“Isparta’da ne kadar alanda gülcülük yapıldığını bilmiyoruz!”

1 Mayıs 2013 18:23

Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, 2012 iş yılı 47. Olağan Genel Kurul’da çok önemli mesajlar verdi. Çelik, tabiri caizse iğneyi başkasına çuvaldızı kendisine batırdı. İşte Çelik’in çok önemli 3 tespiti;

 

** “Sadece gülün Isparta ve çevresinde yetişen bir ürün gibi düşünüp dar kalıplar içerisine alırsak, ulusal manada, uluslararası manada da baktığımız zaman eksik kararlar, yetersiz kararlar verebiliriz. Onun için sadece bu bölgeyi değil, bu bölgenin dışında neler olup bittiğine, dünya piyasalarında da neler olup bittiğine bakmamız gerekir.”

 

** “Isparta’da şu aşamada bahçe bazında yeteri kadar ekili alan olduğunu düşünüyoruz. Fakat ne yazık ki bu konuda kesin kayıtlar yok. Bu bölgede ne kadarlık bir arazide gül çiçeği yetiştirebiliriz tarımsal faaliyet olarak bunu bilmek zorundayız. Yoksa geleceğin planlarını yapabilmek gerçekten çok zor!”

 

** “Sadece gülün sosyolojik tarafıyla, festivalleri ile panayırları ile uğraşmak yetmiyor. Bence işin tavanı ile değil, tabanı ile uğraşmak gerekiyor. Bu konuda söz söyleyen ve kendisini bundan sorumlu ve yetkili olduğunu söyleyen kurum ve kuruluşlardaki kişilerin öncelikle tarlaya inmeleri gerekiyor. Tarlaya inmedikleri sürece yukarıda yapacakları her türlü konuşmalar, ütopyadan ileri geçemez. Eğer ki Gül Vadisi Projesi hayat bulur ise bu projenin içerisinde de şu ana kadar bahsettiklerimin hemen hemen tamamı mevcut.”

 

Gülbirlik 2012 iş yılı 47. Olağan Genel kurulu dün yapıldı. Kurul’da ilk olarak Faaliyet ve Denetim Raporları okundu ve onaylandı. Daha sonra Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, söz aldı. Çelik, üyelerin bulunduğu toplantı salonunda çok önemli tespitlerde bulundu ve anlamlı mesajlar verdi. Çelik ilk olarak sektörü genel bir çerçevede değerlendirdi. Alınması gereken tedbirleri bir bir ortaya koyan Çelik, şunları söyledi; “Sektörün ticari faaliyetleri nereye kayıyor, bizlerin bu durumdan alması gereken tedbirler ya da kararlar var mıdır, ne yapmamız gerekir, genel bir çerçeve içerisinden değerlendireceğim. Çünkü bu bizim sadece ne Gülbirliğin, ne benim, ne de köydeki herhangi bir üreticimizin sorunu. Bu, hepimizin sorunu olması itibariyle, bunu birlikte değerlendireceğiz ve bundan sonrasında da yapılması gereken işler konusunda ortak hareket ederek, güçbirliği oluşturma adına önemli olduğunu düşünüyorum.

GÜLÜ, SADECE ISPARTA’DA YETİŞEN BİR ÜRÜN OLARAK GÖRMEMELİYİZ

Gülbirlik’te, 1954’ten bu yana gelen bir tarihi geçmişin ve geleneğin büyük bir tecrübesi var. Bu tecrübe Gülbirlik’i bu günlere kadar taşıdığı gibi bundan sonra da çok uzun yıllar geleceğe taşıyacağından eminiz. Fakat bizden öncekiler üzerine düşen görevleri hakkıyla yaptıkları için bugüne kadar gelebilmişiz. O zaman bizim, bizden sonraki gelecek olan nesillere bu bölgemize geniş manada da bakacak olursak ülkemize gerçekten büyük borçlarımız ve görevlerimiz var. Bunu yerine getirmek zorundayız. Bu perspektiften baktığımızda sadece gülün Isparta ve çevresinde yetişen bir ürün gibi düşünüp dar kalıplar içerisine alırsak, ulusal manada, uluslararası manada da baktığımız zaman eksik kararlar, yetersiz kararlar verebiliriz. Onun için sadece bu bölgeyi değil, bu bölgenin dışında neler olup bittiğine, dünya piyasalarında da neler olup bittiğine bakmamız gerekir.

ISPARTA’DA NE KADAR ALANDA GÜLCÜLÜK YAPILDIĞINI BİLMİYORUZ!

Isparta’da şu aşamada bahçe bazında yeteri kadar ekili alan olduğunu düşünüyoruz. Fakat ne yazık ki bu konuda kesin kayıtlar yok. Belki bizim ilk başlangıçta hareket noktamız olan bu noktadaki eksikliğin giderilmesi gerekiyor. Bununla ilgili olarak gerek Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’ne, gerekse Ziraat Fakültesi’ne yapmış olduğumuz müracaatlarda en azından bu bölgede ne kadarlık bir arazide gül çiçeği yetiştirebiliriz tarımsal faaliyet olarak bunu bilmek zorundayız. Yoksa geleceğin planlarını yapabilmek gerçekten çok zor. Ya da hedeflerimizde sapma olması her zaman muhtemeldir. Onun için biz bununla ilgili bu yıl Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü bünyesinde müracaatta bulunduk. Dedik ki, bu bugüne kadar yapılamadı, ama bundan sonra da yapılamayacak anlamına gelmez. Ne yapıp yapıp, bu memlekette ne kadar gül çiçeği bahçesi ihdas edilmiştir bunu bilelim dedik. Bununla ilgili dünya piyasaları ile rekabet edebilme imkânına sahip miyiz, değil miyiz? Dünya projektörünü takip ettiğimizde ilave mi yapılması gerekir, mevcutların korunması mı gerekir, yoksa biraz daha denetim ve kontrolün yapılması mı gerekir? Bu bizim için birinci sırada. İnşallah önümüzdeki Ağustos ayını geçirdikten sonra köklü bir çalışma başlatıp bunun tespitini yapmak istiyoruz.

İLAÇLAMAYI YANLIŞ YAPIYORUZ!

İkincisi; sadece bununla yetinmeyeceğiz. Yine Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile yapmış olduğumuz işbirliği neticesinde iyi ürün politikası yapmak. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’ne, bununla ilgili şöyle bir proje geliştirdi; bu proje inşallah önümüzdeki haftalarda bizzat Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nezdindeki ilgili genel müdürlüklerle bu konuyu direkt paylaşacağız; Öncelikle kooperatif bünyesinde bulunan üretici ortaklarımız üzerinden hareketle bunların ürünlerinin ‘iyi ürün’ politikası çerçevesinde ilaçlanması, bakımı, sulaması, budaması, gübrelemesi gibi konularda, üreticilerimizin cebinden hiçbir para çıkmayacak şekilde, Gülbirlik’ten de herhangi bir ödeme yapılmaksızın, tamamen bakanlığın teşvik konularından faydalanmak amacıyla böyle bir çalışma başlatacağız. İnşallah gülcülüğü geleceğe taşıma açısından önemli bir faaliyet olacak. Bugüne kadar ilaçlama konusunda da hep aynı şeyleri söyledik, ama ilaçlamada bir türlü istediğimiz sonuca ulaşamadık. Çünkü biz bir ilaç firması değiliz. Ya da ilaç firmalarının bayilerine bir yaptırım gücümüz de yok. Ama Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün böyle bir yetkisi var. Onlar, buna paralel olarak yapılacak çalışmalarda ilaç firmaları ile gerekirse bir toplantı yapmak suretiyle, kimin nerede hangi ilacı hangi şekilde kullanacağı konusunda bilgilendirme toplantıları, gerekirse ilaç firmalarına bu konuda yaptırıma kadar götürebilecekleri yetkiler var. Bu bizim işimizi biraz kolaylaştıracak.

BENCE İŞİN TAVANI İLE DEĞİL, TABANI İLE UĞRAŞMAK GEREKİYOR

Bu yetmiyor, biz bunu yıllardır söylüyoruz. Sadece gülün sosyolojik tarafıyla, festivalleri ile panayırları ile uğraşmak yetmiyor. Bence işin tavanı ile değil, tabanı ile uğraşmak gerekiyor. Bu konuda söz söyleyen ve kendisini bundan sorumlu ve yetkili olduğunu söyleyen kurum ve kuruluşlardaki kişilerin öncelikle tarlaya inmeleri gerekiyor. Tarlaya inmedikleri sürece yukarıda yapacakları her türlü konuşmalar, ütopyadan ileri geçemez.

Eğer ki Gül Vadisi Projesi hayat bulur ise bu projenin içerisinde de şu ana kadar bahsettiklerimin hemen hemen tamamı mevcut. Üst kademelerde yaptığımız çalışmaların netice bulabilmesi için sizlerin de buna katkıda bulunmanızı istiyoruz. Gülçiçeği, tarladan toplandıktan sonra iki saat içerisinde kaynatıldığı takdirde randımanınızın 3 bin’in altığında olduğu kaçınılmaz. Şartları oluşturur isek, üretimden kaynaklanan bir kârlılığımız söz konusu. Piyasaya çıktığınız zaman, piyasanın kendine göre oluşturduğu bir fiyat aralığı var. Bu aralığın içerisinde hareket etmek zorunda kaldığınız zaman, sizin üretim kârlılığınız artmış, düşmüş, hiç kimseyi ilgilendirmiyor. Onun için bizim günün maliyet fiyatlarından kâr edebilmemiz için herkes üzerine düşeni yapacak. Umarım bu sezon olmasa bile, önümüzdeki sezonda bu bahsettiğim şeyleri aşmış olacağız.

DÜNYA SADECE ISPARTA’NIN GÜLÜNE MUHTAÇ DEĞİL BU İYİ BİLİNMELİ

Bize rakip olan ülkelerden bahsedeyim. Başta Bulgaristan. Son yıllarda Afganistan, arkasından Hindistan ve Arabistan geliyor. Bazı arkadaşlarımız şöyle düşünüyor; sanki Isparta’dan başka bir yerde hiç gül üretilmiyormuş da, dünya piyasalarındaki parfüm ve kozmetik sanayinin kullanıcıları Isparta’nın gülüne muhtaçmış gibi bir algılama var. Kesinlikle böyle değil. Hiç beğenmediğiniz, hiç dikkate almadığınız Suudi Arabistan’da bile 140 tane irili ufaklı üretim tesisleri var. Ortalama10 kgüretseler,1.400 kgyağ yapar. İyi ki, parfüm ve kozmetik sanayide Avrupa ve diğer firmalara karşı bu ürünün rekabet edebilme gücü yok. Tamamen sanayileşmiş, modern üretim tesislerine kavuşmadıkları için öyle bir dezavantajları var. Ama bir gün, bu piyasaya çıkmayacakları anlamına gelmez. Bizim, dış hatları, bizim dışımızda gelişen olayları da dikkate alarak, değerlendirerek, biraz önce bahsetmiş olduğum konularda da dengeli, isabetli, geleceğe yönelik ve gülün geleceğini kurtarmak adına yapılacak olan çalışmaların esası olmalı.

ROSENSE’NİN BİZE KATKISI ÇOK BÜYÜK

Rosense’nin buradaki Gülbirlik’e katkısı nedir? Biz geçen sene, tabi ki burası bir kurumdur. Özel sektör gibi masrafları bitmiş, kapıya kilit vurmuş bir kurum değiliz. Biz bir marka olarak, bir kooperatifler birliği olarak 12 ay faaliyetini sürdüren bir firmayız. Dolayısıyla masraflarınızı ne kadar sınırlarsanız sınırlayın, belli bir miktarın altına düşüremezsiniz. Onun için, Rosense, son yıllarda Gülbirlik’in masraflarını desteklemeye başladı. Eğer geçen senelerde belli miktarda ürün bedellerinde artış sağlanabilmişse, bu Rosense’nin elde ettiği kârlardan Gülbirlik’e yapmış olduğu aktarımların neticesindedir. Doğrudan verilmiyor ama dolayı olarak, personel masraflarını, yol giderlerini karşılayarak destekliyor. Hâlbuki biz hesaplamaları yaparken, sabit giderleri hesaba alıyoruz. Sabit giderler zaten başa baş gidiyor. Peki, bu giderler nereden ödeniyor? Elbette ki Rosense’nin elde ettiği gelirlerden. Zaten Rosense Gülbirlik’e borçlu. Hem bir taraftan borcunu ödemeye çalışıyor, hem de bir taraftan ürün fiyatlarını maksimum seviyede tutmak suretiyle üreticinin cebine girecek olan paranın daha fazla olmasını sağlıyor.

İNŞALLAH SICAKLARDAN ETKİLENMEYİZ

Bugüne kadar hava şartları çok iyi geçti. Fakat yaptığımız araştırmalara göre bu yıl son yüzyılın en sıcak ve en kurak yaz mevsimi geçmesi bekleniyor. İnşallah böyle olmaz. Bugüne kadar tarlada bir sorun olmadan geldi. İnşallah bu sıcaklar biz kampanyayı bitirdikten sonra gelir. İnşallah kampanyamızı kazasız belasız atlatırız, bir tehlike ile karşılaşmayız.”

2012 YILI 644 BİN TL ARTI BAKİYE İLE KAPATILDI

Öte yandan Olağan Genel Kurul’da Faaliyet Raporunu Gülbirlik Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Demir okudu. Demir, 2012 yılı giderlerinin toplamının 6 milyon 734 bin TL, gelirlerin toplamının ise 7 milyon 378 bin TL olduğunu belirterek 2012 yılını 644 bin TL artı bakiye ile kapattıklarını belirtti.

GENEL MÜDÜRÜN MAAŞI 5450 TL

Diğer taraftan raporların okunduğu sırada Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik’in maaşı ve üyelerin aldığı huzur hakları da rakamsal olarak ortaya kondu. Buna göre Çelik’in maaşı 5450 TL iken üyelerin huzur hakkı adı altında aldıkları ücret ise 900 TL olarak açıklandı. Ayrıca yurt dışı seyahatler ve harcırahların buna dahil olmadığı belirtildi.

Bu haber 989 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...