‘Bir elmanın iki yarısı’, ‘genlerle gelecek’

13 Ekim 2018 13:08

Isparta Belediyesi tarafından ‘Ruh ve Beden Sağlığı: Bir Elmanın İki Yarısı’ ve ‘Kişiye Özel Koruyucu Genetik: Genlerle Gelecek’ konularında konferans düzenlendi. İlki Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi Konferans Salonunda düzenlenen konferansa konuşmacı olarak Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Bülent Coşkun ve Genetik Uzmanı Dr. Serdar Savaş katıldı. SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Konferans Salonunda düzenlenen konferansa Isparta Belediye Başkanı Yüksek Mimar Yusuf Ziya Günaydın, SDÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alim Koşar, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Rasih Yazkan, Yrd. Doç. Dr. Kanat Gülle, SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Yıldırım, başhekim yardımcıları Prof. Dr. Tolga Atay, Yrd. Doç. Dr. Taylan Oksay, ilgili alan akademik personeli ve öğrenciler katıldı.

“Isparta Belediyesi olarak nerede bir açık var o konuda çalışma yapmak istiyoruz”

Programın açılış konuşmasını yapan Isparta Belediye Başkanı Yüksek Mimar Yusuf Ziya Günaydın, Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Bülent Coşkun ve Genetik Uzmanı Dr. Serdar Savaş’la bir süre önce tanıştıklarını ve kendisine verilen bilgiler karşısında hayretlere kapıldığından bahsetti. Günaydın, bu hocaları, Isparta ile buluşturmak arzusuna girdiğini söylerken, bunun bugün gerçekleşmiş olmasından dolayı duyduğu memnuniyetini dile getirdi. Belediye olarak kendilerinin de arayış içerisinde olduklarını belirten Günaydın, “Hocalarımız belediyemize yön vermek için şehrimize geldiler. Gen olayıyla ilgili gelişmelerin şehrimizin üniversitesine bağlı hastanesinde ele alınmasını arzuladık. Rektörümüz, hastanemiz, dekanlığımıza bu konuyu ilettik ve bugün böyle bir konu ele alınıyor. Isparta Belediyesi olarak nerede bir açık var o konuda çalışma yapmak istiyoruz. Biliyorsunuz Isparta’mız, Türkiye’nin en yaşanabilir şehri. Ancak bu birinci olan bir şehirde kötü bir olayla karşı karşıyayız. Cana kıyma olayları yaşanabilir bir şehirde bana üzüntü verdi. Bunun üzerine 8 ay önce biz cana kıymayı nasıl önleriz diyerek çalışma başlatmıştık. Vakaları önlemek için aklımızın erdiği, düşüncemizin yettiği kadar bunu ele aldık, şu ana kadar 50’ye yakın vaka ile temas edildi.  Yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Her türlü öneriye açığız. Hocalarımıza tekrar hoş geldiniz diyorum. Yine gen üzerine çalışmalar yürüten hocalarımıza da teşekkür ediyorum” dedi.

“Sağlık çok ciddi bir iş sadece sağlık çalışanlarına bırakılamaz”

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Bülent Coşkun, katılımcılara ‘Ruh ve Beden Sağlığı, Bir Elmanın İki Yarısı’ konulu konferans verdi. Koruyucu ruh sağlığı hususlarında bilgilendirmelerde bulunan Prof. Dr. Bülent Coşkun, bir elmanın iki yarısı olan ruh sağlığı ile beden sağlığının birbirinden ayrılmaz iki parça olduğundan bahsetti. Koruyucu ruh sağlığı ile ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Coşkun, “Koruyucu ruh sağlığı derken genellikle koruyucu hekimlik dendiğine bir şeyden uzak tutmak ya da erken tanı aklımıza gelmektedir. Bir de ruh sağlığı geliştirme güçlendirme kavramı var. O da tanıtma, yükseltme, geliştirme, güçlendirme anlamları taşımaktadır. Ruh sağlığının da geliştirilmeye, güçlendirilmeye ihtiyacı vardır. Çünkü ruh sağlığı denildiğinde çok insanın aklına ruhsal hastalıklar gelmektedir. Oysa sağlıklı olmamızın ayrılmaz parçası dediğimiz ruh sağlığı, hasta olmayan insanlar için de, hastalanmış insanlar için de, geliştirilmeye açık bir konudur. Geliştirmeye açık derken şunu kastediyorum. Sağlıklı yönlerimizi iyileştirmek, sağlam yanımızı daha da geliştirmek psikolojik dayanıklılığımızı geliştirmek katlanabilirliği geliştirmek. Şiddet almış başını yürümekte ailede, sokaklarda insanların en ufak patlamayla birbirlerini vurdukları ezdikleri söz konusu olabiliyor. Öte yandan hepimizin yakındığı ama elimizden bırakmadığımız cep telefonları, internet bağımlılığı dediğimiz konu. Bağımlılık dediğimizde madde bağımlılıkları da var. Bu da hayatımızın içinde başka önemli konu ötekileştirme, damgalama sorunu. Özellikle psikiyatride bu damgalama çok sorun yaratıyor. Öylesine ki ihtiyacı olan insanların destek almaya, yardım almaya gitmesini engelleyen bir konu. Birbirimize kızdığımızda ruhsal sorunlarla ya da başka ifadelerle kendini buluyor.

Ruhsal sorunu olan insanlar adeta aşağılanmanın, dışlanmanın adeta hedefi olmak durumunda kalıyorlar. İşte ruh sağlığını geliştirme güçlendirme derken söz etmeye çalışılan şey budur. Saymakta olduğum doğrudan gerek günlük ilişkilerimizde, gerekse iş hayatımızda bu ötekileştirmeyi şiddetin neden olduğunun araştırılması ve bunun önlenmesine yönelik tedbirleri almayı gerektiriyor. Bunlarla ilgili de elmanın bir yarısı olan ruh sağlığımız beden sağılığımızdan ayrı düşünülemiyor.

Gerçek hayatta her birimizin sorunları olabilir ve sağlığın tanımının değişmesi de buna bağlı olarak bir denge kavramını gündeme getiriyor. Yani insan bedensel olarak hatta ruhsal olarak engelli olabilir, sorunu olabilir bir tanısı vardır ama yine de sağlığını korumak için elinden geleni yapıyor olabilir. Toplum ruh sağlığı merkezleri bunun için var.

Farklı sektörler, kurumlar, kuruluşlar, birimler bununla ilgili şeyler yapabilir. En azından birlikte oturup neleri ele almamız gerekiyor neleri değiştirmemiz gerekiyor. Fikir alışverişinde bulunacağımız ortamı sağlamak gerekiyor. Sağlık çok ciddi bir iş sadece sağlık çalışanlarına bırakılamaz, bırakılmamalı. Bırakılsa da sadece sağlık çalışanları işin içinde çıkamaz. Koruyucu ruh sağlığı ya da genel anlamda sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için çok farklı kesimlerin işbirliği içinde, dengeli bir şekilde çalışması plan program yapması değerlendirmesi ve değerlendirme sonucunda yeni çalışmalara yelken açılması gerekiyor” dedi. 

“Bir kişiye yapılan öneri bir başka insan için geçerli değildir”

Türkiye’de genetik alanında önemli çalışmalara imza atan Genetik Uzmanı Dr. Serdar Savaş da, hastalıklara yakalanma ve bunun gen ilişkisi hakkında detaylı bilgiler aktardı. Hastalık için, hastalık eşiğine ulaşılması gerektiğini söyleyen Savaş, bir insanın hastalık eşiğine ulaşmasının üç şekilde gerçekleştiğini söyledi. Savaş, ”Bunlardan ilki genetik yani doğuştan hastalıklar, bu hastalık yükü Türkiye için yüzde 1’i kadardır. İkincisi dış çevre kaynaklı hastalıklar, bakteri, virüs, travma gibi hastalıklar. Bu da hastalık yükünün yüzde 10-15’i kadar. Üçüncüsü de yaşam tarzı ve çevresel faktörlere bağlı hastalıklar. Yani bunlar kronik ve kompleks hastalıklar. Bu da yüzde 90-95’e ulaşan hastalıklar. 21. Yüzyılın hastalıkları işte bu kompleks hastalıklardan kaynaklanıyor” dedi. 

Genetik yapının anne karnına düştüğü anda başladığını anlatan Savaş, hastalık riskinin artık çok öncesinden tanısının koyma şansının bulunduğuna değindi. İlk bulgu eşiğine ulaşmadan kişinin hayatını değiştirebileceklerini kaydeden Genetik Uzmanı Dr. Serdar Savaş, 21.yüzyılda kişiye özel, kestirimci, koruyucu, kanıta dayalı bir tıp uygulanabileceğini kaydetti. 15 yıla kadar insanların genine göre tedavi yöntemlerinin uygulanabileceğini dile getiren Savaş, “Her hücremizin içerisinde bir çekirdek, bu çekirdeğin içerisinde 3 metre DNA iplikçiği var. Bir insanda 40 trilyon civarında içinde DNA olan hücre sayısı olduğunu tahmin edersek, üç çarpı 40 trilyon, 120 trilyon metre DNA iplikçiğimiz var. Yani 120 milyar km. Yani buradan aya her birimizdeki DNA iplikçikleriyle 200 bin kez gider geliriz” dedi.

Herkesin gen yapısının farklı olduğunu dile getiren Genetik Uzmanı Dr. Serdar Savaş, “Bir kişiye yapılan öneri bir başka insan için geçerli değildir. Ama bazı şeyler var sigara… Sigara herkes için zararlıdır. Sigara kimi insanda kansere kiminde kalp krizine yol açar herkese farklı etki gösterir. Sigara kullanan bir insanı sigaranın etkilerinden korumak için sigarayı bırakmanın yanında yapılması gerekenler var bu da genler yoluyla tespit edilir.

Genlerden yola çıkılarak hazırlanan koruyucu tıp uygulamalarıyla her üç kanser vakasından ikisi önlenebilir. Kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci en sık ölüm sebebi olan kanserler, genetik, yaşam tarzı ve çevresel faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Kanserlerde genetik yatkınlık, sorun ortaya çıkmadan bilinirse, başta beslenme olmak üzere yaşam tarzı düzenlemeleriyle hastalığın ortaya çıkması tamamen engellenebilir veya geciktirilebilir. Hastalıklardan korunmak mümkün ama asıl sorun kimin, hangi önlemi alması gerektiğidir. Genetik yatkınlıklar tek başlarına hastalığa neden olmaz, bireyin yaşam tarzıyla çevresel faktörlerin eklenmesi hastalığı ortaya çıkarır” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından katılımlarından dolayı Psikiyatrist Prof. Dr. Bülent Coşkun’a, Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın, Genetik Uzmanı Dr. Serdar Savaş’a SDÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alim Koşar tarafından plaket takdim edildi.

 

 

 

Bu haber 327 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...