Kanal yapmak kolay da ya Eğirdir Gölü?

30 Ocak 2013 18:37

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı ve Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi’nde görevli Yrd. Doç. Dr Erol Kesici, kanal projelerinin gölün doğal yapısını ve yaban yaşamını yok ettiğini ileri sürdü. Kesici, Kovada Gölü’nün de yapay kanal kurbanlarından olduğunu belirterek, göllerin masa başında hazırlanan projelerle korunmayacağını bildirdi.

Doğal yaşamın iyiden iyiye tahrip edildiği günümüzde duyarlı yaklaşım içinde olan bilim adamlarımız da  var. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı ve Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi’nde görevli Yrd. Doç. Dr Erol Kesici, doğal göllerin bir dünya mirası olduğunu belirtti. Dünyanın bir noktasında meydana gelen bir doğal bozulumun, sadece bir kent ya da bölge ile sınırlı kalmayıp tüm ülkeyi, kıtayı ya da dünyanın tümünü etkileyebildiğin ifade eden Kesici, “Bizim de havaalanımız olsun, bize de gölet baraj’ derken, gündemde ‘Kanal Projeleri’ var. Kanal yapmak kolayda; yeni bir Eğirdir, Beyşehir, Kovada, Akşehir, Amik, Burdur Gölü yapmak…?” diyerek yetkilileri uyardı.

PARA HER ŞEY DEĞİLDİR, DOĞA HER ŞEYDİR

Günümüzde kanal projelerinde öncelikli amacın turizmden daha çok pay almak, bölgeyi turizme açmak ve bölge ekonomisinin turizmle kalkınmasını sağlamak olduğunu ileri süren Kesici, şunları söyledi: “Doğal göller bizim hayat kaynaklarımızdır, kanal projeleri göllerin doğal yapısını yok eder. Neyi, nereye, niçin yapacağımızı çok iyi araştırmamız gerekir. Yapılanların doğayı tahrip etmemesi gerekir. Amik Gölü’nü kurutup, hava alanı, tarım alanı yapmak değil. Yaşam su kaynağı olan dere-çay ve gölü besleyen kaynaklar üzerine ekolojik yapı öne çıkarılmadan ve çok sayıda gölet – baraj yapmak, sulak alanlarımızın sonunu hazırlamıştır. Bu projeler; binlerce yıllık doğal alanlara ulaşan ve onları yok edeceğinin örneklerini yaşadığımız projelerden olmaması gerekir. Örneğin; Bafa Gölü’nü Ege Deniziyle buluşturarak oraya gelecek yatlarla, orada oluşturulacak rekreasyon alanlarıyla gölün su yapısını bozarak ve kirlilik yükünü daha da artacaktır. Tarım alanları olumsuz yönde etkilenecektir. Kanalların korunması başlı başına bir sorun olacak, deniz suyunun etkisi gölün ekolojisini tamamen değiştirecek ve göl su birikintisine dönüştürecektir. Bu; bir nevi kan değişimi olacaktır ve uyum sağlamayacaktır.

GÖLLER MASA BAŞINDA HAZIRLANAN PROJELERLE KORUNMAZ

Bizim yapmamız gereken son 50 yıldır atık deposuna dönüştürülen göllerin kirletilmemesi için radikal önlemleri almaktır. Bunun bilimsel çözümü de; gölün kanallarla denize bağlanması değildir. Bu yöntem işin kolayına kaçmaktır, gölü yok etmektir. Göllerimiz biyolojik çeşitlilikleriyle dünyanın doğal zenginlik müzeleri olan su üretim kaynaklarımız hızla tüketilmektedir. Su ve besinin en önemli ilgi konusu olduğu günümüzde sulak alanlarımızın korunması ve gelecek kuşaklara en sağlıklı yapısıyla iletilebilmesi kuşkusuz bir ulusal güvenlik konusu olmalıdır ve göz ardı edilmemelidir.

KANAL PROJELERİ DOĞAL GÖLLERİN İYİLEŞTİRİLMESİ

İÇİN BİLİMSEL ÇÖZÜM DEĞİLDİR

Kovada Gölü de yapay kanal kurbanlarındandır. Gelecek nesiller için kararı bizler vermemeliyiz. Çünkü bu kanal projeleriyle altın yumurtlayan tavuğu kesmiş olursunuz. Hâlbuki doğal gölleri kültürel, sosyal, ekonomik ve ekolojik özellikleriyle gelecek nesillere taşımak için gölün doğal yapısının doğal özelliklerine göre iyileştirilmesi ve korunması gerekir. Bize yakışan gelecek nesiller için, doğa için karar vermek olmamalıdır. Onlara, bize bırakılan emaneti koruyarak teslim etmemiz gerekir. Bu günün önceliği göllerin doğal yapısının korunmasıdır. Bunun içinde öncelikle yapılması gereken gölün su kalitesini bozan ve çevresel etkisi olan gölün dip kısmında depolanan kirlilik unsurlarını oluşturan atıklarının mekanik ve biyolojik yöntemlerle temizlenmesi önceliğidir. Gölün su bütçesi ve su giriş-çıkışı düzenlenerek, gölün kirlenmesine neden olan etmenlerin kontrol altına alınmasıdır. Kanal projeleri gibi ‘Gölden daha nasıl para kazanabiliriz’ yöntemleriyle gölün kirlilik ve yok olma riskini artıran çalışmalardan uzak durmamız gerekir. Dünyanın bir noktasında meydana gelen bir sorun sadece bir kent ya da bölge ile sınırlı kalmayıp tüm ülkeyi, kıtayı ya da dünyanın tümünü etkileyebilmektedir. Doğadaki yaşamın kaynağını oluşturan sulak alanlarımız, göllerimiz, suların biyolojik zenginliklerimizin çıkış noktasıdır. Doğal sulak alanlar tüm canlıların yaşam alanlarıdır, yaşam onlarla var olmuştur. Ekoloji ve ekonomi uyum içerisinde olmalıdır.”

 

 

Bu haber 857 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...