“Ormanlar bizim malımız değil, bu alanları istediğimiz gibi yakıp yıkamayız”

19 Nisan 2018 15:06

CHP Isparta Milletvekili İrfan Bakır, 548 sıra sayılı DSİ Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve görevleri hakkında kanun tasarısı üzerine TBMM’de konuşma yaptı.

Milletvekili Bakır konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Şu an tartışılan kanun tasarısında çok sayıda kanunda değişiklikler istenmekte ancak bu tasarıda bazı maddeler var ki çiftçilere, orman köylülerine ve bunlarla birlikte ülke ekonomisine, milyonlarca yılda oluşan ve insan eliyle bir hamlede yok edilebilen ekosisteme ciddi ölçüde zarar verecektir. Bu maddelerden biri 19'uncu madde. Bu maddede, Orman ve Su İşleri Bakanlığınca bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen, tarım alanlarına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerlerin orman sınırları dışına çıkarılarak tapuda hazine adına tescil edileceği belirtiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 169'uncu maddesinin ilk fıkrası şöyle der: "Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır." Son fıkrasında ise ormanlarda daraltmanın hangi koşullarda yapılacağına yer verilmiştir.

Buna göre, 31 Aralık 1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybetmiş olan belirli nitelikteki yerler dışında orman sınırlarında daraltma yapılması kesin bir biçimde yasaklanmıştır. "Bir madde Anayasa'ya nasıl aykırı olur?" diye soracak olursanız, işte örneği bu. Bu maddeyle Anayasa âdeta hiçe sayılmıştır. Ayrıca, bir yerin "bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmemesi" ifadesi bilimsel ve teknik açıdan asla kabul edilemez.

Devlet, orman varlığını korumakla yükümlüdür. Verimsiz ya da niteliği zarar görmüş bu gibi alanların tekrar orman niteliğine kavuşturulması için uğraşmalıdır, bu alanların tekrar orman özelliğine kavuşması için politikalar ortaya koymalıdır ancak tasarıyla bunun tam tersi yapılacak, orman alanları gitgide daralacaktır. Ormanlık alanların tahrip edilmesi, yapılaşmanın veya maden işletmeleri için ruhsat verilmesinin önünü açacaktır. Orman içindeki ağaçsız, taşlık, kayalık alanlar sizlerin gözünde vasıfsız, hatta rant alanları olabilir ama bu alanlar orman ekosisteminde önemli bir yere sahiptir. Kayalık alanlar dağ keçileri, yırtıcı kuşlar gibi birçok hayvan türü için habitat yani evdir hatta bu alanların habitat direktifine göre de korunması gerekmektedir. Ayrıca Anayasa'nın dışında taraf olduğumuz Biyolojik Çeşitlilik Yasası'na da açıkça aykırıdır. Yani orman sadece ağaç demek değil, burada bahsi geçen konu sadece ağaçların kesimi değil, burada daha büyük bir kıyımdan, doğanın dengesinin bozulmasından, biyolojik çeşitliliğin yok olmasından, tüm canlıların geleceğinin, geleceğimizin yıkılmasından bahsediyorum.

13'üncü madde ile orman ürünleri satışlarının dikili hâlde ve orman içinde satılması olanaklı hâle getirilmektedir. Anayasa'da Devlet Ormanları Kanunu'na göre devlet tarafından yönetilir ve işletilir hükmü varken Kanun'da böyle bir değişiklik yapılması anlaşılamamaktadır. Anayasa'ya aykırı olan bu türden ikili bir yapının oluşturulması ormancılık politikası açısından telafisi mümkün olmayan zafiyetlere yol açacaktır.

Ormancılık alanında Anayasa'ya aykırılıklar bunlarla bitmiyor. 14'üncü madde orman köylülerinin yaşamlarını bir anda altüst etmekte, kanun değişikliğiyle orman köylülerinin gelirlerini azaltmakta, kentlere göçü bir anlamda engelleyen orman kooperatiflerin yapısını bozarak ülkenin en düşük gelir seviyesine sahip orman köylüsünün ekonomik seviyesini daha aşağılara düşürecek bir düzenlemedir. Yasalar tarafından kendilerine verilen ve ürettikleri orman emvalinin yüzde 25'i kendileri için daha ucuz bir maliyetle sahip olma hakkını alıyor. Dikili satışta işi alan firmaların yüzyıllardır kendileri tarafından korunan ve üretim çağına gelmiş ormanlarda orman köylüsünü çalıştırma garantisi nedir? Şimdi size soruyorum: Ne yapacak bu orman köylüleri?

Onlara da mı beğenmeyen gitsin diyorsunuz. Orman Genel Müdürlüğünün verilerine göre ormanlık alanlar yükselmiş ancak bazı analizler Türkiye'de orman alanının artışının ormancılık örgütünün yapmış olduğu ağaçlandırma çalışmaları değil de ülke nüfusunun sosyoekonomik yapısındaki değişimden kaynaklandığını söylüyor. Türkiye'de orman alanının artış gösterdiği kentler kırsal nüfusun göç verdiği illerdir; aynı şekilde orman varlığının azaldığı kentler de nüfusun ve sanayileşmenin arttığı kentlerdir.

Yani Türkiye'de nerede rant artıyorsa orada ormanlar azalıyor. Ülkelerin çevre politikaları konusunda başarıyla ilgili hazırlanan 2018 Çevre Performans Endeksi Raporu'na göre Türkiye 183 ülke arasında 108'inci.

- Biyoçeşitlilik ve habitat alanındaysa 172'nci sırada yer almaktadır. Bu sıralama bize ormancılık politikalarında ne hâlde olduğumuzu gösteriyor. Şimdi konuştuğumuz maddelerle gelecekteki sıralamanın daha da altına düşeceğimiz aşikârdır.

Tüm toplumsal duyarlılık ve tepkiler gözardı edilerek geçirilmek istenen bu tasarıya "dur" demek elimizde, yaşanabilir bir Türkiye kurmak elimizde. Ormanlar bizim malımız değil, bu alanları istediğimiz gibi yakıp yıkamayız, bir cümleyle hiç edemeyiz. Bunun artık bilincinde olmamız gerekiyor”.

 

 

Bu haber 389 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...