“Öğretmenlikte torpili olanın atanma dönemi başladı”

9 Haziran 2017 15:52

Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi, Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Ali Balaban, 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılının sona ermesi dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Balaban’ın açıklaması şöyle: “2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı sona eriyor. Hem eğitimcilerimiz hem de öğrencilerimiz sorunların gölgesinde bu eğitim-öğretim yılını da tamamladı. Öğretmen açığı, fiziki alt yapı yetersizlikleri, okulların ehil olmayan yöneticilere teslim edilmesi, sözleşmeli ve mülakatlı öğretmen alımı, ücretli öğretmenliğin halen devam ediyor olması, özlük haklarda bir iyileşme sağlanamaması, okullara ayrılan ödeneklerin yetersizliği v.b. birçok sorun 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılına damgasını vurdu.

Sözleşmeli, mülakatlı öğretmen alımı eğitim hayatımız açısından çok büyük bir sorundur. MEB sözleşmeli öğretmenliği daha önceden uygulamış; 2011 yılında Hükümet hem sendikamız hem de sözleşmeli öğretmenlerin gayretleri ile tüm sözleşmelileri kadroya alarak, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını kaldırmıştı. 2016 yılında geri getirilen sözleşmeli öğretmenliğe bu kez de mülakat eklenmiştir. Bu nedenle öğretmenlikte TORPİLİ OLANIN ATANMA DÖNEMİ başlamıştır.

Mülakat sonuçlarına bakıldığında, mülakat komisyonlarının adil ve şeffaf çalışmadığı, hak ve adalet ilkeleri ölçüsünde puanlar verilmediği görülmüştür. Öğretmen olmak için yıllarca dişini tırnağına takarak çalışan, emek veren insanlar KPSS’de çok başarılı olmasına rağmen mülakatta hayatlarının hüsranını yaşamaktadır.

Öte yandan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, öğretmenlerle ilgili performans ölçümü getireceklerini söylemiştir. Performans ölçümü tıpkı mülakatta olduğu gibi, suistimale, adam kayırmaya, torpile yol açacaktır. Türkiye’de perfomans, mülakat v.b. uygulamalara objektif kriterler getirmeniz mümkün değildir. Dolayısıyla bu uygulama hiçbir şekilde öğretmenlerin gelişimine olumlu katkı sağlamayacaktır.

Türk Eğitim-Sen olarak, öğretmenlere yönelik uygulanacak ve sübjektif ölçüler ihtiva edecek performans ölçümüne karşı olduğumuzu ve buna karşı mücadele yürüteceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Öğretmen atamaları ihtiyaca göre yetersiz kalmaktadır. 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılında Milli Eğitim Bakanlığı 18 bin 506 sözleşmeli öğretmen atamasını yaptı. MEB, 20 bin 127 sözleşmeli öğretmen ataması daha gerçekleştirilecektir. Bununla ilgili sözlü sınavlar da yapılmıştır. Ancak öğretmen açığı 18 bin, 20 bin atama yapılarak giderilemez. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz 96 bin 68 öğretmen ihtiyacımız olduğunu söylemişti. Öte yandan sendikamızın Şubat ayında yaptığı araştırmaya göre ülkemizdeki ücretli öğretmen sayısı 81 ilde 63 bin 829’dur.

Talebimiz son alınacak 20 bin 127 öğretmene ilaveten 2017 yılı sonuna kadar 60 bin öğretmen alımı daha yapılmasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı eğitimde tam gün dönemine geçmek için tüm tedbirlerini almalı, derslik sayısını ihtiyaç doğrultusunda artırmalı, öğretmen açığını mutlaka gidermelidir.

Yukarıda da belirttiğimiz üzere hiçbir şekilde sözleşmeli ve mülakatlı atamayı doğru bulmuyoruz. Tüm atamalar sadece KPSS puan üstünlüğüne göre ve kadrolu olarak gerçekleştirilmelidir.

Yönetici atamaları hala en büyük tartışma konularından bir tanesidir. Yazılı sınav yerine mülakatla alınan yöneticiler nedeniyle okulların bir kısmı işinin ehli olmayan insanlara teslim edilmiştir. Hatırlanacağı üzere ödülleri ile göz dolduran, başarılarıyla adından söz ettiren okul yöneticilerinin bir gecede bu unvanları ellerinden alınmıştı. MEB’in 2014 yılında getirdiği sistem ile okul müdürleri mülakat ve değerlendirmeyle, okul müdür yardımcıları, müdür başyardımcıları müdür inhası ile görevlendirilmeye başlanmıştı. Türk Eğitim-Sen’in açtığı dava sonucunda yargı, müdür yardımcılığı ve müdür baş yardımcılığı görevlendirmelerinde yazılı sınav getirilmesine karar vermiş, dolayısıyla bu görevlendirmeler sadece yazılı sınav ve puan üstünlüğüne göre yapılmaya başlanmıştı. Öğretmenler bu sistemden çok memnundu, çünkü sadece yazılı sınav puanına göre görevlendirme hak edeni iş başına getiriyordu. Ancak Bakanlık, Nisan ayında çıkardığı bir yönetmelikle müdür yardımcılığı görevlendirmelerine de mülakat sistemi getirdi. Okul müdürlüğü görevlendirmelerinde ne dolaplar döndüyse, hangi listeler elden ele dolaştıysa, kul hakkı nasıl yendiyse, torpiller nasıl çarpıştıysa, siyasi, ideolojik unsurlar nasıl baz alındıysa, şimdi de okul müdür yardımcılığı ve müdür baş yardımcılığı görevlendirmelerinde benzer haksızlıklar yaşanacaktır. Bu sistemle okullar paralel çetelere teslim edilmekte, işini layıkıyla yapan, hak eden insanlar devre dışı bırakılmaktadır.

Bu ülkeyi işgalcilerden temizleyen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran, ülkemizi müreffeh bir ülke yapmak için varını yoğunu ortaya koymuş olan Büyük Atatürk hem askeri bir deha hem de eşsiz bir kurucu liderdir. Her Türk evladının Atatürk’ün değerini bilmesi, ilke ve inkılaplarını özümsemesi, bu toprakların nasıl vatan yapıldığını çok iyi öğrenmesi Türk milletinin bekası için de hayati öneme sahiptir. Bu noktada müfredatta Atatürk ile ilgili konularda, herhangi bir daraltma, eksiltme hiçbir şekilde yapılmamalıdır.

Son yaşananlardan da görüldüğü üzere ülkemizde Atatürk düşmanları sinsi faaliyetlerini yoğun bir şekilde sürdürmektedir. Unutulmasın ki; gençlerimizin tarih şuuruyla yetiştirilmesi, Atatürk’ü anlaması, Atatürk ilke ve inkılaplarını kılavuz edinmesi, böylesi şeref yoksunlarını tarihin tozlu sayfalarına gömecektir.

Müfredatlar elbette eğitimimize yön vermektedir. Ancak en az müfredat kadar önemli olan bir şey vardır ki, o da öğretmen yetiştirmektir. Eğitim fakülteleri sürecinden başlayan kaliteli öğretmen yetiştirme sistemimiz var mı? Atandıktan sonra öğretmenleri hizmet içi eğitimlerle çağın ihtiyaçlarına uygun donatıyor muyuz? Öğretmenlerimiz teknolojik gelişmeleri, alanları ile ilgili yayınları, raporları takip ediyor mu? Öğretmenlerimiz yeni öğretim yöntemleri konusunda bilgilendiriliyor mu? Öğretmenlerimizi gerek maddi gerekse özlük hakları açısından mutlu, huzurlu kılabiliyor muyuz? Öğretmenlerin itibarlarını artırabiliyor muyuz? Okul yöneticilerimiz ehil mi, liyakatli mi, sağlam bir yönetici atama sistemi oluşturabiliyor muyuz? Bu sorular eğitim hayatımız açısından büyük önem taşımaktadır. Müfredatla birlikte eğitimin öğretmen ayağını asla ihmal etmemeli, öğretmenlerimizi hak ettikleri konuma taşımalıyız.

Öte yandan 12 yıldır kullanılan bitişik eğik yazının kaldırılması da olumlu bir gelişmedir. Öğrenciler bitişik eğik yazı ile yazmakta zorlanmakta, hatta öğretmenler öğrencilerin yazılı kağıtlarını bile okuyamamaktaydı. Yetenek gerektiren bitişik eğik yazı uygulaması nedeniyle öğrencilerin derse ilgisi azalmakta, okuldan soğumaktaydılar. Hele hele yeni yeni kalem tutmayı öğrenen ilkokul 1’inci sınıf öğrencilerimiz için bitişik eğik yazı uygulaması adeta işkence halini almaktaydı. Bu noktada bitişik eğik yazı yerine yeniden dik temel harflere geçilmesi ve bitişik eğik yazının ilkokul 3’üncü sınıfta güzel yazı dersi kapsamında öğretilmesini sendika olarak destekliyoruz.

İl içi tayinlerle ilgili yıllardır problem yaşanmaktadır. Buna rağmen MEB çözüm için bir adım atmamıştır. İl içi tayinler konusunda belli bir yıl ve belli bir kilometreyi esas alarak bir çözüm bulunabilir. Zira il içi tayinlerde her yıl bir umutla aile bütünlüğünü sağlamak isteyen ancak bir türlü gerçekleşmeyen insanların motivasyonu azalmakta, iş verimliliği düşmektedir.

Türk Eğitim-Sen olarak iller arası isteğe ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı yer değiştirme işlemlerinde boş kontenjanların tümünün açık gösterilmesini talep ediyoruz. Zorunlu hizmet süresini çoktan tamamlamış olmasına rağmen kontenjan yetersizliğinden iller arası yer değişikliği yapamayan, 10-15 yıldır zorunlu hizmet bölgesinden ayrılamayan çok sayıda öğretmenimiz bulunmaktadır. Bu öğretmenlerimiz açısından boş kontenjanların tamamının açık gösterilmesi çok önemlidir. MEB’e konuyla ilgili sendikamız bir yazı göndermiştir. Talebimizin dikkate alınması bu konuda mağduriyet yaşayan öğretmenlerimizi rahatlatacaktır.

Ayrıca özür grubu tayinlerinde il/ilçe emri hakkı da mutlaka getirilmelidir. Aile bütünlüğü verimli çalışmanın vazgeçilmezidir.

Milli Eğitim Bakanlığı Nabi Avcı döneminde 2015 yılının Ağustos ayında rotasyon uygulamasından vazgeçtiğini açıklamıştı. Son aylarda MEB yetkilileri rotasyonu yeniden gündeme getirdi. Gerek Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz gerekse MEB bürokratları rotasyonu uygulayacaklarına dair açıklamalar yapmaktadır. MEB’in rotasyon yanlışından dönmeyeceğini görmüş bulunmaktayız. Oysa MEB’in büyük hevesle gerçekleştirmeyi istediği rotasyon hem öğretmenler hem de eğitim sistemiz açısından felaketleri beraberinde getirecektir.

Türk Eğitim-Sen olarak hem iller arası hem de il içi rotasyonu desteklemiyoruz. Rotasyon, tekdüzeliğin ortaya çıkardığı verimsizliği gidermek için personele uygulanan bir tedbirdir. Ancak öğretmenlerimiz için bir tekdüzelik hiçbir zaman söz konusu değildir. Bir öğretmen her yıl yeni bir öğrenci ve veli profili ile karşı karşıya gelmektedir. Dolayısıyla öğretmenlerimize rotasyon uygulamasının hiçbir geçerli ve faydalı bir gerekçesi yoktur.

Bu eğitim-öğretim yılı 15 Temmuz hain darbe girişiminin gölgesinde başladı. Sendikamız 15 Temmuz darbe girişimini ilk günden bu yana lanetlemiş, Türk milletinin bekasını hedef alan alçakların en ağır şekilde cezalandırılmasını talep etmişti. Tüm alanlarda olduğu gibi eğitim hayatımızda bu hıyanetten fazlasıyla etkilendi. Özellikle eğitim camiasında on binlerce kişi açığa alındı ya da ihraç edildi. Bu görevden almalar nedeniyle okullarda öğretmen ve idareci açığı daha da arttı.

Ne yazık ki bu süreçte ciddi haksızlıklar yaşandı. Fetö ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kimi kamu çalışanları, öğretmenler, eğitim çalışanları Fetöcü suçlamalarına maruz kaldı. Sendikamız masum insanların ve ailelerinin bu süreçten etkilenmemesi, sağlam bir soruşturma yapılması, art niyetli kişilerin bu sürece müdahil olmaması için birçok kez uyarıda bulundu. Ancak bugün geldiğimiz noktada uyarılarımız dikkate alınmadı ve birçok masum çalışan ve ailesinin de canı yandı.

Amaç gerçek suçluları bulmak ise insanlara kendilerini savunma hakkı mutlaka verilmeli, evrensel hukuk kuralları dikkate alınmalı, adil yargılama yapılmalı, yargısız infazlara izin verilmemelidir. Aksi taktirde hukuk kaidesi dışında yapılan her uygulama vicdanları yaralamaktadır. Bu minvalde kurulan OHAL komisyonunun özellikle ihraçlarda uygulanan kriterleri değiştirme ve esnetme yetkisi olmalıdır.

Diplomaya bağlı alan değişikliği mutlaka yapılmalıdır. MEB’in diplomaya bağlı alan değişikliği yönetmelikte olmasına rağmen 3 yıla yakın bir süredir uygulamıyor. Oysa MEB’in bu konuda çalışma yaptığı duyumunu almıştık. Ancak bugüne kadar bu talebin yerine getirilmesi ile ilgili olumlu bir gelişme yaşanmadı. Oysa her yıl belli sayılarda kontenjan açılarak alan değişikliği talebini zamanla ortadan kaldırabilir. MEB artık bu öğretmenlerimizin feryadına kulak vermelidir.

Sendikamız rehberlik hizmetlerinin daha etkin ve verimli yürütülmesi için alınacak her türlü tedbiri desteklemektedir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği’nde değişiklik yapılacağına, yönetmelikte rehber öğretmenlerin nitelikleriyle örtüşmeyen hususlara yer verileceğine dair birtakım duyumlarımız vardır. Hatta bununla ilgili sendikamız Nisan ayında MEB’e de yazılı olarak başvurmuş, ayrıntılı bilgi verilmesini istemişti.

Bilinmelidir ki; rehberlik faaliyetleri öğrenci-veli-okul koordinasyonun sağlanmasında hayati öneme sahiptir. Buna rağmen rehber öğretmenlerimiz yıllardır ikinci plana atılmakta, görev tanımları dışında çalıştırılmakta, angarya işlerle adeta cezalandırılmaktadır. Zaten rehber öğretmenlerin asli işleri nedeniyle üzerlerinde ciddi bir yük bulunmaktadır. Bunun üzerine angarya işler eklenmesi rehber öğretmenlerin sorunlarını artırmaktadır. Dolayısıyla MEB rehber öğretmenlere yönelik bu tür uygulamalara son vermelidir. Öte yandan yönetmelik değişikliği ile rehber öğretmenlerimizin etkisini azaltmaya yönelik hiçbir girişimi de kabul etmeyiz. Bu noktada MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğü bu noktada kafasına göre hareket etmemeli, sendikaların, ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve rehber öğretmenlerini görüşünü almalı, okullarda rehberlik faaliyetini zayıflatacak hiçbir girişimde bulunmamalıdır.

Öğretmenler, hizmetliler, memurlar, teknisyenler, daktilograflar, kısacası tüm eğitim çalışanları hak ettikleri ücreti almalıdır. Yardımcı hizmetler sınıfının görev tanımı yapılmalı, bu insanlara angarya işler yüklenmemeli, yükselmelerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalı, gerekli eğitimini tamamlamış olanların bir defaya mahsus olmak üzere Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçmeleri sağlanmalıdır.

Bu vesileyle tüm bir yıl boyunca emek veren, ter döken tüm eğitim çalışanlarımızı tebrik ediyor; hem eğitimcilerimize hem de öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz”.

Bu haber 784 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...