Türklüğün Derin ve Kapsayıcı Manasını Anlamamak-2

27 Kasım 2013 15:53

Op.Dr.Levent Başyiğit

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

 

Türklüğün Derin ve Kapsayıcı Manasını Anlamamak-2

 

Bu ülkeyi yönetenler Türklük kavramının bir etnisiteye değil binlerce yıllık tarihe dayanan ve bu topraklarda da bin yıldır kesintisiz siyasî hâkimiyetini sürdüren bir millete tekabül ettiğinin idrakinde olmalıdır. Milleti oluşturan unsurlar arasındaki farkları ve çeşitliliği inkâr söz konusu değil ama sürekli farklılıkların altını çizerek müşterekleri muğlak ifadeler halinde bırakmak, ortak geçmiş, ortak değerler ve ortak gelecek tasavvurunun temel hususiyetlerini ıskalamak son derecede vahim sonuçlar doğurmaktadır. Bugün Türkiye’de alttan alta psikolojik bir ayrışma yaşanmaktadır.Yapılan bir araştırmada seçmenlerin büyük çoğunluğunun en büyük korkuları olarak bölünme korkusunu belirtmeleri, âkillik katsayısı millet ortalamasının çok üstünde (!) olan görevli medya zevatının sandığı gibi bir paranoya ya da yanılsama değildir. Israrla vurguladığımız üzere bu vatanda yaşayan insanların gönüllerini ayrıştıran dilin sürekli tedavülde oluşudur mesele. Terör örgütü ile müzakere sürecinde şehit haberlerinin gelmemesinden memnun olmayanlar bu ülkede parmakla sayılacak kadar azdır ama terör örgütüne ve liderine sağlanan meşruiyet zırhının bölgede yarattığı psikolojinin zaman içinde ne gibi gelişmelere yol açabileceği de ciddi bir sorudur.

 

Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte tarihî bir yanılgı yaşanmaktadır. Türkiye’nin imar, inşa, ekonomik kalkınma, demokratikleşme ve büyümesi en ziyade bu ülkenin, bu milletin sevdalılarını memnun eder. Bu bağlamda Marmaray projesi, Türkiye ve Türk Dünyası açısından çok önemli olan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu projesi vb. projeleri gururla karşılıyoruz. Türkiye’de gereksiz kutuplaşmalara, binlerce gencin hayatının kararmasına ve büyük mağduriyetlere yol açan başörtüsü meselesinin halli de milletimiz tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır. Türkiye’nin gerçek manada demokratikleşmesi, kendi kültür ve kimliğine sahip çıkarak bir dünya gücü haline gelmesi en başka milliyetçi düşünceyi benimseyenleri sevindirir. Zira milliyetçilik doğası gereği demokrattır, millî iradeye inanır.

 

Bununla birlikte, esefle müşahede ediyoruz ki, Türkiye büyüyecek, bölge gücü olacak beklentisiyle millî kimliği çözücü, etnik kimlikleri öne çıkarıcı, Türklüğün kapsayıcı ve ihata edici muhtevasını bir etnisiteye indirgeyici yaklaşım giderek fütursuzlaşmaktadır. Etnik bölücüleri tatmin için Türklükle ilgili sembollerin ve Türkiye Cumhuriyeti kimliğinin inkâr ve reddi giderek yaygınlaşmaktadır. Tarihin ürünü olan millet gerçeğini kimse değiştiremez. Lakin milletimiz huzur, barış kelimelerinin arkasına sığınılarak kimliğinin parçalanmasına ses çıkarmaması için bir psikolojik bombardımana tabi tutulmaktadır. Türk’üm diye başlayıp Ne Mutlu Türk’üm diyene ile biten andımızın kaldırılması, Devlet nişanlarından Atatürk'ün resminin, Çeşitli bakanlık tabelalarından T.C. ibaresinin kaldırılması, Siirt’ten sonra Diyarbakır’da da zaten bakımsız ve harabe hale getirilmiş" Ne Mutlu Türküm Diyene" yazılı üst geçit tabelasının birkaç kendini bilmezin alkışlarıyla tahrip edilerek kaldırılması bu topraklarda Türklüğü tasfiye etmek için fırsat kollayanları, Haçlı zihniyetini sevindirir. Peki varlığını 11-12 asırdan daha fazla bir süredir İslam dininin muhafazası ve yücelmesine adayan Türk milleti, Türk kimliği zaafa uğrayınca Müslümanlar, İslam âlemi huzura mı erecek?

 

Unutulmamalıdır ki, Türklüğü ve Türk milli kimliğini savunmak kesinlikle ırkçılık ve ayırımcılık değil tam tersine bu topraklarda birliği savunmaktır. İdarecilerimiz Moğol istilasından sonra dağılan birliği sağlamak için yaşanan uzun dönemi ve Osmanlılardaki fetret devrini öncesi ve sonrasıyla iyi tahlil etmelidir. Tarih, sıkça ifade edildiği ve inanıldığı gibi tekerrür etmez ama geleceği inşada ondan yararlanmayanların tarihteki hataların benzerlerini yaşama ihtimalleri her zaman yüksektir. Bu topraklarda var olmak için güçlü bir yönetim, birlik, adalet ve hoşgörü ilkelerinin ne kadar hayatî olduğunu, o tarihî tecrübe bize göstermektedir. Geleceği sağlıklı bir zeminde kurmanın, doğru bir gelecek tasavvuru ortaya koymanın yolu, ancak bu toprakların ve Türk milletinin derin tarihini anlamaktan geçer.

 

Bu haber 704 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...