“Biz hukukçuların dahi takip etmekte zorlandığımız bir mevzuat yığını oluşmuştur”

6 Nisan 2013 13:29

5 Nisan Avukatlar Günü kutlamalarında konuşan Baro Başkanı Av. Gökmen Hakkı Gökmenoğlu, Yeni yapılması düşünülen Anayasa ile ilgili olarak “bize göre yapılması gereken şey parlamenter sistemi korumak, yasamayı, yürütme erkini denetleyecek biçimde tahkim etmektir” dedi.

5 Nisan Avukatlar Günü dün Isparta’da etkinliklerle kutlandı. Kutlamalar kapsamında ilk olarak 09.30’da Atatürk Anıtına çelenk sunularak saygı duruşunda bulunuldu.

Avukatların geniş bir katılım gösterdiği törende günün anlam ve önemine binaen bir konuşma yapan Isparta Baro Başkanı Av. Gökmen Hakkı Gökmenoğlu, avukatlık mesleğinin sorunlarını gündeme getirdi.

Gökmenoğlu konuşmasında şu görüşlere yer verdi:

DÜNYANIN EN ONURLU VE EN ZOR MESLEĞİ

“Dünyanın en onurlu ve fakat en zor mesleklerinden birisi Avukatlık mesleğidir. Bu zorluk, Avukatların, Avukatlık mesleğinin statüko ile sorunu olmasından kaynaklanır. Onun için dünyanın hemen her tarafında avukatlar siyasal iktidarlar tarafından sevilmezler. Bugün ülkemizde hemen her zeminde, ister hukuk, ister ise ceza davası olsun Avukatlık mesleğinin icrası son derece zordur ve giderek daha da zorlaşmaktadır. Son 10 yıl içerisinde Avukat meslektaşlarımıza yönelik 300'den fazla saldırı olmuştur, Hukuk yoluyla toplumu değiştirmek, demokratik bir hukuk devleti inşa etmek amacından bahsettiğimiz bir dönemde Avukatlara yönelik saldırılar çok vahimdir. Bu saldırılar neticesinde Isparta Barosu da bir şehit vermiştir.

“BİZ HUKUKÇULARIN DAHİ TAKİP ETMEKTE VE BAĞLANTILARINI KAVRAMAKTA ZORLANDIĞIMIZ BİR MEVZUAT YIĞINI OLUŞMUŞTUR”

Hepinizin bildiği üzere parlamentoların en başta gelen görevi toplumun gereksinim duyduğu yasal düzenlemeleri yapmaktır. Bu noktada bizim işaret etmek istediğimiz husus, kanunların alelacele çıkarılması, kimi kanun ve kanun değişiklerinin kanun hazırlama tekniğine, mevzuat hazırlama normlarına aykırı şekilde yapılmasıdır. Bu hızlı yasalaşma sürecine bağlı olarak biz hukukçuların dahi takip etmekte ve bağlantılarını kavramakta zorlandığımız bir mevzuat yığını oluşmuştur. “Kanunları bilmemenin mazeret sayılmadığı” dikkate alındığında, yurttaşların hak aramada, adalete erişmede ciddi sıkıntılar yaşadığını söylemek herhalde yanlış olmayacaktır.

“BİR KISIM YARGI MENSUBUNDA EGEMEN OLAN

ZİHNİYETİN DEĞİŞMESİ GEREKTİĞİ AŞİKARDIR”

Bizim bu aşamada itiraz ettiğimiz hususlardan biri de, yargılamanın hızlandırılmasını sağlamak amacıyla Yeni HMK 120. maddesi ile getirilen gider avansı kurumunun adalete erişimi engellediği, vatandaşa yargı yolunu kapattığı yönündedir.

Hepinizin bildiği üzere kamuoyunda “3. Yargı Paketi” olarak bilinen yasa yürürlüğe girdi, ancak buna karşın tutuklama dışında ki adli kontrol enstrümanlarının kullanmasından imtina edilmesi, eski alışkanlıkların devam ede gelmesi, uzun tutuklamaların tedbir olmaktan çıkıp bir cezalandırmaya dönüşüyor olması dikkate alındığında sorunun kanun yapmakla çözümlenemeyeceğini ortaya koymuştur. Bir kısım Yargı mensubunda egemen olan zihniyetin değişmesi gerektiği aşikardır. Özel yetkili mahkemelerin yasal dayanağını kaldırılmış ise de, bu madde metinlerinin Terörle Mücadele Kanunu’nun içerisine konulmuş olması bu konudaki sorunu çözmemiştir. Yine geçici madde ile devam eden davalar yönünden özel yetkili mahkemelerin, o davaların kesin hükümle sonuçlanmasına kadar görev yapmalarının öngörülmüş olması “özel yetkili mahkeme” sorununun çözülmediğinin göstergesidir. Özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla, siyasi tehdit aracı gibi çalışan tarzlarıyla hiç de demokratik olmayan, mahkemeden daha çok devletin ideolojik aygıtı ve hatta devrim mahkemeleri gibi çalışan, normal zamanların normal mahkemeleri olmayan özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin ivedi olarak kaldırılması ve diğer ceza mahkemelerinde uygulanmakta olan usûl hükümlerine göre yargılama yapmalarının önün açılması gerekir diyoruz

“İCRA İFLAS KANUNU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER, ANAYASAMIZDA ÖNGÖRÜLEN KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI”

En önemlisi de; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “yargı görevini yapanı etkileme” başlıklı 277. maddesi tamamen değiştirilmiş olup maddenin yeni hali, asıl görevi maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adaletin gerçekleşmesini sağlamak olan, bunları sağlamak için de hukuka uygun olarak bizatihi yargıyı etkileyerek savunma görevini yürüten Avukatların mesleklerini ifa etmeleri konusunda ciddi bir tehdit olmuştur. İvedi olarak mesleğimizi icra etmedeki en önemli tehdittin ortadan kaldırılması gerekir diye düşünmekteyiz. İcra İflas Kanunu’nda yapılan değişiklikler, genel olarak olumlu olmakla birlikte daha çok borçluyu koruyucu, alacaklı aleyhine dengeyi bozucu nitelikte olması Anayasamızda öngörülen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı düştüğünü belirtmek isteriz. Aynı şekilde idari yargı mevzuatında yapılan değişiklikler genel anlamda olumlu olmakla birlikte, yapılan değişiklikler içerisinde yer alan yürütmenin durdurulması kararı verilmesinin zorlaştırılması, idareyi koruyucu ve birey haklarını zedeleyici, güçlü devlet karşısında bireyin hakkının yok sayılması niteliğindedir. Avukat meslektaşlarımızın birçoğu basında yer alan malum davalarla ve diğer olağan davalarda, mahkemenin uyguladığı usulü, eleştirdikleri, eksik kalan delillerin toplanmasını istedikleri, yani mesleklerini icra etmeye çalıştıkları için, duruşma disiplinini bozdukları gerekçesi ile duruşma salonundan çıkartılmışlardır. Bu çerçevede işaret etmek gerekir ki. Yasaların Bizlere, Savunmanlara verdiği yetki ve görevleri, uygulatmamak, uygulamamızın önüne geçmek, bizce  “adil yargılanma” ilkesine, “hak arama özgürlüğüne” ve mahkemelerin yerleşik uygulamalarına aykırıdır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin 3. maddesi hükmüne göre iddia ve savunma makamlarının gerek sahip oldukları fiziksel koşullar, gerekse yargılama sürecindeki işlevleri itibariyle eşit olmaları gerekir. “Silahların eşitliği” olarak ifade edilen bu ilke, Türkiye’de, sadece duruşma salonlarındaki Avukat-Savcı yerleşmesiyle, duruşma sırasında ve arasında hâkim savcı yakınlığı ve işbirliği ile ihlal edilmemekte, bunun dışında dosyaya ve delillere erişim konusunda da Avukatların aleyhlerine olacak biçimde işletilmektedir. Meslektaşlarımızın mesleki faaliyetleri çerçevesindeki müvekkilleri ile ilgili.

“BİREY HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KONUSUNDA EN BÜYÜK

TEHDİT VE TEHLİKE HEP SİYASİ İKTİDARLARDAN GELMİŞTİR”

Üzerinde konuşmamız gereken, söz söylememiz gereken önemli bir konu da çalışmaları devam eden yeni anayasa taslağıdır Hepimizin bildiği üzere anayasacılığın özü ve işlevi, devletin temel örgütlenmesinin yanı sıra, birey hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla siyasi iktidarın sınırlandırılması düşüncesine dayanır. Bundan dolayıdır ki öncesinde de ifade ettiğimiz üzere, Kuvvetler ayrılığı ilkesinin, üzerinde çalışılan yeni anayasa taslağında yer verilmemesi yönündeki düşünce, görüş ve önerilere karşı olduğumuzu bir kez daha buradan yenileriz. Yeni yapılması düşünülen anayasa da bize göre yapılması gereken şey parlamenter sistemi korumak, yasamayı, yürütme erkini denetleyecek biçimde tahkim etmektir. Yeni anayasanın ilk üç maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerleri olan ve biri diğerinden soyutlanması mümkün olmayan, aksine hep birlikte bir bütün oluşturan üniter, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini benimseyen; insan haklarını korumayı temel hedef olarak gören ve bunu güvence altına alan; hak ve özgürlüklerinin kullanılmasının önündeki engelleri kaldıran; demokrasi ve hukuk devleti konularında evrensel standartları yakalayan bir anayasa olması gerekir. Birey hak ve özgürlükleri konusunda en büyük tehdit ve tehlike hep siyasi iktidarlardan gelmiştir Yeni Anayasanın tercihlerinin; devletten yana değil, bireyden/yurttaştan yana, devleti korumaya odaklanmaktan daha çok, birey hak ve özgürlüklerini korumak ve güvence altına almaktan yana, yürütmeyi, hem yasama ve hem de yargı karşısında fazlası ile güçlendiren ve dolayısıyla otorite ile özgürlük ilişkisinde tercihini otorite lehine kullanmaktan daha çok  özgürlükler lehine kullanmaktan yana olması gerekir, diyerek;

“BÜTÜN YETKİLİLERİ YARGIYA KARŞI DUYARLI OLMAYA, YARGININ SORUNLARI İÇİN ÇABA GÖSTERMEYE ÇAĞIRIYORUZ”

Savunmasız Devletin Esir, Savunmasız yargının yetim olacağını vurgulayarak. Bütün yetkilileri yargıya karşı duyarlı olmaya, yargının sorunları için çaba göstermeye çağırıyor hukuk güvenliğinin olmazsa olmazı olan Avukatların  yılgınlığa düşmeden birlik, beraberlik içinde demokratik kurallar içerisinde çalışmalarını  sürdüreceklerini belirtiyor, Sadece devletin en temel işlevlerinden birisi olan adalet hizmetlerini başarıyla ve özveriyle yürüttükleri için değil, insanların, insanlarımızın ortak iyiliği uğrunda çalıştıkları için Yargıçlarımıza, Savcılarımıza, onlarla birlikte adaletin gerçekleşmesine katkı yapan Avukatlarımız İle Avukat Dostlarına sevi ve saygılarımı sunar aramızdan ayrılan tüm meslektaşlarımızı yad ederek 5 Nisan Avukatlar Günümüzünün kutlu olmasını dilerim.”

Daha sonra Avukat evinde kokteyl verildi. 

Bu haber 971 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...