgiler ışığında yüzlerce bilgi ve delille birlikte dava dosyasına girdi.

Öyle ki; Cumhuriyet tarihinin fail-i meçhuller mezarlığına gömülmüş ‘siyasi suikastlar’ başlığı altında değerlendirilen diğer vakalar içinde, sahip olduğu bilgi ve belge açısından vuzuha kavuşmaya en müsait dosya olan “Muhsin Yazıcıoğlu Dosyası” ile alakalı çok önemli noktalara ulaşıldı.

İşte ne olduysa bundan sonra oldu!

Muhsin Yazıcıoğlu Dava Dosyası bu hacme ve boyuta eriştikten sonra, başta siyasi iktidar olmak üzere, sorumlu tüm resmi kurumlar, bu davaya olan “ilgi” ve “hassasiyetlerini” kaybetmeye başladılar! Dava sürecindeki ihmal kusur ve kasıtların üstlerine başlarına bulaşmaya başlamasından aşırı rahatsız olan bir kesim siyasi ve bürokratik bir kapasite, dosyanın biran önce kapatılmasıyla ilgili gayretlerde bulunmaya başlandı. Dava sürecine, davaya takip eden yürüten kişilere

müdahaleler iyice arttı. Dava süreci sulandırılmaya ve bir takım iç kavgalara, çatışmalara, tezgahlara, tertiplere malzeme yapılmaya çalışıldı.

Şu anda bu müdahaleler konusunda fazla detaya girmeyeceğiz… Fakat çok yakın zamanda daha tafsilatlı bir şekilde bu dava sürecinin akamete uğraması adına yapılan siyasi ve idari müdahaleleri failleriyle birlikte tafsilatlı bir şekilde kamuoyuyla paylaşacağız.

Kanaatimizce

Netice itibariyle Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının şehadetiyle sonuçlanan olayın suikast ve sabotaj olduğu yönündeki ‘kuvvetli şüpheler’in üzeri karartılarak ve ‘şüpheliler’ Aklanarak dava dosyası hakkında takipsizlik kararı verildi.

2014 yılında da bu dava dosyasına ‘takipsizlik’ kararı verilmişti. Lakin biz bu duruma itiraz etmiş, o dönemde itiraza bakan Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına müracaat etmiştik. Bu mahkeme verilen takipsizliği usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırmış davanın devamına hükmetmişti…

Yine 15 günlük yasal sürecin sonunda Kahramanmaraş Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine itirazımızı yapacağız. Ve inanıyoruz ki yanlış hesap Bağdat’tan dönecektir. Biz inanıyoruz ki hala bu ülkede vicdanı ile karar verecek hakimler vardır.

Her türlü kirliliğin her türlü gayri meşruluğu tolere etmek atmak adına İdari ve hukuki açıdan ‘hesap verebilirliği’ yani ‘denetimi’ devre dışa bırakan iktidar Partisi; gelinen şamada hukuk devletinin ön şartlarından biri olan ‘hukuk güvenliği’ ilkesi ile ‘bireylerin hukukî güvenliği’ ilkesine ağrı hasarlar vermiştir.

Hukuk kaidelerinde sık sık değişiklikler yapılarak hukukî istikrarı yok eden kurallar koyarak ve en nihayetinde hukuka gayri ahlaki ve vicdani şekilde müdahale ederek; ‘Demokratik Hukuk Devleti’, ‘Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’ ve ‘Yargı Bağımsızlığı’nın zedelenmesine yol açmışlardır.

İşte bu dava siyasallaşan ve milletimizin geneline yakınının güvenini kaybettiği hukuk mekanizmasının kurbanı olmuştur.

Bugün suyun başını tutanların, ‘eden bulur’ ilkesi mucibince bize yaşattıklarını yarın bir gün, bir bir yaşamaya başlayacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü biz biliyoruz ki, “Allah’ın; iktidarları, servetleri, güç ve otoriteyi bir sınav aracı olarak, insanlar kurumlar ve ülkeler arasında evirip çevirir” ilahi ilkesi şaşmaz bir şekilde işliyor!

Şu anda mevcut iktidar sahipleri her şeyi ilelebet elinde tutacaklarını sanıyorlar. Çokluklarıyla övünüyorlar. Her ne hikmetse herşeyi Allah için yaptıklarını iddia ediyorlar ama her daim Allah’ı devre dışı bırakıyorlar.

Şundan herkes emin olsun ki; ‘Adaleti’ dahi “kol kırılır yen içerisinde kalır” maslahatlarına göre dizayn edenler, kaçınılmaz bir şekilde vakti gelince ‘adaletin ve hukukun bir gün herkese lazım olacağı’ gerçeğiyle mutlaka yüzleşeceklerdir.

Ama mutlak yargı günü olan Ahiretteki yüzleşme; hele hele Şehit Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarıyla olan yüzleşme çok çetin olacaktır!

Birileri eğer bu dosya aziz milletimizi maşeri vicdanında açıktır. Bu dosyayı kapatacak olanlar şunu unutmasın: Muhsin Yazıcıoğlu’nun gölgesi uzun süre bu topraklarda dolaşacaktır! Fırtına öncesi sessizlik yaşanıyor bu gün! Zamanı gelince bu sürecin adil bir şekilde yürütüleceğinden ve üzeri örtülmeye çalışılan gerçekler ile adalet arasında tüm engellerin ortadan kaldırılacağından kimsenin kuşkusu olmasın!

Siz çeşitli Saiklerle takipsizlik kararı verebilirsiniz. Ama toplum vicdanında takip kararı devam etmektedir.

Bizler siz hangi kararı alırsanız alın onun fikirlerini, düşüncesini, siyasi hareketini yaşatmaya devam edeceğiz. Onun ideallerine uygun nesiller yetiştirmeye devam edeceğiz.

Dosyaya takipsizlik kararı veren savcı beye bir sorumuz bir de tavsiyemiz olacak.

Soru : Kovuşturmaya gerek olmadığına dair kararın sonuç bölümünde (67. Sayfa) “Hava aracına Çağlayancerit kalkışında uçuş planı dışında son anda binen yolcu hava aracı kalkış ağırlığını (MTOW) etkilemesi ve uçuş dökümanına göre limit dışı olmasına sebep olması (yani helikopterin bu sebeple düştüğü iddiası) doğru ise biz bu iddianameyi kabul edeceğiz. Yanlışsa kendisi iddianamesini geri çekecek mi? Bu kesinlikle doğru değildir. Olmayan bir gerekçeyi hangi saikle buraya yazmıştır. Ya da yazılmışı mı imzalamıştır?

Tavsiye: Bayramda memleketine gittiğinde ya da Kahramanmaraş sokaklarında gezsin. Taksiciye, dolmuşçuya, esnafa, tarlada çalışan çiftçiye sorsun. Desin ki, ‘Ben Muhsin Yazıcıoğlu davasına takipsizlik kararı veren savcıyım.’ Bakalım ne cevap alacak.

Bakalım toplum vicdanı ne diyecek.

Buradan bu davaya takipsizlik kararı verenlere, dosyanın üzerine beton dökmeye çalışanlara en gür sada ile sesleniyorum:

“Yiğitler Bir Gün Ölür; Korkaklar Her Gün Ölür!”

Bu haber 512 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...