İmralı Labirentlerinde Dolaşmak-1

26 Ocak 2013 11:05

Op.Dr.Levent Başyiğit

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

 

 İmralı Labirentlerinde Dolaşmak-1

 

MİT üzerinden Öcalan ile İmralı’da yapılan görüşmelerde nelerin konuşulduğu, hangi konularda mutabakata varıldığı bilinmediğinden tahminlere, temennilere, varsayımlara dayalı yoğun bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Gazetelerde konuya ilişkin yazılan haber ve yorumlarla ortaya konulan tablo kamuoyunda yanlışlığı kısa sürede anlaşılacak beklentilere yol açabiliyor. Terör bitti bitecek gibi bir hava oluşturuluyor. Terörün başı ve başlatıcısı, akan kanların baş sorumlusu olmaktan çıkarılarak  barışın mimarı konumuna getiriliyor. Bu tarzda yüksek beklentilerin toplum psikolojisindeki maliyeti düşünülmeden yazılıp konuşularak aslında bu ortam bilinen çevreler tarafında özellikle hazırlanmaya çalışılıyor.

 

Oysa terör örgütü belli sayıdaki militandan meydana gelen, basit bir silahlı çete değil; 1984 de belki böyle idi ama 30 yıl içerisinde çok şeyler değişti.  PKK bir taraftan bugün çok sayıda kollara sahip bir ahtapot gibi, ülkeye, bölgeye, Avrupa’ya yayılıp genişlerken, diğer taraftan şehirlerde KCK yapılanması üzerinde giderek derinleşti; belediyelerle, parti ve sivil toplum kuruluşlarıyla toplumsal bir taban edindi. 10 milyarlarca liralık gelir düzeyine ulaştı. Geçen hafta İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in açıklamasına göre Diyarbakır ve çevresinde son iki yıl zarfında en az 2 milyar liralık örgüte ait uyuşturucu yakalanmış. Yıllardan beri Avrupa’ya sevk edilen uyuşturucuların büyük kısmının terör örgütüne ait olduğunu bunun yanı sıra insan kaçakçılığı dâhil her türlü kaçakçılığı yaptığı,  haraç topladığı,  kaçakçılara gümrük vergisi gibi salma saldığı biliniyor. Bu geniş malî kaynaklarla teröristler yurtiçinde ve Avrupa’da diledikleri çalışmaları yürütebiliyorlar; TV ler kuruyorlar, gazeteler ve dergiler çıkarıyorlar, toplantılar düzenliyorlar, her türlü silahı edinebiliyorlar, militanlarının maaşlarını ödeyebiliyorlar.

 

Meselenin bir de uluslararası boyutu var. Türkiye’yi baskı altında tutmak, askeri, ekonomik ve siyasî gücünü bloke etmek isteyen İran, Irak, İsrail ve Suriye gibi komşularımızın yanı sıra ABD, Almanya,  Fransa gibi ülkeler açısından PKK yıllardır emsalsiz bir taşeron güç hâline gelmiş bulunuyor. Uluslararası merkezler kendilerine hiç riske etmeden Türkiye’nin başına bu kanaldan büyük dertler açabiliyorlar.

 

Örgütteki İran, Suriye ve Irak uyruklu teröristlerin sayısının 1500 civarında olduğu söyleniyor.  İran örgütle PAJAK’ın hudutlarının dışına çıkmasını sağlayan bir anlaşma yaparak bu sıkıntıdan kurtuldu. Karşılığını PKK’ya destek vererek ödüyor. Suriye’li  Bahoz  Erdal ve Sofi Nurettin’i Türkiye’deki en kanlı eylemleri hazırlayıcısı ve yürütücüsü oldukları biliniyor.

 

PKK’nın silah bırakacağını, dağdan ineceğini söyleyenler bunun Mayıs ayından başlayarak aşamalı olarak gerçekleşeceğini öne sürüyorlar. Ancak örgütün Kandil’deki iki yöneticisi Duran Kalkan ile Murat Karayılan’ın ilk açıklamaları bunun gerçekleşmesi imkânsız ütopik bir iddia olduğunun işaretlerini veriyor.

 

Duran Kalkan Roj Tv’nin yerine kurulan Sterk Tv isimli PKK kanalına yaptığı değerlendirmelerde silah bırakmayla ilgili olarak şöyle diyor: “bunu bekleyenler en hafif deyimiyle iyi niyetli olmayanlardır. Kendilerine göre kurnazlık yapıyorlar. Kendilerinin dışındakiler ahmak mıdır? Bunu söyleyenler aslında kendileri ahmak. Ne siyasetten, ne de bu tür sorunların çözümlerinden bir şey anlıyorlar.  Gerçekle bir alakası yoktur.”

 

Öcalan adına PKK’nın Kandil’deki yöneticisi konumunda olan Murat Karayılan ise Fırat Haber Ajansına yaptığı açıklamada şartlarını sıralıyor:  “çok önemli ve isabetli bir girişim. ilk adımı Devlet atmalı. ilk adımda Öcalan’ın İmralı’daki pozisyonunun değiştirilmesidir… Hükümet  resmen Kürt sorununda şiddet kullanmaktan vazgeçiyorum, diyalogla ve demokratik yöntemlerle çözmeye karar verdim diyor mu? Ortaya bir çözüm projesi konulmalı. Evvela Öcalan’ın serbest hareket etme koşulları oluşmalı… Yeni Anayasa da Kürt halkının varlığına yer verilmeli… Hükûmet den böyle ciddi bir yaklaşım gelişirse, biz de demokratik çözüm sürecinin gelişmesi için elimizden geleni yaparız.

PKK’nın siyasî kanadı olan BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaşın da Meclis grubunda bu konuda yaptığı konuşmasında örgütün yahut Öcalan’ın herhangi bir adım atmasına, yükümlülük almasına hiç değinmeden, her zamanki gibi Devlet’i, Hükûmet’i ağır bir dille suçlayan, ültimatom havası taşıyan üslubuyla kimsenin hayal kurmaması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.

 

son bölüm yarın....

Bu haber 709 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...