22 Ekim Dünya Kekemelik Günü

23 Ekim 2017 18:17

Çocuklukta konuşma ve dil gelişiminin en hızlı olduğu dönemde (2-5 yaş) başlayan konuşmadaki akıcılık sorunlarının ‘Gelişimsel kekemelik’ olarak adlandırıldığını ifade eden SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi  Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç.Dr. Evrim Aktepe, bunun nedeni kesin olarak bilinmediğini ifade etti .

Nedenler arasında, genetik, nörolojik ve psikolojik etmenlerin bulunduğunu ifade eden Doç.Dr. Evrim Aktepe, 22 Ekim Dünya Kekemelik Günü nedeniyle yaptığı açıklamada şu bilgilere yer verdi;

“Dil; toplumda yaşayan bireyler tarafından belirlenmiş semboller ve bu sembollerin nasıl bir araya getirileceğini gösteren kurallar bütünüdür. İnsanlar arasında geçerli olan geleneksel iletişim biçimi konuşmadır. Konuşma eylemi sırasında motor hareketlerin kullanımını gerektiren fiziksel, psikolojik ve nörolojik süreçler dahil olmaktadır.

Kekemelik; bireyin konuşmasının akıcılık ve zamanlama yönünden yaşına uygun olmayan biçimde bozulmasıdır. Kekemelik konuşmanın akışını bozan ve kişilerarası iletişimi etkileyen bir problemdir. Kekemeliğin sıklığı yaklaşık %3’tür. Erkeklerde kızlara oranla 4 kat fazla görülmektedir. Başlangıç yaşı 2-7 yaşlar arasında olup çoğu olguda 10 yaşından önce başlamaktadır. Kekemelerin yakın akrabaları arasında kekemelik görülme olasılığının yaklaşık %50 olması, yüksek ailesel sıklığa işaret etmektedir.

Çocuklukta konuşma ve dil gelişiminin en hızlı olduğu dönemde(2-5 yaş) başlayan konuşmadaki akıcılık sorunları ‘Gelişimsel kekemelik’ olarak adlandırılır. ‘Kalıcı gelişimsel kekemelik’; kendiliğinden ya da konuşma terapisi ile iyileşmeyen gelişimsel kekemeliktir, ara ara iyileşme görülebilir. ‘Edinsel kekemelik’ tipinde ise akıcı konuşan bireylerde nörolojik hastalık veya ruhsal travma sonrasında kekemelik başlamaktadır.

Kekemeliğin nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Nedenler arasında çocuğu konuşma akıcılığını bozmaya yatkın kılabilecek, genetik, nörolojik ve psikolojik etmenler sayılmaktadır.”

KLİNİK ÖZELLİKLER

Kekemelikte ses ve hece tekrarları, sesleri uzatma, sözcüklerin parçalanması, duyulabilir ya da sessiz duraksamalar (tamamlanan ya da tamamlanamayan ara vermeler), dolaylı yoldan konuşma (söylenmesi zor olan sözcüklerden kaçınmak için başka sözcükler kullanma), sözcükleri fiziksel bir gerginlikle söyleme ve tek heceli sözcük yinelemeler gibi birincil belirtiler görülmekte olduğunu ifade eden Aktepe, “Kekemeliğin daha ağır formlarında ikincil belirtiler olarak adlandırılan çabalama veya mücadele davranışları gözlenir. Bu davranışlar sıkıntılı nefes alma, dudak büzme, dil tıkırdaması, göz kırpma, yüz buruşturma, kafa sallama ve anormal vücut hareketleri şeklinde görülebilir.

Kekemeliğin birincil ve ikincil belirtilerine ek olarak kurulmak istenen iletişim sıklıkla ses ve sözcük takılması korkusuna bağlı çekinme nedeniyle kesilir veya değiştirilir. Aile üyeleri dışında kimseyle ilişkide olmama, kendini kabullenenlerle arkadaş olma, tanıdık ortamlar haricinde bulunmama, otorite figürleriyle konuşmama gibi kaçınma davranışları görülmektedir.

Kekemelik tarzları değişkenlik göstermektedir. Konuşmanın akıcılığında nadiren kesilme olan hafif tipten, bireyde iletişimi zorlaştıran ve ciddi psikolojik güçlüklere neden olan ağır kekemeliğe kadar uzanır. Kekemeliği olan kişi gün içinde konuşmasının akıcı olup olmadığı zamanları bilir. Bu farklılık iletişimin kurulduğu duruma, ortama, kaygı düzeyine, yorgunluğa ve diğer birçok ilişkili değişkene bağlıdır. Konuşmanın akıcılığını kolaylaştıran koro halinde okuma, şarkı söyleme, fısıltı tarzında konuşma gibi durumlarda kekemelik şiddetinde azalma görülebilirken, topluluk karşısında konuşma, iş görüşmesi, otorite karşısında konuşma gibi kaygı düzeyinin arttığı durumlarda kekemelik şiddetinde artış görülebilir.” dedi.

GİDİŞ VE SONLANIŞ

SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç.Dr. Evrim Aktepe, gelişimsel kekemelikte iyileşme oranının %80’e yaklaştığını, iyileşmenin bir kısmında kendiliğinden bir kısmında minimal terapi ile olduğunu, geri kalanında ise yoğunlaştırılmış terapiler gerektiğini ifade etti. Aktepe, şu bilgileri aktardı; “Ergenlikten sonra tam iyileşme nadirdir. İyileşme oranı kızlarda erkeklere oranla önemli derecede daha sıktır fakat hangi çocuğun iyileşeceğini tahmin etmek güçtür.

TEDAVİ:

Kekemeliğe müdahale değişik yaş dönemleri için farklı yaklaşımlar şeklinde olmaktadır. Okul öncesi dönemde iyileşmenin büyük oranda gerçekleşmesi ve çocuğun konuşması üzerine odaklanması kaygısı nedeniyle aile danışmanlığı ve çevrenin uygun hale getirilmesini içeren yaklaşımlar önerilmektedir.

Ailelere verilen öneriler:

-Çocuğa konuşması konusunda baskı yapılmaması,

-Kelime ya da cümlelerin düzeltilmemesi ve tamamlanmaması,

-Kendini rahatça ifade etmesine olanak sağlanması,

-Konuşurken sabırla dinlenmesi,

-Çocuğun dikkatinin konuşması üzerine çekilmemesi,

-Alay etme, utandırma, zorlama gibi tutumlardan kaçınılması,

-Ailenin aşırı titiz, düzenli, denetimci ve kuralcı tutumların gevşetilmesi

Bu yaklaşımların yetersiz kaldığı durumlarda ve daha büyük yaştaki çocuklarda konuşma terapisi uygulanmaktadır.

Kekemeliğin özgün bir ilaç tedavisi yoktur. Kekemeliğe eşlik eden hareket belirtilerinin olduğu ya da kaçınma davranışlarının ve kaygının yoğun olduğu durumlarda psikiyatrik ilaç tedavilerinden faydalanılabileceği bildirilmektedir.”

 

 

Bu haber 474 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...