Milletvekili Korkmaz, Başbakan´a tarihi menkıbeleri hatırlattı

16 Haziran 2014 18:00

MHP Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz; TBMM’de yaptığı konuşmasında, Tarihi menkıbeler ile Başbakan’a seslendi.

Korkmaz konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Vatan, millet, bayrak, din gibi yüce değerlerin bir bir istismar edildiği, altının boşaltıldığı günler yaşıyoruz. Bu istismarda hiçbir beis görmeyen AKP’nin yegâne hedefi sandık başarısıdır. Her ne pahasına olursa olsun, ülke, millet neyle karşılaşırsa karşılaşsın, yeter ki Erdoğan kazansın, yeter ki Cumhurbaşkanı olsun Sayın Erdoğan; hatta hatta, üçüncü dönem yasağıyla yol arkadaşları bile yarı yolda bırakılabilir. Sürekli, tarihimizi ve ecdadımızı istismar ederek yaptıklarına meşruiyet arayan AKP'ye birkaç tarihî menkıbeyi tekrar hatırlatmak isterim:

Dönem Kanuni dönemi. Kanuni, bilinenin tersine, lakabını kanun yaptığı için değil, şeri ve örfi kanunlara titizlikle uyduğu için almıştır. Büyük sultan bir gün hasbahçede dolaşırken bazı ağaçların karınca istilasına uğradığını görür, diğer ağaçları kurtarmak için tüm karınca yuvalarına kireç suyu dökülmesini ve karıncaların yok edilmesini ister. Bir taraftan da içi rahat değil tabii ki, yaptığının dinen caiz olup olmadığı konusunda tereddütlüdür. Şeyhülislama şiirle sorar yaptığının uygun olup olmadığını, der ki: "Dırahtı ger sarmış olsa karınca / Zarar var mı karıncayı kırınca?" Şeyhülislam da aynı incelikte cevap veriyor: "Yarın Hakk’ın divanına varınca/ Süleyman'dan hakkını alır karınca."

Kanuni kibirsiz ve ihtirassız bir padişahtır, böyle olduğu için de “Tek yetkili ben olayım, tüm yetkiler bende toplansın." dememiştir. Üzerine elzem olmayan işe karışmaz, verdiği yetkilere müdahil olmaz. Bugün de demokratik yönetimin özü sayılan ve o zaman çok da bilinmeyen kuvvetler ayrılığı prensibine dikkat eder, çevresine de hep bu yönde telkinde bulunur. Yani, şimdikiler gibi "Ben hem hâkim olacağım hem de savcı, bana başbakan yetkileri yetmez, cumhurbaşkanlığı yetkilerini de isterim." demez. Buna muktedirdi hâlbuki. Ama kendisi ile vezirleri, payitaht ile Osmanlı vilayetleri arasında bu yetki ilişkisine, güçlerin uyumlu ve dengeli çalışmasına hep dikkat ederdi.

Bir gün yine, Kanuni karar verir, Kağıthane'deki mesire yerlerine su getirmek ister. Nikola isimli bir mimarı çağırıp görevlendirir. Bir sene sonra mesire yerine gittiği zaman hiçbir faaliyet olmadığını görür, sadrazama “Bu nasıl iştir, buyruğumuz yerine getirilmemiştir, tez Nikola'yı bana getirin." der. Sadrazam "Nikola hapistedir." cevabını verir, bu sefer, sadrazama öfkelenir "Bu ne demek oluyor, padişahın emri, buyruğu yerine getirilmiyor" diye. Sadrazam aynen şu cevabı verir: "Buralarda izinsiz kazı yaptığını görünce ben hapse attırdım. Sultan sizsiniz ama ben devlet-i aliyyenin sadrazamıyım, padişahların bu işe karışması töremizde yoktur. Bunu değiştirecekseniz buyurun mührü, devlet sorumluluğu bendedir.” Ve Cihan Hükümdarı töreye boyun eğer, susar.

Yine, bir başka menkıbe, Osmanlılarda vakıf dükkanlarının kirası yani ecrimisili vakıf idaresince tespit edilirdi. Dükkan sahibi bunu kabul ederse eder, etmezse de boşaltmak durumundaydı. Ayasofya vakıflarına ait dükkan kiraları bir miktar artırılınca kiracılar sultana itiraz etmek için huzura çıkarlar. “Vakıflar zengindir, gelirleri giderlerinden fazladır, biz de emeğiyle geçinen muhtaç Müslüman esnafız, emredin bu zammı geri alsınlar.” derler. Kanuni gelenlere merhamet edip zammın geri alınmasını emredince Şeyhülislam Ebussuûd Efendi direnip “Bunu tamim etmem.” der. “Padişahın fermanıyla kira tespiti yapılmaz. Zira, padişahın emriyle doğru, yanlış; haram, helal olmaz. Artırım ve eksiltmeleri vakıf idaresi yapar.” der ve kararından vazgeçmez. “Padişah emrine bir şeyh nasıl karşı çıkar?” denilirken koca padişah “Şeyhin sözü haklıdır.” der ve susar. Padişah padişahlığını, vezir vezirliğini, şeyhülislam da şeyhliğini bilirdi. Şimdiki gibi “Tüm maden ruhsatlarını Başbakan olarak ben vereyim, tüm makamları, hatta şube müdürlerini ben atayayım.” demezdi. “Her yetki bende toplansın, her şey benden sorulsun.” demezdi. Sayın Başbakana hitabım: Öncelikle elinizdeki yetkileri adaletle kullanmayı bilin, ondan sonra, diğer yetkilere tevessül edin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum”.

 

 

Bu haber 664 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...