Hayat kurtarmak için yarışıyorlar

16 Ocak 2014 16:32

Kızılay Kan Merkezi’ne en çok bağışta bulunan Tahsin Bölükbaşıoğlu, Mustafa Ü. ve Seyfi Ülker insan hayatını kurtarmak için örnek bir yarışa girmiş durumda. Birçok insan gibi kan bağışlamayı eziyet ya da angarya gibi görmeyen üçlü Kızılay’ın onur zirvesinde bulunuyor.

Her sağlıklı insanın ortalamada 3 ayda bir kez kan bağışında bulunması isteniyor. Hem kişi sağlığı açısından bunun yararlı olduğu vurgulanırken hem de karşı tarafın hayatını kurtarmak açısından önemli bir olay olarak belirtiliyor. Ancak buna rağmen ülkemizde kan bağışı konusunda henüz tam olarak yerleşmiş bir kültür ve bilinç yok. Bu durum da Kan Merkez’lerinin çabalarıyla aşılmaya çalışılıyor. Kızılay Kan Merkezi, en çok bağışta bulunanlar arasında tatlı bir yarış başlattı. Bu yarış içinde 10 bağış bronz, 25 bağışa gümüş, 35 bağışa ise altın madalya ve plaket veriliyor. Isparta’da bu yarış devam ediyor.

ISPARTA’NIN 3 DEĞERLİ İNSANI

Isparta Kızılay Kan Merkezi’ne en çok kan bağışında bulunan 3 kişi yer alıyor. Bunlardan birinci 42 bağışla Tahsin Bölükbaşıoğlu olurken, ikinci ise 39 bağışla Mustafa Ü. oldu. Üçüncülük ise 37 bağışla Seyfi Ülker’e ait.  Mustafa Ü.’nün devlet memuru olması nedeniyle kendisi bu konuda görüşlerini belirtmek istemezken, Bölükbaşıoğlu ve Ülker, örnek vatandaş olarak kan bağışı sürecini anlattılar.

ARKADAŞIM EŞİ İÇİN YANA DÖNE KAN ARIYORDU!

Isparta’da en çok kan bağışında bulunan Güven Sakatat’ın sahibi Tahsin Bölükbaşıoğlu, ilk bağışını 40 yaşında verdiğini belirtti. O güne kadar hep “Bana lazım olan bir şeyi neden vereyim?” düşüncesinde olduğunu ifade eden Bölükbaşıoğlu, bir gün çaycı arkadaşının eşi için yana döne kan aradığına şahit olduğunu ve bu sayede bağış yapmaya başladığını bildirdi. Bölükbaşıoğlu, o günü ve yaşadıklarını şöyle anlattı: “1999 yılında Kunduracılar Sitesi’nin altındaki şubeyi açtığımızda Ramazan isminde bir çaycımız vardı. Bir gün çok telaşlıydı. ‘Hayırdır Ramazan ne oldu?’ diye sordum. Kendisi de hanımının hamile olduğunu ve kanaması nedeniyle kana ihtiyacı bulunduğunu söyledi. Kan grubunun da 0 Rh pozitif. Daha önce 1 kez vermiştim. O gün de hemen gidelim ve kan bağışında bulunalım dedim. Öyle başladık. Daha sonra çocuğu olmuş, büyümüş. Bir gün elinde bir çocukla çıkıp geldi ve bana ‘bu senin kan kardeşin’ dedi. Çok mutlu oldum. Ondan sonra televizyonda birkaç kez bir hasta için kan aranıyor yazılarını görünce Devlet Hastanesi ve Doğum Hastanesi’nde kan verdim. 3-5 defadan sonra vücut kan vermek istemeye başlıyor.”

EN MUTLU AN TELEFONA GELEN MESAJ

Kan bağışında bulunduktan en mutlu anın telefona gelen mesaj olduğunu belirten Bölükbaşıoğlu, “Mesajda ‘bağışladığınız kan ihtiyaç sahibine ulaştırılmıştır’ diyor. Bu hiçbir şeye değişilmiyor. Ayrıca kan verme zamanı gelince bir halsizlik, baş ağrısı oluyor” şeklinde konuştu.

KIZILAY ŞUANDA ETKİNLİK YAPMIYOR

Öte yandan Kızılay’ın işleyişini şuanda takdir etmediğini dile getiren Bölükbaşıoğlu, şöyle devam etti; “Şuanda Kızılay’ın işleyişini çok fazla takdir etmiyorum. Ama bronz ve gümüş madalya alırken çok güzel etkinlikleri olmuştu. Ama 40’ı verdikten sonra altın madalya aldım ama böyle bir etkinlik olmadı. Etkinlik düzenlenince insanlar için de bir teşvik oluyor. Ben gümüş alırken bir bayan plaket aldı. Ben de bu plaketi alacağım dedim. Bir noktadan sonra hırs yapıyorsunuz.

BABAM DA SIK SIK KAN BAĞIŞINDA BULUNUYORDU

Aralıksız olsa kan bağış sayım 50-55 olması gerekirdi. Ancak rahatsız olduğum zamanlarda veremedim. Her 3 ayda bir kez kan veriyorum. Sistem zaten 3 aydan önce kan vermemizi kabul etmiyor. Ne zaman kan vermem gerektiğini takip ediyorum. Babam da düzenli kan verirdi. Eski Devlet Hastanesi’nde Kan Merkezi vardı. 3 kişinin fotoğrafları en çok kan veren kişiler olarak duvarlarda asılı duruyordu. O zaman can şişelerde kan veriliyordu. Babamın rahmetli olmadan önce son 1,5 ayda vücudu kan yapmadı. Hemoglobin çok düştü. Torbalarca kan verildi. Daha sonra kan vücutta su oldu, kanı iflas etti. Netice de sonra sonra anladım bir doktora sormuştum; ‘Ben arada 2 ayda bir kan versem olur mu?’ demiştim.  Doktor da bana kan iliğinin insan ömrüyle yaşamı aynı. Eğer 3aydan önce alınırsa ilik iflas eder, vücut kan yapmaz. Babamın neden öyle olduğunu o zaman anladım. Babam 15 günde bir kan verdiği zamanlar oldu. Babamın ayaklı kan bankası diye haberleri çıkardı. Duayen gazeteci Hilmi Özdemir babamla çok röportaj yapmıştır.”

AVRUPA’DA İNSANLAR GÖNÜLLÜ GİDİYOR

Diğer taraftan Seyfi Ülker ise kan bağışı alışkanlığına Hollanda’da çalışırken başladığını belirterek, Avrupa’da bu bilincin daha oturmuş bir yapıda olduğunu bildirdi. 63 yaşında olan Seyfi Ülker, Hollanda’da birçok kez kan bağışında bulunduğunu ancak Türkiye’de şuanda kadarki sayının 37 olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “Yaklaşık 30 yıldır kan veriyorum. Ömrümün çoğu Hollanda’da geçti. Kan bağışına Hollanda’da başladım. Hollanda’da Devlet Demiryolları’nda Hareket Memuru olarak çalışıyordum. Çalışan arkadaşlar sürekli kan bağışında bulunuyorlardı. Bende bir gün kan bağışında bulunmak istedim ve öyle başladım. Avrupa’da insanlar kan merkezine giderek, gönüllü olarak bağışta bulunuyorlar. Türkiye’de ise ararlarsa öyle gidiliyor.

DÜZENLİ BAĞIŞTA BULUNMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUM

Elimden geldiği kadar düzenli bağışta bulunmaya özen gösteriyorum. Ayrıca sağlıklı herkesin de kan bağışında bulunmasını istiyorum. Kan bağışı bizim sağlığımıza da olumlu katkılar sağlıyor. Kan verdikçe vücutta yenileniyor. Ayrıca ihtiyacı olanlara faydalı oluyoruz.

TORUNLARIM ÖZENSİN DİYE ÖDÜLLERİMİ KASAYA KOYDUM

Ben madalya ve plaket aldım. Onları kasaya koydum. Torunlarımız büyüdüğünde dedemiz kan veriyormuş biz de verelim diye özenirler.”

 

Bu haber 1122 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...