İmralı Labirentlerinde Dolaşmak-2

26 Ocak 2013 13:51

Op.Dr.Levent Başyiğit                                                                                                                                                                                       Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

İmralı Labirentlerinde Dolaşmak-2

 

PKK’nın çeşitli kanallardan yaptığı bu açıklamalara karşılık, basında tam tersi bir hava estiriliyor: “bu ilk görünenler İmralı mutabakatına göre Mayısta çekilmeye başlayacak olan PKK, Erbil’de “Ulusal Konferans toplayarak” silahlı mücadeleye son verdiğini duyuracak. Öcalan’ın kırmızı çizgisi ise liderliği” ( Taraf 10 Ocak 2013 Kurtuluş Tayis)

 

Bu gibi gerçek dışı muhayyel haber ve yorumların zihinleri karıştırmaktan, kamuoyunu yönlendirmekten  toplumda   örgütün isteklerini  kabule hazır bir  ruh hâli yaratmaktan başka  bir anlam taşımadığı ortadır.

 

Basındaki haberlerin satır aralarında PKK çevrelerinin Devlet’ten isteklerinin neler olduğu açıkça yer alıyor. Buna göre ilk olarak Öcalan’ın durumunun düzeltilmesi yani örgütle temaslarını serbestçe sürdürebileceği, görüşmelerini yapacağı bir ortamın hazırlanması isteği yer alıyor. Gerçi Öcalan’ın bu tarz bir talebinin olmadığını yazanlar varsa da, hem kendisini hem de örgütünün ilk isteğinin bu olduğu evvelden beri biliniyor.

 

İlk sıradaki taleplerden diğerinde dördüncü yargı paketinde cezaevlerindeki KCK tutuklularının büyük kısmının salıverilmelerini sağlayacak yasal düzenleme  yapılması konusu yer alıyor. Bu konu örgüt açısından büyük önem taşıyor. Zira son 3 yıl içerisinde yapılan operasyonlarla şehirlerde KCK bünyesinde örgütlenen militanların bir bölümünün tutuklanmaları örgütün hazırladığı halk ayaklanmaları  planını akamete uğrattı. Başta Diyarbakır olmak üzere, bazı şehirlerde Tahrir meydanınkine benzer eylemler düzenleme girişimi tutmadı. PKK bu sıkıntısını giderebilmek için hâlen cezaevlerinde örgütsel eğitim alarak daha da militanlaşan şehir kadrolarını tekrar devreye sokmaya büyük önem veriyor.

 

Yerel yönetimlerin yetkilerinin geliştirilerek otonom eyaletler oluşturma projesi PKK’nın başlıca hedeflerinden birisidir. Bunu her vesileyle gündeme getirerek hayata geçirebilmek için basındaki yandaşları, post modern liberal çevrelerle birlikte yoğun çaba harcıyorlar. Oslo görüşmelerinde olduğu gibi İmralı’da da bu konunun görüşüldüğü anlaşılıyor. Hükûmet’in  bu arada Avrupa Yerel Yönetimler  Özerklik Şartında yer alan çekincelerin tümüyle kaldırılması, valilerin seçimle işbaşına gelmeleri hususunda  yasal  düzenleme girişimi yapması sürpriz olmayacaktır. Çünkü bu yöndeki bir girişimin yapılması durumunda, yeni anayasa hazırlıkları çalışmalarında BDP’nin iktidara destek verebileceği anlaşılıyor. Bu hususu meselenin belki de ana damarını oluşturuyor. Başbakan 2014’de Cumhurbaşkanı olmak isterken, bunun sisteminin  başkanlık veya en azından yarı başkanlığa dönüştürülmesiyle birlikte düşündüğü biliniyor. Şu andaki Meclis tablosunda  referanduma gidilebilecek bir anaysa değişikliği için yeterli değil; bunun için mutlaka diğer partilerin desteği gerekiyor. Muhalefetin sistem değişikliğine destek vermeyecekleri ortada. Bu durumda BDP’nin belli maddelerde dilediği düzenlemelerin  yapılması durumunda  destek vermesi muhtemeldir. Sonuçta 367 rakamına ulaşılıp yahut geçilmesi durumunda %6 lık BDP oylarını da alarak hem referandumda hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminde istenen sonuçların alınmasına yönelik hesapların yapıldığını düşünmek yanlış olmaz.

 

Türkiye 2009’un yaz aylarında başlatılan, kısa süre sonra Habur faciasıyla başarısız kalan açılım değişiminden sonra, şimdi İmralı’da başlatılan görüşmelerle yeni tahayyüllere, ütopik hedeflere yelken açmış görünüyor. Görüşmelerin kamuoyuna açıklanmasından hemen sonra, önce Hakkâri’de PKK’nın yüzden fazla teröristle düzenlediği karakol saldırısı, ardından Paris’te üç PKK’lı kadının ördürülmeleri konunun her türlü provokasyona açık olduğunun göstergesidir.   Terör örgütünün yapısı, birden fazla yönetim merkezinin olması, bunlarla bağlantılı uluslararası güçlerin  devrede olması Öcalan’ın etkisini ve gücünün  abartılmaması gerektiğini gösteriyor. Kaldı ki Öcalan’ın amacı, hedefleri bellidir. Bunlardan saptığını, değiştiğini gösteren ciddiye alınabilecek bir emare yoktur. Bir çıkış yolu bulunabilir ümidiyle son derece tehlikeli labirentlerde dolaşılmaya kalkışılması durumunda Öcalan’ın taktik manevraları karşısında çaresiz duruma düşülmesi, çözüm adına örgüte yeni kazanımlar sunulması kaçınılmaz hâle gelir.

 

2009’daki açılım döneminde sık sık belirttiğimiz gibi PKK varlığını muhafaza ettiği, silahı elinde tuttuğu sürece barış adına yapılacak girişimler örgütün etki alanını genişletmekten başka sonuç vermez;  sorunlar ağırlaşarak devam eder.

 

Bu haber 752 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...