Afyonkarahisar Faciasından Çıkarılacak Dersler-3

12 Eylül 2012 18:43

Op. Dr. Levent BAŞYİĞİT

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

Afyonkarahisar Faciasından Çıkarılacak Dersler-3

Türk ordusunun milletimizin gönlünde  her zaman ayrı bir yeri olmuştur. Çünkü ordumuzun varlığı yüzyıllar boyunca milletimizin güvenliğini , devletimizin bekasını sağlamış, millî varlığımızın teminatı olmuştu. Bilinen çevreler, felsefi ve ideolojik yapıları nedeniyle Milli devlete karşı olanlar PKK’lılar ve yandaşları nasıl düşünürlerse düşünsünler Silahlı Kuvvetlerimiz hâla en güvenilir kurum olma niteliğini korumaktadır. Ancak kurumun  çok ciddi sorunlarının bulunduğunu görmezlikten gelmek yanlış olur. Bunlar halledilmedikçe büyürler, daha sıkıntılı hale gelirler.

 

Halen devam eden davaların bir an önce sonuçlandırılması her bakımdan gereklidir. Her beş generalinden birinin cezaevinde  tutulduğu bir  kurumun moral yapısının mükemmel olduğunu kimse söyleyemez.  Yasaları   çiğneyen görev sınırlarını  aşarak politikaya karışanlar tecziye edilirken, kurunun yanında yaşın da yanmasına yol açacak özensizlik telafisiz zararlara yol açar. Malûm çevrelerin maksatlı kampanyalarının önlenmesi, kurumun görevlerini sağlıklı şekilde yerine getirebilecek  moral ve cesarete sahip kılınması en başta hükümetin görevidir.

 

Buna karşılık, diğer pek çok kurumda olduğu gibi Silahlı Kuvvetler içersinde de önemli sorunlar vardır ve bunlar çözüm beklemektedir. Dolayısıyla üst komuta kademesinin gerçekçi, kapsamlı ve cesur bir “İç durum” değerlendirmesi yapması gerekiyor.  Meseleler eğitimden, teçhizata, silah envanterinden personelin psikolojisine kadar her yönüyle masaya yatırılmalıdır. Yanlışların üstünü örtmek ve görmezlikten gelmek yerine, kurum kendi iç denetim mekanizmasıyla bunların üzerine cesaretle gitmelidir. Eksiklerin tamamlanması konusunda hükümetten açıkça talepte bulunulmalıdır.

 

Somali’den Filistin’e Libya’dan Mynmar’a kadar yüzlerce milyon doları insani yardım olarak gönderen bir devletin, teröristlerin her an saldırı yapmaya çalıştığı bölge karakollarını hâla tam olarak tahkim etmemesinin geçerli bir mazereti yoktur.

 

Geçen yılın Temmuz ayında 13 askerimizin şehit olduğu Silvan’daki saldırıda birliğin ciddi bir komuta ve yönetme  sorunu yaşadığı ortaya çıkmıştı. Başka bir  çok olayda da benzer tablolar  yaşanıyor. Geçen ay Uludere’ye minibüsle gönderilen askerler, araçlarının yuvarlanması sonucu canlarını kaybettiler. Böylesine bir bölgeye minibüsle asker sevkiyatı  yapan sorumlu hakkında işlem yapıldı mı, bilmiyoruz.

 

Geçen yıl Silvan’daki saldırıdan sonra Çukurca’da başlatılan operasyon sonucu PKK’nın çok ağır darbe yediği, sarsıntı geçirdiği görülürken, Uludere’deki olay patlak verdi. Büyük bir istihbarat zafiyeti ve dikkatsizlik sonucu 34 sivilin hayatını kaybetmesiyle , yapılan operasyonlar bir anda durduruldu; PKK tam kıstırılmışken adetâ nefes aldı. Sadece hata mı yapıldı; başka faktörler mi rol oynadı, bilmiyoruz. Bilinen bir şey varsa o tarihten itibaren bölgedeki birliklerin hareket kabiliyetinde önemli sorunlar yaşanıyor.

 

Diğer taraftan güvenlik güçlerinin sivil kesimden haber alma imkânları büyük ölçüde  kesilmiş durumda. PKK’nın ve yandaşlarının başlıca hedefleri olan köy korucularının sayıları giderek azalırken, bunların ne derece önemli işlev yaptıkları düşünülmeden adetâ kendi kaderlerine terkediliyorlar.

 

Beytüşşebab-ı ele geçirmek için yapılan son PKK saldırısı sırasında, bölgedeki aşiretlerin desteğinin ne derece önemli olduğu bir kere daha görüldü. 80’li  yılların başından  itibaren Şırnak başta olmak üzere, aşiretlerin mücadeleye katkılarının doğru değerlendirilmemesi sonucu,  güvenlik güçleri buralarda gerekli desteği artık alamıyorlar. Bir zamanlar PKK karşısında önemli bir direnç gücü olan  Jirki Aşiretinin şu anda pozisyonunun ne olduğu nedense görülmüyor. Kezâ aynı bölgede aşiretiyle beraber yıllarca PKK’ya karşı mücadele veren Kâmil Atığ yaklaşık üç yıldır Cizre’ de yargılanıyor. Gazetelerde çıkan haberlerden anlaşıldığına göre ciddi sağlık sorunları yaşayan, bir çok akrabasını PKK ile  mücadelesi sırasında kaybeden, ama devlete bağlılığını  ve saygısını hiç kaybetmeyen Kâmil Atığ da kendi kaderine , yalnızlığına terkedilmiş durumda.

 

PKK ve yandaşları basın aracılığıyla geçmişin intikamını alma peşinde. Tüm propaganda imkânlarını seferber ederek,  kendisine engel gördüğü kimseleri ezmek, güvenlik güçlerini sindirmek, hareket kabiliyetini ve cesaretini yok etmek istiyor.

 

Yakın zamana kadar bilinen kalemlerin dillerine doladıkları, manşet yaptıkları bazı iddialar vardı. Hani nerede BOTAŞ’ın asit kuyularında yok edilen cesetler ? İtirafçı adıyla meşhur ettikleri bazı isimlerin iddiasına  dayanılarak bölgede pek çok yerde  kazılar yapıldı. Yargısız infaz yapılarak gömüldükleri öne sürülenlerin kemikleri arandı. Bulundu bulunuyor derken uzun süredir konu gündemden kaldırıldı. Çünkü yalan iddialara dayalı dezenfermasyon hedefine ulaşıp, psikolojik tahribatını yapmıştı.

 

Bu kapsamlı kampanyaların ilk hedefi olan Silahlı Kuvvetlerin ve polisin bunlardan olumsuz etkilenmelerini önlemek gerekirken hiç birşey yapılmaması, hattâ tam bir eyyamcılık örneği sergilenerek iddiaların ciddiye alındığının gösterilmeye çalışılması büyük hata olmuştur. Dileriz yetkililer 2009’dan bu yana sürdürülen bu tarz hatâların farkına varsınlar ve artık tekrarlamasınlar.

 

Afyonkarahisar’daki facia bütün yönleriyle ciddi şekilde araştırılmalı, kurum içi zaaflar, eksiklikler, yanlışlar belirlenerek, bir an önce telafi yoluna gidilmelidir.Bir kaç subayın görev yerini değiştirmekle bu sorunun üstü örtülemez,kamuoyu tatmin edilemez. Bunlar iç denetim yöntemiyle yapılırken, meselenin medyada  acımasızca tartışma konusu yapılması, Silahlı Kuvvetleri yıpratmayı amaçlayan bir fırsat olarak görülmesi pkk ile 30 yılın en çetin mücadelesine giren ordumuzu paralizi edecek, dolayısıyla bundan Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti zarar görecektir.Şu kritik günlerde herkes nerede durduğuna iyi bakmalıdır.

Bu haber 706 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...