“Hükümetin asıl hedefi kamu kaynakları ile özel öğretimi teşvik etmek”

5 Aralık 2013 18:16

Eğitim-Sen İl Temsilcisi M. Rıfat Gürbüz, dershanelerin kapatılması hakkında yaptığı açıklamada, hükümetin asıl hedefinin dershaneleri kapatmak değil, kamu kaynakları ile özel öğretimi teşvik etmek olduğunu ifade etti.

Gürbüz’ün açıklaması şöyle: “Türkiye’de halen yüzde 3 olan özel öğretim oranını yüzde 10’a çıkarmayı hedefleyen AKP hükümetinin eğitimdeki “stratejik hedefi” zaten zayıf olan kamusal eğitimi daraltmak, buna karşın özel öğretimi kamu kaynakları ile her yönden desteklemektir. Son dönemde sıkça tartışılan dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi ve özel öğretim kurumlarının kamu kaynakları ile desteklenmesi girişimleri, AKP’nin yıllardır hayata geçirmeye çalıştığı bir hedef olarak bilinmektedir.

2013-2014 eğitim öğretim yılı sonundan itibaren özel dershanelerin kaldırılacağına ilişkin açıklamalar ve bunun üzerinden yürütülen tartışmalar, sorunun özünü bilenler açısından kesinlikle sürpriz değildir. Her ne kadar dershanelerin kapatılarak özel okullara dönüştürülmesi bir “eğitim sorunu” olarak gösterilmeye çalışılsa da, bu konu üzerinden çatışan tarafların çocuk ve gençlerimizin eğitim hakkı ve geleceği ile ilgili en küçük bir endişe duyduklarını söylemek mümkün değildir.

Son 11 yıl içinde, eğitim sisteminin daha fazla sınav odaklı hale gelmesinin bir sonucu olarak özel dershane sayısı belirgin bir şekilde artarken, siyasi iktidar her fırsatta özel okullara yönelik teşvik politikaları geliştirmek için yasal düzenlemeler yapmıştır. Özel okullara yatırım ve vergi teşvikleri, çeşitli alanlarda yapılan muafiyetler sonrasında gerek özel okul sayısı, gerekse özel okula giden öğrenci sayısında belirgin bir artış yaşanmıştır.

Başbakan tarafından yeniden gündeme getirilen, özel okula gidecek öğrencilerin okul masraflarının bir kısmının devlet tarafından karşılanması girişimlerinin bir benzeri 2003 yılında hayata geçirilmek istenmiş, kamu kaynaklarını özel okul sahiplerine aktarma girişimleri o dönem Eğitim Sen’in çabalarıyla yargıdan dönmüştür. Benzer adımların 2014 yılında tekrar gündeme geleceğinin bizzat Milli Eğitim Bakanı tarafından açıklanmış olması, AKP’nin “özel okul” sevdasının hiç azalmadığını göstermektedir.

AKP, sermaye sınıfının en kararlı savunucusu olduğunu göstermek için, kamu kaynaklarını sadece eğitimde değil, her alanda özel sektöre aktarmak için bütün imkanlarını seferber etmektedir. Bugüne kadar atılan adımların ardından sıra, özel dershaneleri özel okula dönüştürerek, hem sürekli  rekabet halinde olduğu cemaati ekonomik ve siyasal olarak zayıflatmayı,  hem de özel öğretim kurumlarının eğitim sistemi içindeki payını arttırmayı hedeflemektedir.

MEB’in 2014 sonuna kadarki hedefi, özel öğretim kurumlarının eğitim sistemi içindeki payının özel okul sayısına göre yüzde 9’a, öğrenci sayısına göre yüzde 5’e çıkarmaktır. Bunun için velilere yönelik eğitim kredisi teşvikleri, vergi indirimleri vb gibi çeşitli alternatifler üzerinde çalışılmakta, bunun için gerekli hazırlıklar, öğrenci ve velilerin bilgisi dışında, kapalı kapılar ardında yürütülmektedir.

ÖZEL OKUL VE ÖZEL DERSHANE SAYILARI

EĞİTİMİN NEREYE GİTTİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR

Türkiye’de 1930 yılında, çoğu yabancılara ait azınlık okulu olmak üzere, 300 kadar özel okul varken, 2012 yılında bu sayı 6.500’ü aştı. 1930 yılında özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 30 bin civarındayken, bugün özel okullarda okuyanların sayısı sadece 583 bindir.

2013 itibariyle Türkiye’de 3.641 özel okulöncesi eğitim kurumu, 992 özel ilkokul, 902 özel ortaokul ve 970 özel lise bulunmaktadır. Türkiye’de 345’i özel sağlık meslek lisesi olmak üzere, toplam 399 özel meslek lisesi vardır. Organize sanayi bölgelerinde patronlar tarafından kurulacak özel meslek liselerine yapılan teşvikler, öğrenci başına 5500 TL’ye kadar çıkmıştır ve sadece 2013 yılı içinde Şubat ve Haziran dönemlerinde organize sanayi bölgelerindeki özel meslek ve teknik liselerine toplam 4 milyon 573 bin 750 TL ödenmiştir. Hükümet sayesinde özel okul işletmeciliği karlı bir yatırım alanı haline getirilmiş, zaten sorunlarla boğuşan kamusal eğitim daha da zayıflatılmıştır. 

Bugünlerde tartışma konusu olan özel dershanelerin durumu dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır.  11 yıllık AKP iktidarı boyunca Türkiye’de özel dershane sayısı 2 bin 122’den, 3 bin 858’e çıkmıştır. 2002 yılında dershanelere giden öğrenci sayısı 606 bin 522 iken, 2013 yılında 1 milyon 280 bin 297’ye yükselmiş; özel dershanelerde çalışan öğretmen sayısı ise 19 bin 881’den, 51 bin 522’ye çıkmış durumdadır. MEB’in Kasım 2013 verilerine göre özel dershane sayısı 3600 civarındadır. Özellikle 2008 krizi sonrasında dershane sayısında görülen azalışın nedeni kriz sonrasında özel dershaneler ararındaki rekabetin artması ve tekelleşmenin ön plana çıkmış olmasıdır.

AKP hükümeti döneminde dershanelerin sayısı yaklaşık iki kat artarken, teşviklerin de etkisiyle özel okullara giden öğrencilerin sayısı 223 binden 570 bine yükselmiştir. Bugün özel örgün eğitimde çalışan öğretmen sayısı 51 bini dershane öğretmenleri olmak üzere, toplamda 77 bini bulmuş durumdadır.  

EĞİTİMDE GİZLİ VE AÇIK

ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI SÜRMEKTEDİR

Türkiye’de yıllardır büyük bir kararlılıkla sürdürülen eğitimde piyasalaştırma uygulamaları “gizli ve açık özelleştirme” olmak üzere iki şekilde gerçekleşmektedir. Benimsenen yöntemler arasında, öğrencilerden alınan “katkı payı” gibi uygulamaların yanı sıra, AKP Hükümetinin 11 yıldır gündemde tuttuğu özel okulların çeşitli yollarda teşvik edilmesi, toplam okullar içerisindeki özel okul payının arttırılması halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının artması, belediyelerin ve il özel idarelerinin eğitime yönelik projeleri, vb gibi yöntemler en yaygın uygulamalar arasındadır.

Yıllardır bir taraftan devlet okullarında eğitimin niteliğini bilinçli olarak düşürülüp, özel okullar öne çıkarılırken, diğer taraftan eğitimin kamusal finansmanından çok, halkın eğitimin finansmandaki payının arttırılması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi planı ile öğrencileri dershane sisteminin olumsuzluklarından kurtarmak değil, velileri çeşitli teşviklerle özel öğretim kurumlarına yönlendirilmesi hedeflendiği açıktır.

Merkezi hükümetin kamusal eğitim alanındaki kaynak kullanımı daraldıkça, halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının miktarı yükselmiştir. Aynı dönemde dikkat çekici olan bir diğer konu, eğitimin finansmanında ticaret ve sanayi odalarının, belediyeler ve il özel idareleri gibi yerel yönetim birimlerinin eğitime olan ilgisi belirgin bir şekilde artmasıdır. Bu konuda çok sayıda yasal değişiklik yapıldığı bilinmektedir. 

KAMU KAYNAKLARININ ÖZEL

OKULLARA AKTARILMASI KABUL EDİLEMEZDİR

Devletin elinde, derslik ve okul yapacak kaynaklar varken bunları özel okullara destek amacıyla kullanılmak istemesi, eğitimin açık özelleştirilmesini teşvik ettiği kadar, özel okullarda esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma koşulları ile karşı karşıya kalan eğitim emekçileri açısından da ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. 

Özel okullarda ve dershanelerdeki eğitim emekçileri iş güvencesi, çalışma koşulları ve ücret güvencesi açısından en olumsuz koşullarda çalışmaktadır. Özel okul ve dershane öğretmenlerinin mesleki ve duygusal tükenmişlik düzeyleri, kamuda çalışan kadrolu öğretmenlere göre daha yüksektir. Dershane öğretmenlerinin sözleşmeleri dönemsel yapılmaktadır ve bu nedenle dershane öğretmenleri yılın belli aylarında işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu alanlarda çalışan öğretmenlerin büyük bölümünün ataması yapılmayan öğretmenler olması, dershanelerin kapatılması tartışmalarının diğer bir boyutunu oluşturmaktadır.

DERSHANELERİN KAPATILMASINDA

 GERÇEKLER ÇOK FARKLIDIR

Dershanelerin kapatılması ve özel okula dönüştürülmesi tartışmalarını, yıllardır gördüğümüz gibi, kamusal kaynakların eğitimin ticarileştirilmesi ve her geçen gün daha fazla oranda piyasalaştırılması için özel sermaye kesimlerine aktarılması olarak değerlendirmek gerekmektedir. Yapılması gereken ise, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, halkın yararı gözetilerek değerlendirilmesi ve sadece eğitimde değil, bütün alanlarda kamu harcamalarının payının arttırılması olmalıdır.

AKP hükümetinin dershaneleri kapatacağız söylemleri ile asıl amacının özel öğretimi özendirmek ve özel okulları doğrudan kamu kaynaklarıyla desteklemek olduğu açıktır. Hükümetin eğitim sisteminde bugüne kadar attığı ticarileştirme adımlarını, gelecekte yapacaklarının teminatı olarak değerlendirirsek, hepsi “kar etmek” amacıyla kurulmuş, eğitim kurumu olmaktan çok birer “ticari işletme” işlevi gören özel okulların ve öğretim sisteminin kamu kaynakları ile desteklenmeye çalışıldığı açıktır. Halktan toplanan vergilerin, kamu okulları için harcanmayıp, çeşitli yöntemlerle özel okullara aktarılmak istenmesi kabul edilemez ve karşısında durulması gereken bir durumdur.

TEK ÇÖZÜM KAMUSAL EĞİTİMİ GÜÇLENDİRMEKTİR

Nitelikli bir eğitim sistemi oluşturmak için, tek başına eğitim sisteminin kamusal nitelikli olması ve kamu kaynakları tarafından finanse edilmesi yeterli değildir. Kamu tarafından herkese eşit ve parasız olarak sunulması gereken eğitimin bilimsel ve demokratik bir içerikte olması, kamusal, nitelikli bir eğitim sisteminin oluşturulması açısından zorunludur. Bu anlamda Eğitim Sen’in yıllardır savunduğu ve eğitim hakkının temel ayaklarını oluşturan kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim talebi pratikte yaşam bulmadığı sürece, eğitimde yaşanan sorunların çözümünü sağlamak tek başına mümkün değildir.

AKP hükümeti, bugüne kadar gündeme getirdiği benzer pek çok yasal düzenlemede olduğu gibi, dershanelerin kapatılması ve özel okulların desteklenmesi konusunda yapacağı yasal çalışmalarda da kamu yararı gözettiğini iddia edecek ve özel okullara bu bahaneyle kamu kaynaklarını aktarmak için yasal düzenlemeler yapmak için adımlar atmaya çalışacaktır.

Eğitim Sen, eğitim sistemi üzerinde oynanmak istenen oyunların farkındadır ve kamuoyunun yanlış bilgilendirilerek siyasi iktidarın eğitimi tamamen piyasaya endeksleyen girişimlerin karşısında bütün örgütlü gücüyle durmaya kararlıdır.

Hükümet gerçekten kamu yararını gözetiyorsa, kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak yerine, hepsi ticari amaçlarla kurulmuş bütün özel öğretim kurumlarını kamulaştırarak herkese eşit ve parasız eğitim anlayışını hayata geçirmeli, demokratik, laik ve anadilinde eğitimin önündeki bütün yasal ve fiili engeller kaldırılmalıdır”.   

Bu haber 828 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...