“Anadilinde eğitim hakkının önündeki engeller sürmüştür”

22 Haziran 2013 13:32

Eğitim-Sen İl Temsilciliği Başkanı M. Rıfat Gürbüz, 4+4+4 eğitim sistemi ile, farklı dil ve lehçelerde “seçmeli ders” uygulamasına gidildiğini ancak anadilinde eğitim talepleri yok sayıldığını savundu.

Gürbüz açıklamasında şu görüşlere yer verdi; “Çağdaş ve nitelikçe yeterli bir eğitim hakkından bahsedebilmemiz için eğitim; herkesi kapsamalı, yeterli sürede verilmeli, ulaşılabilir olmalı, kamu hizmeti olarak örgütlenmeli ve parasız olmalı, içeriğinin çağdaş, bilimsel, laik ve resmi dil yanında diğer anadillerinde de yapılabilmesi mümkün olmalıdır. Demokratik, laik ve bilimsel bir eğitim sisteminin oluşturulmasının öncelikli koşulu, eğitim bilimlerinin temel ilkesi olan her çocuğun kendi anadilinde eğitim almasıdır. Anadilinde eğitim, çocukların zihinsel gelişimlerinin, öğrenme yeteneklerinin ve sağlıklı bir kimlik edinmelerinin olmazsa olmaz koşullarındandır.

Her çocuk en iyi bildiği dil veya dillerde eğitim aldığında en iyi öğrenir. Okuduğunu anlama, anlatma ve eleştirel düşünebilme ve yorum yapabilme yetisi bu yolla gelişebilir. Dünyayı ve toplumsal ilişkileri kendi “sesleriyle” anlamlandırabilir. Demokratik değerleri ve toplumu yaratma ve ona sahip çıkmada yer alabilecek bireylerin eşit katılımı ancak anadilinde eğitimi gerçekleştirerek sağlanabilir.

4+4+4 ile farklı dil ve lehçelerde “seçmeli ders” uygulamasına gidilmiş, ancak temel bir insan hakkı olan anadilinde eğitim talepleri yok sayılmıştır. Bireylerin kendi anadillerinde eğitim hakkından yoksun bırakılmasının, çocukluktan itibaren zihinsel gelişimi ve kimlik edinme sürecini olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bütün bu bilimsel gerçeklere rağmen anadilinde eğitim konusunda iktidar tarafından benimsenen ırkçı-şoven yaklaşımın 2012-2013 eğitim öğretim yılında da ısrarla sürdürülmesi, eğitim biliminin en temel ilkesi olan anadilinde eğitim gerçeğini yok saymak anlamına gelmiştir. 

Yapılan kapsamlı araştırma ve çalışmalardan elde edilen bulgular, anadili Türkçe olmayan çocukların, diğer tüm öğrenci grupları gibi, birçok bakımdan olukça heterojen bir grup oluşturduğunu göstermektedir. Bu heterojenliği sağlayan en önemli değişkenler; sınıfsal, toplumsal cinsiyet, yaşanılan mekân, ana babaların siyasal görüşleri, farklı düzeylerdeki çift veya çok dillilik durumları, göç, inanç ve lehçe ile ağız farklılıkları olarak sıralanabilir. Eğitim dünya genelinde bu türden eşitsizliklerin üretilmesinde ve sürekli yeniden üretilmesinde ciddi rol oynamaktadır. Ancak eğitime yapılabilecek bir takım müdahalelerle bu eşitsizlikleri yine eğitim yoluyla gidermek mümkündür.

Ortaöğretime giriş sınavları ile üniversite giriş sınavlarında ve en son 2013 YGS’de ortaya çıkan sonuçlar, bir kimlik ifade etme imgesi olan anadilinde eğitimin ne kadar gerekli oluğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Son yapılan YGS’de hemen her yıl olduğu gibi bu yılda bölgede bulunan 16 il sıralamada 66 ile 81 il arasında yer alarak son 16 ili oluşturmuştur. Bu iller asında, 73.sırada yer alan Diyarbakır’da, 77. sırada yer alan Van’da, 68.sırada yer alan Siirt’te, 80.sırada yer alan Şırnak’ta ve 81.sırada yer alan Hakkâri’de okuyan çocuklarımızın yaşayacakları mutsuzluk bir ömür boyu sürecek ağır tahribatlara neden olacaktır.

Okulları ve programları eşitlikçi, farklılıkları içeren, barışçıl ve demokratik temelde yeniden tanımlamak gerekmektedir. Bu noktada ders kitaplarında yer alan ırkçı, şoven ve farklılıkları yok sayan bütün ifadeler kitaplardan çıkarılmalıdır. Barış okulu, dili ve eğitimi “ötekine” duyulan bütün düşmanlık duygularını yok edecektir.

AÇIK LİSE KAYITLARI ARTTI,

ÖRGÜN LİSE KAYITLARI AZALDI

Zorunlu eğitimin 8 yıldan kademeli olarak 12 yıla çıkarılmasıyla daha fazla çocuk ve gencin eğitim sürecine gireceği iddia edilmiş fakat sonuç tam tersi olmuştur. 4+4+4 ile ilk 8 yıl örgün eğitim, son 4 yılda “açık lise” uygulamasının olması açık lise kayıtlarını arttırmıştır.

2012-2013 eğitim öğretim yılında açık öğretim lisesinde okuyan 1 milyon 14 bin 409 öğrenciden 552 bin 514’ü erkek, 461 bin 895’i ise kız öğrencilerden oluşmuştur.  2011-2012 eğitim yılında açık öğretim lisesinde okuyan toplam 940 bin 268 öğrencinin ise 507 bin 163’ünün erkek, 433 bin 105’inin kız öğrenci olduğu dikkate alındığında bu yıl açık liseye 45 bin 351 erkek, 28 bin 790 kız öğrenci kayıt olmuştur. Bu durumda açık liseye kayıt yaptıran kız öğrencilerin sayısı bir önceki yıla göre 28 bin 790 artmıştır. Örgün ortaöğretime devam etmeyenlerden açık lise yeni kayıt sayılarını çıkardığımızda 4+4+4 dayatmasının kız öğrenciler açısından yarattığı düşündürücü bir durum daha ortaya çıkmaktadır. 12 bin 172 erkek öğrenci, 37 bin 277 kız öğrenci olmak üzere toplam 49 bin 449 öğrenci açık lise veya temel ortaöğretim kurumlarından hiçbirine kayıt yaptırmamıştır.

TAŞIMALI EĞİTİM UYGULAMASINDAKİ

ARTIŞ ENDİŞE VERİCİ BOYUTLARA ULAŞMIŞTIR

Milli Eğitim Bakanlığı, çeşitli nedenlerle okula erişimde sorunları yaşayan ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileriyle özel eğitime ihtiyacı olan öğrencileri belirlenen okullara günübirlik taşımaktadır. Türkiye’de 24 yıl önce, 1989-1990 eğitim öğretim yılında sadece 2 ilde başlayan taşımalı eğitim uygulaması, Türkiye’nin çağ atladığı, ekonomik olarak geliştiği iddialarına karşın günümüzde Türkiye'nin neredeyse bütün illerinde uygulanır hale gelmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), 1989 yılında sadece 2 ilde, 305 ilköğretim öğrencisiyle başlattığı ve günümüzde kapsamı giderek genişleyen taşımalı eğitimden, 2011-2012 eğitim öğretim yılında 742 bin 924 ilköğretim öğrencisi yararlanırken, 2012-2013 eğitim öğretim yılında taşınan öğrenci sayısı 810 bin 809’a çıkmıştır.

2011-2012 eğitim-öğretim yılında ülke genelinde 37 bin 706 okul 5 bin 968 merkez okula taşınırken, toplam taşınan öğrenci sayısı 742 bin 924 olmuştur. Eğitimde 4+4+4’ün uygulanmaya başladığı 2012-2013 eğitim öğretim yılı itibariyle 27 bin 635 okul, 7.037 merkez okula taşınmaya başlamış, taşınan öğrenci sayısı artarak 810 bin 809’a çıkmıştır.

 4+4+4 SONRASINDA ÖZEL OKUL

KAYITLARI YÜZDE 15 ARTMIŞTIR

Eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında özel okullardaki öğrenci sayısı, geçen yıla göre belirgin bir şekilde artmıştır. Velilerin çocuklarını özel okullara yönelmesinde kamu eğitim kurumlarının bu düzenleme nedeniyle yaşadığı tahribat belirleyici olmuştur. Zorunlu-seçmeli din dersleri, aşırı kalabalık sınıflar, öğretmen yetersizliği, fiziki koşullar vb gibi pek çok neden birçok velinin özel okullara yönelmesini beraberinde getirmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2012-2013 istatistiklerine göre örgün özel öğretim kurumlarına giden öğrenci sayısı geçtiğimiz eğitim öğretim yılında 535 bin iken, bu yıl 4+4+4 sonrasında bu rakam yüzde 15 artışla 613 bine kadar çıkmıştır.

Eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında özel okulöncesi eğitim kurumu sayısı 2.848`den 3.641’e, özel ilköğretim okulu sayısı; 992 ilkokul ve 904 ortaokul olmak üzere Türkiye koşullarında hayal bile edilemeyecek rakamlara ulaşmıştır. Aynı dönemde özel ortaöğretim sayısı 840`tan 1.033’e çıkmıştır. Hükümetin meslek liselerine yönelik teşviki daha mürekkebi kurumadan etkisini göstermiş, geçtiğimiz yıl 45 olan özel meslek lisesi sayısı yaklaşık arak 126’ya çıkmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı`nın yıllardır okullara yeterli ödenek ayırmadığı gerçeği ortada dururken, okulların veliler ve diğer ticari faaliyetlerden gelir elde etme girişimleri hızla artmaktadır. Eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek talebimiz karşısında "kaynak yok" diyenlerin, özel meslek lisesi açacak olanlara öğrenci başına 5 bin lira vereceğini açıklamış olması büyük bir çelişki olarak hayata geçirilmiştir. 

4+4+4 DAYATMASI ENGELLİLERİN

EĞİTİMİNE DARBE VURMUŞTUR

4+4+4 ile okula başlama yaşı 60-66 ay belirlenmiştir. Bu uygulamaya engelli öğrenciler de dâhil edilmiştir. Engelli bireylere, özel eğitim okullarında bireysel eğitimden ziyade grup eğitimi uygulanmaktadır. Okulların genel durumu değerlendirildiğinde erken yaş eğitim programlarının uygulanmasında ciddi sakıncalar söz konusudur.

Engellilerin eğitimi 4+4+4 kapsamına alınırken, kamu okullarında bulunan özel eğitim sınıfları ve özel özel eğitim kurumlarının (rehabilitasyon merkezleri) karşı karşıya olduğu sorunlar göz ardı edilmiştir. Özel eğitim kurumlarının fiziki alt yapılarının yetersizliği, nitelikli personel, oyun alanı yoksunluğu, ulaşım ve taşınmada yaşanan sorunlar artarak devam etmiştir. Bu alanda açılan kurumlar, merkezler gelişmiş illerde yoğunlaşmıştır. Yatırımlar eşitsiz ve dengesizdir. Bu durum hizmetten yararlanamayan milyonlarca ailenin umutsuzluk ve çaresizlik içine düşmesine neden olmuştur.

Siyasal ve ideolojik anlamda; 4+4+4 eğitim sistemi ile getirilen seçmeli ders mantığı ile, öğrencilere dayatılan din eğitiminin (Kuran’ı Kerim, Temel Dini Bilgiler, Hz. Muhammed’in Hayatı) engelli öğrencilerin programına yansıtılmaya çalışılmış olması dikkat çekicidir. 2010 yılında, otizmli ve diğer zihinsel engelli öğrencilerin ders programlarından eğitimde daha çok ihtiyaç duydukları beden eğitimi, görsel sanatlar, müzik gibi branş ders saatleri düşürülerek, yerine “zorunlu din dersi” uygulaması getirildiği hatırlanacaktır.

Otizmli ve diğer zihinsel engelli öğrencilerin ‘soyut’ kavramları öğrenme güçlüğü yaşadıkları, ‘somut’ kavramlar üzerinden gelişimlerinin sağlandığı bilimsel ve pedagojik bir gerçekliktir. AKP hükümeti gözünü o kadar karartmıştır ki, somut nesneleri tanımlamakta zorluk çeken otistik çocuklara soyut içerikli “zorunlu din dersi” getirmekte bir sakınca görmemiştir.

Okullarda farklı seçmeli derslerin olmasına rağmen, “başka seçecek ders yok, öğretmen yok” iddiası ile bu derslerin fiilen zorunlu hale getirilmesi, 4+4+4’ün siyasi ve ideolojik yönünü gözler önüne sermektedir. Bu uygulama, engelli bireylerin gelişim seyirlerinin ve eğitimlerinin tamamen görmezden gelindiğinin somut bir kanıtı niteliğindedir”.

 

Bu haber 665 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...