“Kuvvetler ayrılığını hiçe sayan Anayasa değişikliğinden vazgeçmelidir”

28 Şubat 2017 14:53

Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şube Başkanı Batuhan Güldiken; 16 Nisan’da yapılacak olan halk oylamasının getirecekleri ile ilgili bir değerlendirmede bulundu.

Güldiken’in açıklaması şöyle: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tarihi süreçlerden birini yaşıyoruz. 16 Nisan günü yapılacak olan halkoylamasında, iktidar ve muhalefet partisinin önce 21 madde olarak sonra 18 madde halinde Gazi Meclis’e getirdikleri anayasa değişikliğini oylayacağız.

Bu anayasa değişikliği Yüce Meclisimize getirilene kadar nasıl bir taslak olduğu hakkında, neleri içereceği konusunda en ufak bir fikrimiz olmadı. Ülkemizin kaderini etkileyecek bir sistem ve dolaylı olarak bir rejim değişikliği getirecek olan bu anayasa değişikliği metninden haberimiz olmadan Meclise sunuldu. Bu taslak hazırlanırken Hukuk Fakültelerinden, Anayasa Hukukçularından, mecliste olan veya olmayan siyasi partilerden, sivil toplum kuruluşlarından, vatandaşlarımızdan katkısı istenen, fikir sorulan oldu mu, ne yazık ki hayır.

Anayasalar ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkisinin içeriğinde belirtildiği şekliyle Devlete verildiğini belirleyen toplumsal sözleşmelerdir, bir devletin yönetim biçimini belirtirler. Toplumsal uzlaşmayla, milli iradenin tamamını temsil eden meclisin de birlikte çalışmasıyla ortaya çıkar.

Ancak bugün iki siyasi partinin kapalı kapılar arkasında tasarlayıp Gazi Meclis’e ve Yüce Türk Milleti’ne dayattıkları bu anayasa değişikliğinin, çözüm sürecinde akil insanlar heyeti kurup il il bölge bölge dolaşılarak sürecin nasıl işleyeceğini anlatmak ve önerileri dinlemek üzere yapılan çalışma kadar değeri yok muydu?

Önümüzdeki anayasa değişikliği, tarafsızlık ve tüm vatandaşları eşit şekilde temsil etme makamı olan Cumhurbaşkanlığı makamını siyasi parti genel başkanlığına indirgemekte, yürütmeyi tamamen, yasamayı ve yargıyı da dolaylı yollardan tek bir kişiye teslim etmektedir.

Bu teklif, Milli İradenin tamamını temsil eden meclisi, seçimlerde %50+1 oy ile seçilmiş Cumhurbaşkanına teslim etmektedir. Kurtuluş Savaşı’mızı yöneten Gazi Meclisimiz’in görev ve yetkileri elinden alınmakta, sorgulama, güvenoyu ve gensoru mekanizmalarını ortadan kaldırmakta, 50 milletvekili artışıyla da vatandaşımızın cebine keyfi bir maliyet yükü de getirmektedir.

Cumhurbaşkanı tüm vatandaşlara eşit yerde olması gerekirken, bu değişiklikle partisiyle bağını kesmemiş, partisinin genel başkanı olmuş, mecliste genel başkanlık makamında grup toplantısını yönetip, milletvekillerine siyasi yön vermiş, yan salonda yürütmenin başı olarak başbakanlık makamına oturmuş hizmetleri belirlemiş, Cumhurbaşkanlığı makamına geçip yargı mensuplarını, devleti yöneten üst düzey kamu görevlilerini seçmiş, istediğini de görevden almış olacaktır.

Bu değişiklikle Partili Cumhurbaşkanı, sayısı, şekli ve sınırı belli olmadan yardımcılarını ve bakanları istediği gibi atayabilecek, görevden alabilecek, istediği kadar bakanlık kurabilecek, istediği bakanlıkları kaldırabilecektir.

Yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarabilecektir.

Partili Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanları hakkında suç işledikleri iddiasıyla TBMM’nin 301 milletvekilinin vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilecek, 360 milletvekilinin oyuyla soruşturma açılabilecek, 400 milletvekilinin oyuyla da Yüce Divan’a sevk edilebilecek olması da yargılamadan ne kadar uzak olunduğunun açık göstergesidir. Çünkü doğal olarak iktidar partisinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanı milletvekilleri listelerini yazmış olacak, meclisin çoğunluğunu elinde bulundurmuş olacak ve birlikte aynı gün seçime gitmiş olacaklardır.

Cumhurbaşkanı’na vekalet edecek kişi milli iradeyi temsil eden, seçilmiş meclis başkanı iken bundan sonra Partili Cumhurbaşkanı’nın atadığı kişi vekalet edecek ve aynı yetkileri de kullanmış olacak. Bakanlar ve Cumhurbaşkanı yardımcıları Partili Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu olacak. Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile teşkilat yapısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenecek.

Milli İradenin tamamını temsil eden Yüce Meclis, milli iradenin %50+1 oyu ile seçilmiş partili Cumhurbaşkanı tarafından feshedilebilecek, Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek. Buna karşın meclisin 360 milletvekili seçimlerin yenilenmesini isteyebilecek.

Partili Cumhurbaşkanı tek başına karar alarak olağanüstü hal ilan edebilecek.

Partili Cumhurbaşkanı ülkemizi idare edecek, vergi ve alın terimizle oluşturduğumuz bütçeyi kendisi yapacak ve meclise sunacak. Milletvekilleri bütçe görüşmeleri sırasında gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamayacak.

Hakimler ve Savcılar Kurulunun 13 olan üye sayısının 5’i doğrudan, Adalet Bakanı ve müsteşarı da eklendiğinde-asil üyeler- onüç kişilik kurulun 7’si Partili Cumhurbaşkanınca atanacak.

Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’si Cumhurbaşkanınca atanacak.

İşin en ilginç tarafı ise 10 gün içerisinde meclisten geçirilen taslak, 12 gün mecliste bekledildikten sonra Cumhurbaşkanı’nın onayına sunuldu. Anayasa Değişikliği halkoylamasında kabul edilirse de yürürlüğe 3 KASIM 2019’da yapılacak seçimden sonra girecek. Alelacele görüşülen teklif halkoylamasından geçtiği takdirde 2019 yılında yürürlüğe girecek. Bunca acele nedendi acaba?

Vatandaşlarımızın önceliği sizce anayasa değişikliği ve başkanlık mıdır? Açlık sınırı yaklaşık 1500 lira, yoksulluk sınırı 4800 lira olmuş, 1 Dolar 2002’de 1,33 iken bugün 3,60’ı geçmiş, 2002’de benzin 1,64, mazot 1,10 iken şimdi benzin 5,45, mazot 4,45 olmuş, 2002 brüt dış borcumuz 130 Milyar Dolarken 2016 itibariyle 420 Milyar Dolar olmuş, 2002’de vatandaşlarımızın bankalara borcu 6,6 Milyar lira iken 2016 sonu itibariyle 424 Milyar lira olmuş, 2002’de ekmek 25 kuruşken, 2016’da 1 lira olmuş, 2012’de yardıma muhtaç vatandaş 24 milyon iken 2014’de 31 milyon olmuş, yolsuzlukta Avrupa’da birinci, dünyada ikinci olmuşuz, 15 yılda iki Trakya büyüklüğünde tarım alanımız tarımdan terkedilmişken Somali’den arazi kiralayarak tarım yapacak hale gelmişiz, 126 ülkeden 133 sebze ve meyve ithal eder noktadayız, buğday, arpa, mercimek dahi ithal eder durumdayız.

1,5 yılda 33 bombalı saldırıda 363 sivil toplam 461 vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Terör örgütü ile mücadelede 843 güvenlik görevlimiz, 335 sivil vatandaşımız şehit olmuş.

Bizim can ve mal güvenliğimiz kalmamış. Bunca dağ gibi sorun yığılmışken derdimiz başkanlık ve anayasa değişikliği değildir.

15 yıldır ülkemizi tek başına idare eden ve her istediğini yapan siyasi iktidar, bugün parlamenter sistemi pranga olarak görmemeli, kuvvetler ayrılığını hiçe sayan anayasa değişikliğinden vazgeçmelidir.

Bu anayasa değişikliğine cevabımız sonucunda örneğimiz Azerbaycan, örneğimiz Gana, Venezuela, Dominik Cumhuriyeti, Liberya, Nijerya, Panama, Sierra, Sudan, Uganda, Zambiya gibi daha birçok isimlerini ve yerlerini bilmediğimiz ülkeler mi olacaktır? Yoksa 140 yıllık meclis sistemi, 97 yıllık TBMM yönetimi, 93 yıllık Cumhuriyet birikimi, 70 yıllık çok partili siyasi yaşam birikimi mi bize örnek olacaktır? Yolumuza gelişmiş ve gelişen ülkelerin yönetim şekli olan Parlamenter Sistemimizi güçlendirip mi devam edeceğiz? Yoksa başkanlıkla yönetilen iç karışıklıklarla boğuşan, can ve mal güvenliği kalmamış, ekonomisi yerlerde sürünen ülkeler gibi mi devam edeceğiz?

Milletimizin istikbalini yine milletimizin azim ve kararı kurtaracaktır. Karar Yüce Türk Milletinindir. 

Bu haber 612 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...