Ankara’da ekonomik sunum

18 Ağustos 2012 11:27

ITSO Başkanı Kaçıkoç’tan 

Ankara’da  ekonomik sunum

 

TOBB Başkanı Hicarcıklıoğlu’nun davetlisi olarak Ankara’ya giden ITSO Başkanı Kaçıkoç, ekonomik sıkıntılara değindiği bir sunum hazırlayıp geniş kapsamlı istişare toplantısında yazılı olarak sundu.

 

Isparta Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hasan Hüseyin Kaçıkoç, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun daveti üzerinde Ankara’da oda ve borsa başkanlarıyla yapılan geniş kapsamlı istişare toplantısına katıldı. TOBB Başkanı Hicarcıklıoğlu’nun birlik beraberlik çağrısı yaptığı toplantıda ITSO Başkanı Kaçıkoç, ekonomiyle ilgili sıkıntılarla ilgili bir sunum hazırladı.

TOBB Oda / Borsa Başkanları İstişare Toplantısı, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun evsahipliğinde, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde yapıldı.

 365 oda/borsa başkanı ile biraraya gelen Hisarcıklıoğlu, burada yaptığı konuşmasına, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir dünya istediklerini belirterek başladı.

Her alanda birlik ve beraberlik vurgusu yapan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada bir istikrar adası olarak görüldüğünü söyledi. “Her tarafımızda ateş varken Türkiye’yi istikrar adası olarak tutmak istemeyenler var” diyen Hisarcıklıoğlu, birlikte rahmet ve bereketi sağlayabilirlerse Türkiye’nin kazanacağını ifade etti.

ITSO Başkanı Kaçıkoç’da hazırladığı sunumu orada paylaştı.

ITSO Başkanı  Kaçıkoç’un yazılı sunumu şöyle:

“Avrupa’da Ülkeler ekonomide havlu atarken, Türkiye’nin  onlara  göre nispeten iyi durumu bazı eleştirileri yapmayı zorlaştırabilir. Ama arkada bıraktıklarımızı değil önümüzde koşanları dikkate alacaksak bazı sıkıntıların olduğu çok açık.

Evet, terör var, evet uluslar arası sorunlar birbiri sıra geliyor. Ama her ne olursa olsun, siyasi iradenin tekrar ekonomiye odaklanması, ekonomik düşünüm konusunda daha aktif olması gerekiyor. Bunun içinde, başbakanımız başkanlığında ekonomik zirve toplantılarının yapılması gerekiyor.

Ekonomide uzun vadeli hedefler konusunda ezberleri bozmanın zamanı gelmiş gibi gerekiyor. Çünkü 2023 hedefinin yakalanması noktasında kafalarda soru işaretleri giderek artıyor. Türkiye’nin “yabancılar gelsin yatırım yapsın, içeride yatırımcımıza teşvik verelim” dışında, 2023 stratejisi gerçekten nedir? Hangi politikalarla bu hedefe ulaşacağımız belli değil. Öyleyse Türkiye olarak en üst ölçekte yeni bir ekonomik modele geçmemiz gerekmiyor mu?

(Türkiye olarak dünya ekonomisinde sıramız bir basamak geriledi ve 18. Sırada yer aldık. Bizim 773 milyar dolarlık milli gelirimiz (gsyh) var. üzerimizdeki Hollanda’nın 836, bu sene gelip geçen Endonezya’nın 847 milyar dolar oldu. 2023 yılında ilk on ekonomiden biri  olmak için yaklaşık 3 katımız olan Kanada’yı iki katımız olan İspanya’yı tabi Avustralya, Meksika ve Güney Koreyi’de geride bırakmamız gerekiyor) (Dünya Ekonomik Forumu’nun rekabet endeksinde Türkiye tam 59. Sırada. Refah düzeyi ölçüm yöntemi olan Legatum Endeksinde Türkiye 75. Ekonomik Özgürlük endeksinde 73. Sırada. Dünya Yolsuzluk endeksinde 55. Sırada. Kişi başı gelirde OECD sıralamasında en altta)

Makro ölçekteki nispi toparlanma ve sıçramayı neden bir türlü mikro ölçekte başaramıyoruz?

Neden ileri teknoloji sektörlerinde birinde bile dünya ölçeğinde katma değeri yüksek bir şirketimiz veya küresel markamız hala ufukta gözükmüyor.

Yüksek katma değer odaklı marka şirketleri ne zaman çıkarmayı başaracağı?

Rekabet  açısından gerisinde kaldığımız, bize istediği malı istediği gibi satabilen ülkeler neden bizde yatırım yapmayı seçsinler? Sıcak para ile ithalatı körüklüyor yahut yükselen Türk şirketlerini satın alıyorlar. Bu çerçevede “Yabancı sermaye geldi, geliyor” söylemi ne kadar sağlıklı?

Yabancı sermaye mi geliyor, yoksa açık Pazar mı oluyoruz?

Türkiye’nin yabancı sermayeye yönelik stratejisinin gözden geçirilmesi gerekiyor mu?

Bilgi teknolojilerini yenilikçilik ile birleştiremiyoruz. Bunu sağlayacak yetkin beşeri sermayeyi neden bir türlü oluşturamıyoruz? Bilim ve Sanayi Bakanımızın açıklaması var üniversite giriş sistemi değişecek diye. Umarız uygulamalar ilk defa liseye başlayanlar için geçerli olacak şekilde yapılır.

Kurumların devre dışı kaldığı kuralların kişilere göre tayin edildiği oyunun kurallarının işin ortasında değiştirildiği algısı her alanda yaygınlaşıyor? Bir kez daha AB sürecinden kopmanın sıkıntıları yaşanmaya başlamadı mı? Çünkü AB süreci her ne olursa olsun değişim şeffaflık ve denetim açısından işlerin sıkı tutulmasına katkı sağlıyor. Süreçteki gevşeme içte kurumlarda ve kurallarda çözülmeyi hızlandırma riski taşıyor.

Türkiye ekonomisinin gücü senelerdir özenle korunmaya çalışılan “Bükçe disiplininden” geliyor. Maalesef bizzat Maliye Bakanımız 2012 Haziran Ayı verilerine göre, Bütçe Disiplinin bozulması riskine dikkat çekti. Düşük büyüme oranlarına rağmen bütçenin açık vermeye başlaması bütçede bozulma riskini daha belirgin hale getiriyor. BU manada, sosyal güvenlikte yeni bir kara delik oluşması, cari harcamalardaki artık ve seçim ekonomisi vb gibi ilave risklerde ortaya çıkmaktadır. Düşük büyüme rakamlarında yeni ek gelir elde etme olanaklarının nispeten kısıtlı olması sıkıntısı mevcuttur. Bu çerçevede bütçe disiplini konusunda gerekli hassasiyetin korunması ülkemiz ekonomisi için hayati önem arz etmektedir”.

 

 

Bu haber 621 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...