“Dünyada 3 milyara yaklaşan çocuk nüfusu tehdit altında”

21 Kasım 2017 18:25

SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Mustafa Demirer, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle şu bilgileri aktardı;

Tarihsel süreç içerisinde çocuğa ve çocukların haklarına yönelik yaklaşımlar farklılıklar göstermiş ve çeşitli aşamalardan geçmiştir. İlk çağlarda çocuk öldürmek, özellikle sakat doğanlar ile kız çocuklarının öldürülmesi çok yaygındı. Çin’de yakın zamana kadar kız çocukların öldürülmesi, Afrika’da istenmeyen bebeklerin ormana terk edilmesi, Arapların İslam öncesi dönemde çocukları kuma gömmesi, yine yakın zamana kadar Japonya’da ailenin çocuğun yaşamasına karar vermesi çok bilinen örneklerdir. Eski Roma ve Yunan’da baba çocuğunu öldürebilir, satabilirdi. Çocuk köleliği, çocuk seks köleliği yaygın ve normal karşılanır durumlardandı. Günah ürünü olan cehennemlik çocuklara anne ve babalarınca dayak atılır, dayaktan ölürlerse kurtulmuş sayılırlardı

Çocuğun hakları ile ilgili ilk uygulama Roma Hukukunda “12 Levha Kanunları” ile başlamış, çocuklar konuşabilecekleri yaşa kadar mutlak sorumsuz kabul edilmiştir. İslam Hukuku’nda ceza sorumluluk yaşı çocuğun ergenlik yaşı olarak belirlenmiş, Kilise Hukuku’ndan farklı olarak yaş küçüklüğündeki sorumsuzluk, olgunlaşma ile ilişkilendirilmiş, bir çeşit akıl hastalığı olarak değerlendirilmemiştir. Aydınlanma çağında çocuğu ilk günahın tezahürü olarak gören orta çağ anlayışı yerine çocuk, masumiyetin simgesi olarak kabul edilmiş, baba otoritesi kırılarak halk ve yurttaş kavramı içerisinde görülmüştür. 20. yüzyılın başlarından itibaren çocuk haklarının yetişkin haklarından farklı olarak algılanması gerektiği düşüncesi yaygınlaşmaya başlamıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çocuk hakları hem çocuğun daha fazla yetişkin hakkına sahip olması hem de çocuğa özgü ihtiyaçların ve çocuğun çıkarlarının hukuken korunmasına ilişkin düzenlenmelerin oluşturulması yönünde genişlemiştir.

BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: 20.11.1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve Türkiye tarafından 14.09.1990 tarihinde imzalanıp 27.01.1995 gün 4058 sayılı Kanun ile imzalanması uygun bulunan “BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme” çocuk hakları konusunda ulaşılan en kapsamlı ve dünyada en çok ülke tarafından kabul edilen sözleşme durumundadır. 20 Kasım günü tüm dünyada Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, on sekiz yaşın altında olanları çocuk olarak tanımlayarak başlamakta, nerede doğduklarına, kim olduklarına; cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların; medeni, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki insan haklarını en geniş biçimde tanımlamayarak devam etmektedir. Bu sözleşmeye yön veren temel değerler şunlardır: ayrım gözetmeme; çocuğun yararının gözetilmesi; yaşama ve gelişme; katılımdır.

Sözleşmede ele alınan başlıca konular şunlardır:

Ana–babanın rolü ve sorumluluğu; bunun ihmal edildiği durumlarda ise devletin rolü ve sorumluluğu;

Bir isme ve vatandaşlığa sahip olma ve bunu koruma hakkı;

Yaşama ve gelişme hakkı;

Sağlık hizmetlerine erişim hakkı;

Eğitime erişim hakkı;

İnsana yakışır bir yaşam standardına erişim hakkı;

Eğlence, dinlenme ve kültürel etkinlikler için zamana sahip olma hakkı;

İstismar ve ihmalden korunma hakkı;

Uyuşturucu bağımlılığından korunma hakkı;

Ekonomik sömürüden korunma hakkı;

İfade özgürlüğü hakkı;

Düşünce özgürlüğü hakkı;

Dernek kurma özgürlükleri hakkı;

Çocukların kendileriyle ilgili konularda görüşlerini dile getirme hakkı;

Özel gereksinimleri olan çocukların hakları:

Özürlü çocukların hakları.

Bu kapsamlı belgenin yanı sıra çok sayıda ulusal ve uluslararası belge ile çocukların güven içinde yaşamaları teminat altına alınmaya çalışılmıştır. Ancak bu konuda ülkemizde ve Dünyada başarılı olunduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değildir. İç savaşlar, göçler, yoksulluk, az gelişmişlik, eğitimsizlik gibi aşılamayan sorunlar halen dünyada sayıları 3 milyara yaklaşan çocuk nüfusu tehdit etmektedir. Belki de daha kötüsü bu küresel facialara duyarlılıklar da giderek azalmakta örneğin geçen ay Ege sularına gömülen mültecilerden kaçının çocuk olduğu ile daha az kişi ilgilenmektedir.

Çocuklar kendi haklarını savunamazlar. Bu sebeple, biz yetişkinler bu güzel varlıkları korur, kollar, yetiştiririz. Gerçekten öyle yapıyoruz muyuz?

 

 

Bu haber 532 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...