“Her İnsanın Bir Engelli Adayı Olduğunu Unutmayalım”

15 Mayıs 2017 15:31

Özürlülük, bir bireyin bir bozukluk nedeniyle bireysel bağımsızlığını kaybetmesi; engellilik ise bu özür nedeni ile sosyal rolünü yerine getirememesi anlamına gelmektedir. Ülkemizde özürlülük oranı en son verilere göre %12.3’tür. Bu da ülkemizde yaklaşık 9 milyon özürlü olduğu anlamına gelmektedir. Bu oran bölgemizde %12,6’dır ve özürlülerin %42’si okuryazar değildir. İş gücüne katılma oranları ise %21’dir.

SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serpil Savaş, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı olarak Isparta’da yapılan başvurular arasında en sık karşılaşılan özürlülük nedenlerinin trafik kazaları (araç içi ve motosiklet kazaları), yüksekten düşmeler (ağaç, inşaat), iş kazaları ve inmeler olduğunu söyledi.

Savaş, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon (FTR) branşı özürlülük veya engellilik deneyimi yaşayan bireylerin çevre ile etkileşimleri sırasında mümkün olan en üst düzeyde fonksiyon görmelerini sağlamayı hedefleyen bir branştır. Ülkemizde mevcut üniversitelerin FTR Anabilim Dalları, Eğitim Araştırma Hastaneleri FTR klinikleri ve özel kurumlarda kas-iskelet sistemi rehabilitasyon programlarından, nörolojik, kardiyak, ortopedik, onkolojik, obezite rehabilitasyon programlarına uzanan çok geniş alanda rehabilitasyon programları rehabilitasyon ekip yaklaşımı gözetilerek başarıyla uygulansa da, ülkemizde rehabilitasyona ayrılan yatak sayısı, ne yazık ki tüm engellilere yeterince hizmet verilmesine olanak vermemektedir. Tıbbi rehabilitasyon hizmetleri daha çok kurum merkezlidir ve ülkemizde rehabilitasyon hizmeti veren kurum sayısı özürlü ve engelli sayısı ile karşılaştırıldığında oldukça azdır. Rehabilitasyon ekibinin çok önemli üyeleri olan fizyoterapist, iş ve uğraşı terapisti, konuşma terapisti, klinik psikolog ve sosyal hizmet uzmanı sayısı yetersiz kalmaktadır. Kurumlara yönlendirmeyi sağlayacak koordinasyon hizmeti olmadığı için, hasta yakınları kendi çabaları ile ulaşabildikleri kurumlarda yatış sırasına girip bazen aylarca beklemek zorunda kalmaktadırlar. Bu bekleyiş süreci rehabilitasyonun gecikmesine neden olmakta, iyileşme süreci olumsuz etkilenmektedir. Toplum temelli hizmet modellerinin geliştirilmesiyle yaşanan sıkıntıların en kısa sürede aşılması fiziksel tıp ve rehabilitasyon hekimleri (fiziyatrist) olarak en büyük dileğimizdir.

Yaşanan bu olumsuzluklara rağmen ülkemizde “özürlülük ve engellilik” konusuna önem verilmektedir. Yasalar ve mevzuat nispeten yeni, kapsamlı ve yeterlidir. Engellilik konusundaki çabalar son yıllarda ivme kazanmıştır. Önümüzdeki yıllarda çok daha fazla ilerleme kaydedilmesi beklenmektedir. Engellilerin üretken bireyler olarak kendi kendilerine yeterli duruma gelmeleri konusunda sivil toplum kuruluşlarına ve sorumluluk taşıyan her insana görev düşmektedir. Hedefimiz farkındalığın artırılması ve engelliliğe bakış açısının değiştirilmesi, ayrımcılığın önlenmesi olmalıdır. Engellilerin genelde düşük olan eğitim seviyelerinin ve düşük iş gücüne katılım oranlarının arttırılması; kaldırımların, yaya yollarının, yaya geçitlerinin, oturdukları binanın, dükkan, market, mağaza ve lokantaların, kamu binalarının, postane ve banka benzeri yerlerin özürlü bireyin kullanımına uygun hale getirilmesi engellilerin yaşam kalitesini ve toplum hayatına katılımlarını arttıracaktır.

Bugün sağlıklı olarak yaşamını sürdüren her insanın bir engelli adayı olduğunu unutmayalım, özürlülerimize toplum hayatımızda yer verip onları engellerinden kurtaralım.”

 

Bu haber 773 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...