“Sözde açılım projesinin son aşamasıdır”

16 Ocak 2013 17:27

Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Ali Balaban, İmralı süreci ile ilgili yaptığı basın toplantısında; gelinen son aşamada bölücü başının; masum, iyi niyetli, barış güvercini bir siyasal aktör olarak Türk milletinin huzuruna çıkarıldığını belirterek, güvenlik güçleri mensuplarının ise barışın ve kardeşliğin düşmanları ilan edildiğini ileri sürdü.

Balaban; “AKP iktidarı sözde barış ve kardeşlik adına yaptıkları açılım sürecinin son aşamasına gelmiştir” dedi.

Balaban’ın açıklaması şöyle: “Bilindiği gibi PKK terör örgütü, bu ülkede milli barışın ve kardeşliğin, demokrasinin, insan haklarının ve Türk milletinin varlığının baş düşmanıdır; emperyalist güçlerin tetikçisi ve taşeronudur.

Bu güne kadar 30 binden fazla vatandaşımızı, asker, polis, öğretmen, din görevlisi, memur, kadın-erkek, yaşlı-genç demeden vahşice ve kalleşçe öldüren bu bölücü örgütün eli kanlı bebek katili ile iş başındaki AKP iktidarı sözde barış ve kardeşlik adına yaptıkları açılım sürecinin son aşamasına gelmişlerdir.

Adına “İmralı süreci dedikleri”  bu son aşamada; bir yandan bölücü başını masum, iyi niyetli, barış güvercini bir siyasal aktör olarak Türk milletinin huzuruna çıkarırken, diğer taraftan Türk milletinin yiğit evlatları, güvenlik güçlerimizin kahraman mensupları barışın ve kardeşliğin düşmanları ilan edilerek aşağılanmakta ve hakarete uğramaktadırlar.

Bölgesel bir iç savaş sürecinden, bölgesel bir genel savaş aşamasına doğru hızla yol almakta olan bölgemizde cereyan eden kanlı, yakıcı ve yıkıcı olaylar dikkate alınmadan, bu ülkede terörle mücadele etmek, barış ve huzur projeleri gerçekleştirmek toplumu aldatmaktan başka bir şey değildir. 

İnsan ticaretinden, uyuşturucu kaçakçılığına her türlü kirli işin taşeronluğunu yapan bölücü terör örgütünü ve onun hapisteki başını, kendi bağımsız iradesiyle hareket eden ve bölge insanının tek temsilcisi olarak kabul eden iktidarın bu yaklaşım tarzı; aklı, izanı, tecrübeyi hiçe saymaktır. Daha da önemlisi Türk milletinin aklıyla alay etmek ve onu hiçbir şey bilmeyen, hiç bir şeyden anlamayan, tepkisiz bir toplum yerine koymaktır.

Şimdi soruyoruz:

Terör örgütünün belinin kırıldığı ifade edilirken, bu zaman diliminde Terörist başının parlatılıp cilalanıp, siyasal bir aktör olarak sahneye sürülmesinin anlamı ve amacı nedir?

Bölücü terör örgütüne adeta taze kan vererek ayakta kalmasını sağlamanın, kanı ve gözyaşını durdurmakla ne ilişkisi vardır?

Bu süreç hangi “iç ve dış”  güç odaklarının baskısıyla başlatılmıştır?

İş başındaki iktidar hangi siyasi kazancın peşindedir?

Her konuda referandum kartını kullanan siyasi iktidar, bu hayati konuda Türk milletinin iradesine başvurmak için neden referanduma gitmemektedir?

“Terörist başıyla görüştüğümüzü söyleyenler yalancıdır, şerefsizdir” diyen bir iktidar, bugün adeta övünerek yaptıkları bu işleri, hangi şeref ve haysiyet kriteri aralığında görmektedir?

Bir dediği bir değini tutmayan, bir taraftan terörle mücadeleyi destekliyor görünürken diğer taraftan terörist başıyla müzakereye destek veren ana muhalefet partisinin bu çelişkili tutumu, ihanet sürecinin değirmenine adeta su taşımaktadır.

Liberal geçinen, kendini aydın sanan, görünürde dindar birçok kesimin sözde temsilcilerinin, tek merkezden çıkmış, “akan kan dursun, barış gelsin, analar ağlamasın” gibi klişe açıklamalarla müzakerelere destek vermelerini de, bu açıklamaların arkasındaki gücü de milletimizin takdirine sunuyoruz.

İş başındaki iktidar İmralı’daki Bölücü Başına “yenilenecek” anayasada “Türk Milleti” ve “Türklük” kelime ve kavramlarının olmayacağı sözünü vermiş midir?

İş başındaki iktidar “Federasyon”a giden yolu sonuna kadar açmak için çıkardığı yerel yönetimler yasasına ek olarak “AB özerklik Şartına” konulan muhalefeti tamamen kaldıracağının ve Valilerin seçimle işbaşına gelmesinin yolunu açacağının sözünü vermiş midir?

İş başındaki iktidar bu süreçte  “Başkanlık Sistemi”nin anayasada yer alması için bölücü cepheye “Genel Af Sözü” vermiş midir?

Sözde açılım projesinin bu son aşamasında, artık ülkemiz terörle masaya oturmayı saklama ve gizleme gereği bile duymayan, bu yöndeki tepkilere aldırış dahi etmeyen vicdan ve hamiyet fukaralığıyla bire bir muhataptır.

Yaşanan olayları dikkatle, sabırla, biraz da endişeyle izleyen Türk milleti her şeye rağmen geleceğinden umutlu olmak istiyor.

Elleriyle verdiği oylarla meclise ve iktidara taşıdığı siyasi irade sahiplerinin ihanet projelerine “dur” diyeceğine ve yapılan yanlışlardan dönüleceğine inanmak istiyor.

Şurası iyi bilinmelidir ki, siyasileri ve yöneticileri demokrasi içinde uyaran Türk milleti, bu hayati imtihanda başarısız olanları sandıkta cezalandırmaya hazırlanmaktadır.

Biz de Türkiye Kamu-Sen olarak, bütün sorumluları bu alanda attıkları adımları ölçerek, biçerek atmaya ve yanlıştan geri dönmeye davet ediyoruz.

Şurası asla unutulmamalıdır ki,

Bütün olumsuz şartlara, her türlü yanıltıcı haberi yaparak tepkileri karartan, milleti yanıltan anlayış çerçevesinde tasarlanan propagandaya rağmen, Türk milleti, devletiyle vatanıyla hür ve bağımsız olarak kıyamete kadar yaşamaya devam edecektir.

Bundan kimsenin şüphesi olmasın!

Türk milletinin kültürel genetik kodları ve ortak hafızası, yapılmak istenileni anlamaya, tedbir almaya ve çözmeye muktedirdir.

Tarih bunun örnekleriyle doludur. Türk Milleti son sözünü daha söylememiştir”.

 

Bu haber 718 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...