“Eğitimde ticarileştirme uygulamaları hızla artıyor”

14 Eylül 2012 18:09

Eğitim-Sen İl Temsilciliği Başkanı M. Rıfat Gürbüz, Türkiye'deki ailelerin çocuklarının eğitimi için ortalama bir OECD ailesine göre gelirleriyle kıyaslandığında iki kat daha fazla para harcadığını ifade ederek, “4+4+4 eğitim modelinin gösterdiği en somut gerçek, eğitim sisteminin ve çocuklarımızın ihtiyaçlarından çok, tamamen siyasal ve ideolojik amaçlarla hazırlanan ve yasalaşan düzenleme ile bir kez daha eğitimde ticarileşmenin önünün açılıyor olmasıdır” dedi.

ÇOCUKLAR ERKEN YAŞTA DERSHANEYE GİTMEK ZORUNDA KALACAKTIR

Gürbüz; “4+4+4 düzenlemesi ile birinci kademeden (İlkokul) ikinci kademeye (Ortaokul) ve üçüncü kademeye (Lise) yönelecek olan çocukların karşısına erken yaşta dershaneye gitme ve özel dersler alma sorununun çıkması kaçınılmazdır. Çocuklar neredeyse temel eğitimlerinin hemen başlangıcında dershaneye gitmeye ve özel dersler almaya zorlanacaklardır. Bu durum bir yandan çocukların psikolojik gelişimlerine olumsuz etkilerde bulunabilecek, diğer yandan da eğitimde var olan eşitsizliklerin daha da derinleşmesine yol açabilecektir. Gelir düzeyi düşük ailelerin çocuklarının eğitimine yeterli düzeyde kaynak ayırmaları mümkün değildir.

Türkiye'de en zengin yüzde 20 ile en fakir yüzde 20'nin arasında eğitim harcamaları bakımından 14 kat fark bulunmaktadır.

Türkiye'de Fen Lisesi öğrencilerinin üçte ikisi ve Anadolu Lisesi öğrencilerinin yarısı nüfusun en zengin yüzde 20'lik diliminden gelmektedir. Buna karşın, her 30 Fen Lisesi öğrencisinden biri ve her 17 Anadolu Lisesi öğrencisinden 1'i halkın en yoksul yüzde 20'lik dilimden gelmektedir.

Bu temel gerçeğe karşın özellikle yoksul ailelerin çocuklarının ikinci dört yıldan sonra mesleki eğitime yönlendirilmesi sağlanarak, sınıf farklılıklarının eğitim sistemi üzerinden daha da belirginleşmesinin önü açılmıştır.

4+4+4 düzenlemesi ile mesleki yönlendirmenin ikinci dört yılı başına çekilmesi nedeniyle özel ders alma ve dershaneye gitme yaşı 8'e kadar düşecektir.

Çocuklara özel dersler aldırma ve dershaneye gönderme, ailelerin geliriyle yakından ilgili olduğundan farklı ekonomik seviyedeki ailelerin çocukları arasında eğitim eşitsizliğini daha da arttıracaktır.

Türkiye'deki aileler çocuklarının eğitimi için ortalama bir OECD ailesine göre gelirleriyle kıyaslandığında iki kat daha fazla para harcamaktadır.

4+4+4 eğitim modelinin gösterdiği en somut gerçek, eğitim sisteminin ve çocuklarımızın ihtiyaçlarından çok, tamamen siyasal ve ideolojik amaçlarla hazırlanan ve yasalaşan düzenleme ile bir kez daha eğitimde ticarileşmenin önünün açılıyor olmasıdır.

Toplumdan ve eğitim örgütlerinden, bilimsel verilerden uzak, onları dışlayarak dayatılan değişikliklerle eğitim sistemi, sonu görünmeyen derin bir karanlığın içine doğru itilmek istenmektedir.

EĞİTİMDE TİCARİLEŞTİRME UYGULAMALARI HIZLA ARTIYOR

4+4+4 kademeli eğitim sistemi ile eğitimde bir taraftan yoğun bir dönüşüm süreci yaşanırken, diğer taraftan eğitim hakkı kamu hizmeti olmaktan çıkarılarak piyasa ilişkileri içine çekilmiş ve büyük ölçüde ticarileştirilmiştir.

10 yıllık AKP iktidarı, piyasacı ve özelleştirmeyi temel alan eğitim politikaları ile eğitimi ve eğitim sistemini içinden çıkılması zor bir girdabın içine itmektedir. Bir taraftan yoğun siyasi kadrolaşma çabaları sürerken, diğer yandan demokratik, laik, bilimsel ve anadilinde eğitim talepleri görmezden gelinmektedir. Bu talepleri savunanlar, başta Eğitim Sen üye ve yöneticileri olmak üzere, adli ve fiili baskılarla, gözaltı ve tutuklamalarla sindirilmeye çalışılmaktadır.

Eğitimin okulöncesinden yükseköğretime kadar neredeyse bütün kademelerinde yaşanan ticarileştirme ve paralı hale getirilme uygulamaları 2000'li yılların başından bu yana belirgin bir şekilde artmış, AKP'nin iktidara gelmesi ile birlikte hız ve yoğunluk kazanmıştır.

2001 krizi sonrası oluşan siyasal kaos ortamı üzerinden iktidara gelen AKP, iktidarda olduğu 10 yıl boyunca, önceki iktidarların uygulamalarını aşan derecede eğitim alanında ticarileştirme uygulamalarını hızlandırmıştır.

Bütçe içinde sınırlı, ancak sosyal harcamalar içinde önemli bir paya sahip olan eğitim harcamaları, AKP döneminde ihtiyacı karşılayacak düzeyde artırılmamış, okullara ödenek ayrılmaması nedeniyle fiziki altyapıdan, eğitimin niteliğine kadar pek çok alanda yaşanan sorunlar giderek içinden çıkılmaz hale gelmiştir.

Son 10 yıl içinde eğitim bütçesinden yatırımlarına ayrılan pay dört kat azalarak, yoksul halk kesimleri çocuklarının eğitim maliyetini üstlenmek için daha fazla yükümlülük altına girmek zorunda bırakılmıştır.

SON 10 YILDA HALKIN CEBİNDEN YAPTIĞI EĞİTİM HARCAMALARI HIZLA ARTMIŞTIR

AKP'nin iktidarda olduğu son 10 yılda, merkezi hükümetin eğitim finansmanı içindeki payı hızla azalmış, buna karşın hane halkının eğitim harcamaları istikrarlı bir şekilde artmıştır. Başka bir ifade ile merkezi hükümetin eğitim alanındaki kaynak kullanımı düştükçe, halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının miktarı yükselmiştir.

Geçtiğimiz 10 yıllık dönemde yaşanan ve dikkat çekici olan esas değişiklik, eğitimin finansmanında yerel aktörlerin, özel ya da tüzel kişi ve kuruluşlar ile il özel idareleri gibi yerel idarelerin eğitimin finansmandaki payında görülen artıştır.

20022003 Eğitim-Öğretim Yılı'nda ilköğretimde bir öğrenci velisinin yaptığı yıllık eğitim harcaması 720 TL iken, aradan geçen 10 yıllık dönemde bu rakam 3 bin 200 TL'yi aşmış, başka bir ifade ile velilerin çocuklarının eğitimi için ceplerinden çıkan para 4,5 kat artmıştır.

4+4+4 kademeli eğitim uygulaması ile daha da artması beklenen eğitimde ticarileştirme uygulamaları sonucunda velilerin cebinden yapacağı eğitim harcamalarının daha da artması kaçınılmaz görünmektedir.

EĞİTİME BÜTÇEDEN AYRILAN PAY YETERSİZDİR

AKP'nin iktidarda olduğu son 10 yılın bütçe rakamlarına bakıldığında, artan öğrenci sayısına karşın MEB bütçesinin, ortaya çıkan ihtiyacı karşılayacak kadar artmadığı görülmektedir. AKP iktidarı döneminde Türkiye'nin “çağ atladığını” iddia edenler, borç almak dışında diğer tüm alanlarda olduğu gibi, eğitim politikalarında da sınıfta kalmıştır.

Eğitime bütçeden ayrılan paylar bu durumun en somut kanıtı niteliğindedir. Üstelik eğitimde bütçeden ayrılan payın ortalama %71'i personel harcamalarına ayrılmakta, eğitimin finansmanı büyük ölçüde öğrencilerin, dolayısıyla öğrenci velilerinin omuzlarına yıkılmaktadır.

AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin %17,18'i yatırımlara ayrılırken, 10 yıllık iktidar sürecinde bu pay sürekli azalmış ve 2012 yılında 2002'deki rakamın üçte birine kadar düşmüştür. 2012 yılında MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan payın 6,64 olacağı tahmin edilmektedir.

20112012 Eğitim-Öğretim Yılı başında hayata geçirilecek olan eğitimde 4+4+4 sisteminin ilk adımda en az 30 milyar TL'ye ihtiyacı olduğu düşünüldüğünde, eğitim yatırımlarına ayrıldığı iddia edilen payın sadece sembolik kalması kaçınılmaz görülmektedir.

Genel bütçeden ve MEB bütçesinden yatırımlarına ayrılan paydaki azalma yurttaşların eğitim maliyetini üstlenmede daha çok yükümlülük altına girdiğini belirgin olarak ortaya koymaktadır.

Eğitim harcamalarının finansman kaynaklarına göre dağılımı, eğitimde maliyetin faturasının her geçen yıl veliye daha çok yüklendiğini, velilerin yaptığı harcamalarda oranın Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerle aynı oranlarda olduğunu göstermektedir”.

Bu haber 952 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...