“Türk ulusu olarak Köy Enstitüleri evrensel kültüre tek katkımızdır”

18 Nisan 2013 18:14

Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği  Isparta Şube Başkanı Ahmet Gençtürk, Köy Enstitülerinin kuruluşunun 73. yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada; Köy Enstitüleri’nin 1942 yılında ilk mezunlarını verdiğini belirterek, Enstitü çıkışlı eğitimciler ve sağlıkçıların köylerde çoban ateşlerini yakmaya başladıklarını ve imece yoluyla köylerde okullar yaptıklarını ifade ederek; “Enstitüde öğrendikleri tarım, demircilik, marangozluk, arıcılık, duvar ustalığı, meyve ve fidancılık sağlık bilgilerini köylere taşıyarak, küçük enstitüler oluşturdular” dedi.

Gençtürk’ün açıklaması şöyle: “Bugün 17 Nisan, sevinç ve neşe doluyor insan Köy Enstitülerinin kuruluşunun 73. yıl dönümü tüm yurtta büyük bir sevgi seli, saygı, özlem ve bilinçle kutlanıyor. Köy Enstitülü eğitim kahramanlarının başarılarını, çalışkanlıklarını, yurt severliklerini konuşuyoruz. Bu bilinçle onların çalışmalarını örnek alıyoruz ve yeni kuşaklara aktarıyoruz.

Köy Enstitüleri tamamen Türkiye’ye özgü ve Türkiye’nin bağrından çıkmış bir eğitim projesidir. Atatürk temelini attı, İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkan’lığı döneminde açıldı. Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanı olarak yönetti. İlköğretim genel Müdürü, öğrencilerin babası İsmail Hakkı Tonguç tarafından uygulaması yaptırıldı.

Aydınlanma ateşini yakan Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940 yılında 3803 sayılı yasa ile açılmışlardır. 17 Nisan yeni bir devrimin, yeni bir fethin günüdür. Dönemin Milli Eğitim bakanı Hasan Ali Yücel “Türk Devletinin dağlarında, bayırlarında kendi kendine açıp solan çiçek bırakmayacağım” diyerek Köy Enstitülerini açtı ve sözünü tuttu.

Köy Enstitülerinin kuramcısı ve uygulayıcısı Baba İsmail Hakkı Tonguç “ İnsanoğlunun en büyük zaferi korkuyu yenmesiyle elde edeceği zaferdir” diyordu. Bu da Köy Enstitülerinde kazanılıyordu.

Cumhuriyet Eğitim Devrimi değerini; Köy Enstitüleriyle kazandı. Köy Enstitüleri aydınlık ve dönüşüm kurumlarıydılar. Toplum için insan yetiştirmeyi hedefleyen ilerici ve hümanizmi ilke edinen okullardı. Köy Enstitülerini bitiren öğrenciler, eğitimciler köylere giderek hem insanları aydınlattılar, hem de çalıştıkları köyleri kalkındırdılar.

Türk ulusu olarak Köy Enstitüleri evrensel kültüre tek katkımızdır. Bu okullarda araştırma yapan, bilgiyi beceriye ve ise dönüştürme özelliğine, güzelliğine sahip eğitimciler yetişti. Köy Enstitüleri ana kucağı kadar sıcak, baba ocağı kadarda güvenliydiler.

Ülke toprakları üzerinde kurulan Köy Enstitüleri öğrencilerin okullarını kendileri yapmaları, sularını kendileri getirmeleri ile başarıya ulaştı. Gönen ilk öğretmen okulu Edebiyat öğretmenim Sayın Özbek İncebayraktar şu dizeleriyle Köy Enstitülerini ve öğrencileri daha iyi anlatmaktadır.

Siz her gece

Mehtaba çıkarken Heybeli de

Onlar:

Duvar ördüler

Çatı çattılar

Yıldızlara bakarak yaz geceleri

Kazma salladılar, yorulmadan

Kerpiç döktüler, Kerpiç

Sızlanmadılar hiç

Yakıştı nasırlı ellerine kitap ve çekiş

Köy Enstitüleri 1942 yılında ilk mezunlarını verdi. Enstitülü çıkışlı eğitimciler ve sağlıkçılar köylerde çoban ateşlerini yakmaya başladılar. İmece yoluyla köylerde okullar yaptılar. Enstitüde öğrendikleri tarım, demircilik, marangozluk, arıcılık, duvar ustalığı, meyve ve fidancılık sağlık bilgilerini köylere taşıyarak, küçük enstitüler oluşturdular.

Köy Enstitüleri 1940–1946 yılları arasında altın cağını yaşadı. 17 bin öğretmen yetişti, 9 bin eğitmen, 500 sağlık memuru, 450 Ebe mezun olarak aydınlık meşalelerini köylerde yaktılar. Köylerde 8000 okul açtılar. Okuma yazma oranı %10’lardan % 60 ‘lara kadar yükseldi.

Köy Enstitüleri çok sayıda bilim adamı, düşünür eğitimci sağlıkçı, yazar, şair ve siyasetçiler yetiştirdi. Fakir Baykurt, Dursun Akçam, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Hatun Birsen Başaran, Pakize Türkoğlu, Talip Apaydın, Ümit Kaftancıoğlu, Mehmet Uslu, Ali Dündar, Mustafa Şanlı bunlardan birkaçı

Dünyaca ünlü eğitimci ABD’li JONDEVEY “Hayalimdeki okulları Türkler yarattı, fakat ciğeri kediye kaptırdılar” diyerek bu okulların önemi vurgulamıştır. Köy Enstitüleri “özgür insan”, “yaratıcı insan” yetiştiren kurumlardı. Köy enstitülerinin felsefesinde: insan, sanat, demokrasi ve üretim vardı.

Üretime dayalı çağdaş Köy Enstitülerinin bu başarıları bazı dış güçleri, toprak ağalarını feodal yapıyı rahatsız etmeye başladı. İnsanların aydınlanmasını ve uyanması istemediler. Karşı devrimciler bu kurumlarımıza leke sürdü, karalama kampanyası başlattılar. Aydınlarımızı kötülediler ve onlara saldırdılar, kitapları toplatıp yaktılar. Kendi okulunu kendin yap kampanyasını durdurdular. Köy Enstitülerinin kurucularına ve mezun olan aydınlarını komünistle suçladılar. Kabul edilmez iftiralar attılar. Kapatılması için ellerinden geleni yaptılar, böylece Enstitüler niteliğini kaybetmeye başladılar.

Köy Enstitüleri kapatılmasaydı,

•          Okulsuz Köy, öğretmensiz okul kalmayacaktı.

•          Tüketici bir toplum yerine üretici bir toplum olacaktık

•          Ekonomimizi İMF yönetmeyecekti.

•          Laiklik tartışılmayacak, Atatürk devrimlerine saldırılmayacaktı

•          Misyoner okulları Ülkemizde açılmayacaktı

•          Ulus devlet ve üniter yapı tartışılmayacak, cemaatleşme olmayacaktı

•          Eğitim ve sağlıkta eşitlik sağlanacak, paralı eğitim ve sağlık olmayacaktı

•          Ülkemizde Toprak reformu yapılacaktı

•          Atatürk’ün istediği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılacaktı.

•          Gelişmiş ekonomi, kalkınan ülke, özgür bireyler olacaktık

Köy Enstitülerinin kurucu mimarları İsmet İnönü’yü, Hasan Ali Yücel’i, İsmail Hakkı Tonguç’u  ve Enstitü mezunu; eğitim kahramanlarını saygıyla anıyoruz. Yaşayan Enstitü mezunlarına sağlıklı günler diliyoruz.

Yakmış olduğunuz aydınlanma ışığı sönmeyecektir….  

Saygılarımla…

Not : Köy Enstitülerinin 73. kuruluş yıldönümü, 17 Nisan Çarşamba günü, Gönen’de saat 10:00’da başlayacak programla ve çeşitli etkinliklerle kutlanacaktır.

Katılımlarınızı bekliyoruz”.

Bu haber 662 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...