Afyonkarahisar Faciasından Çıkarılacak Dersler-2

11 Eylül 2012 18:15

Op. Dr. Levent BAŞYİĞİT

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

 

Afyonkarahisar Faciasından Çıkarılacak Dersler-2

 

Sadece son iki ayda yaşadığımız bazı olayları yan yana getirdiğimizde bile, ortaya çok  düşündürücü bir tablo çıkıyor.

 

Sorunları çözme iddiasıyla ortaya çıkarken, yenilerini ihdas etmekte ne derece becerikli olduğumuzun son örneğini 4+4+4 ucubesinde görebiliyoruz. Hemen hemen herkes eğitim meselesinin ana okulundan, meslek okullarına, üniversiteye  kadar tepeden tırnağa âcil önlem alınması gereken öncelikli problemimiz olduğunda hemfikirdir. Ancak çözüm adına öylesine yanlış bir adım atıldı ki, Millî Eğitim Bakanı dahil kimse mutlu değil.Milli Eğitim Bakanlığı mutlu değil zira kış şartlarının yaklaştığı şu günlerde okul bahçelerine derme çatma prefabrik sınıfların yapımı ile uğraşıyor.Belki de bu önlem bile yetmeyecek Türkiye tekrar sabahçı-öğlenci de denen ikili eğitimle tanışacak. 5,5 yaşında ki çocuklarımızın aileleri mutlu değil zira 7 yaşında ki diğer çocuklarla aynı sınıfta, ortamda eğitime başlayacak çocuklarının haklı olarak ezilmelerinden, bocalamalarından endişe etmekteler.Yetkililer 5,5 yaşında ki çocuğunu okula göndermeyenleri ideolojik yaklaşmakla itham etmekte hatta pkk yönlendirmesi olarak algılamakta ve para cezası uygulanacağını ifade etmektedirler.Geriye bir çözüm yolu kalıyor. Her zaman olduğu gibi Milli Eğitim politikalarının yanlışlığını Sağlık Bakanlığının doktorlarından alınacak raporla çözmeyi düşünmek.Bu konuda Milli Eğitim her türlü raporu geçerli saymayacağını, çocuk uzmanının vereceği fiziksel gelişme geriliği veya psikiyatri uzmanının vereceği akıl ve ruhsal gelişme geriliği teşhisleri ile verilecek raporları yürürlüğe koyacağını açıkladı.Yani aileler çocuklarını hayatlarının ilk yıllarında gerçek olmayan raporlarla tanıştırmak ve kendilerini rahatsız edecek teşhisli raporlar ile karşı karşıya kalmaktadırlar.Bütün bu problemler yumağına ne gerek vardı.Neden şartlar hazır hale geldiğinde, daldaki elma olgunlaştığında yemeği düşünmüyoruz ki.?  Böylesine ciddi ve kronik bir meselenin gerekli çalışma ve istişare yapılmadan  alelacele Meclise getirilip yasalaşmasının mantikî  bir izahını kimse yapamaz.

 

Benzer bir aculluk büyük iddialarla gündeme getirilen Fatih projesinde yaşanıyor. Daha sağlıklı öğrenim yapılacak bir okul yapısına, geçilmeden sınıflarda öğrenciler üst üste yığılırken büyük maliyet gerektiren bu projenin gündeme alınmak istenmesi,  hesapsızlığın tipik bir örneğidir. Böylece sadece eğitim sistemine değil, zaten kaynak sıkıntısı içerisinde bunalan maliyeye de darbe vurulmuş oluyor.

 

Neticede can kayıplarının bulunmaması bu gibi kurumlardaki vahim yanlışların gerektiği ölçüde tartışılmasını önlüyor. Ancak Silahlı Kuvvetlerde durum doğal olarak farklı cereyan ediyor. Çünkü yanlışların sonuçları can kaybıyla ödeniyor.

 

En son Afyonkarahisar’da yaşanan facia, kurumları çalışmaz hale getiren, devlet  yapısını  neredeyse paralize eden ciddiyetsizliğin, bilgisizliğin , ilgisizliğin, sorumsuzluğun, duyarsızlığın  tipik bir örneğidir.Kimlik tesbiti tamamlanamadığı için 25 şehidimizin naaşlarını toprağa veremediğimiz bir günde bölgeye gelen Genel Kurmay Başkanına içinde santranç takımı da olan çeşitli hediyeler sunan, tepkiler karşısında özür dilemek yerine Afyon'u tanıtmak, fakir insanların ürünlerinin satışını  arttırmak için verdim diyen Afyon Valisinin hali bir başka garabet.

 

Silahlı Kuvvetler bünyesinde yaşanan bu elim olayın anlam bakımından benzerleri hemen her gün başka askeri birliklerde ve  başka kurumlarda da yaşanıyor. Ölüm olaylarının olmaması nedeniyle bunları önemsememek  çok yanlış olur.

 

Meselâ merkezi sınav sistemi tam anlamıyla çökmüş durumda; yıllardır neredeyse şaibesiz bir sınav yapılamıyor. Soruların sızdığı anlaşılınca bazı  sınavlar iptal edilse bile, failler nedense bulunmuyor. Bu karmaşada PKK’nın da yer aldığı anlaşılıyor. Bu durum terör örgütünün elemanlarını kamu kurumlarına yerleştirme imkânı bulduğunu gösteriyor. Hakimlik ve savcılık mesleğine geçmek için ahlaki ilkeleri fütursuzca çiğneyecek derecede gözü dönenlerin tesadüfen ortaya çıkması ve sınavın iptaliyle sorun çözülmüş olmuyor. ÖSYM Başkanı  hakarete varan ağır suçlamalara rağmen  makamından ayrılmayı  düşünmüyor. Ona bu görevi verenlerse “git” deme gereği nedense duymuyorlar.

 

Yolsuzluk ve rüşvet olayları dalga dalga yayılıyor. Belediyelerden emniyete, maliyeden Kamu İhale Kurumu gibi akçeli işlerin döndüğü yerlerde yapılan  denetimlerde çok sayıda görevli hakkında dava açma gereği görülüyor. Denetimlerin çok yaygın ve etkili olmamasına rağmen halen adliyeye intikal etmiş bulunan yolsuzluk dosyalarının sayısı, meselenin hangi boyutta olduğunu ortaya koyuyor.

 

son bölüm yarın.....

Bu haber 714 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...