IYAŞ nasıl doğdu?

9 Ocak 2020 16:21

Süleyman Dağlı ve arkadaşlarının 1992’de PTT’de kurdukları POSTEL Tüketim Kooperatifi, IYAŞ’ın temelini oluşturdu. Bugün Isparta’nın gurur şirketlerinden birisi olan IYAŞ’ın kuruluş öyküsünü ilk kez okuyacaksınız…

IYAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Süleyman Dağlı, başından sonuna kadar bu güzel hareketin içerisinde yer aldı. Hatta ilk temellerinin atılmasında önemli bir katkı sundu. PTT’de beraber çalıştığı arkadaşları Hasan Ali Meydan ve Mustafa Bahçivan ile birlikte PTT’de Postel Tüketim Kooperatifi’ni kuran Dağlı, aslında habersiz bir şekilde IYAŞ’ın temelini atmıştı. İşte o güzel öykü:

25 YIL PTT’DE GÖREV YAPTI

 “25 yıl PTT’de çalıştım. En fazla çalıştığım alan proje alanıydı. Proje amiriydim. Telefon şebeke projelerini hazırladım. Askerden önce 5 yıl Erzincan’da çalıştım. Erzurum, Kars’a geçici görevlerle gittim. Sonra Bursa’ya tayin oldum. 1981’de Isparta’ya geldim. Direk Antalya’ya geçici görevle gittim. 7 yıl kaldım. O sahilde gitmediğimiz, proje çalışması yapmadığımız yer kalmadı. Antalya’da, Isparta’da, Burdur ve Denizli’de telefon altyapıları kurduk.

POSTEL’İ KURAN 5 KİŞİDEN

3’Ü BUGÜN IYAŞ YÖNETİMİNDE

Sene 1992-1993 yılları idi. PTT’de Postel Tüketim Kooperatifi kurdum. 5 kişi ile bu kooperatifi kurduk. 5 kişiden 3’ü şimdi IYAŞ yönetiminde. Hasan Ali Meydan, Mustafa Bahçivan ve ben. Kooperatifi kurduktan sonra 5 kişilik yönetim kadrosu kurduk. Postelin kuruluş amacı tüketim kooperatiflerinden farklıydı. Mal alıp, satmıyorduk alan ve satana aracılık yapıyorduk. O yıllarda ben çok firma ile çok mağaza ile anlaşmalar yaptım. Üyelerimiz ellerinde fişle gidip alışveriş yapıyordu. Üyelerimiz işyerine gittiği zaman elinde fiş vardı o rakam kooperatifin kefaleti altındaydı. Paraları kooperatif ödüyordu, biz de maaşlarından kesiyorduk. Burada 2 bine yakın üyemiz oldu. Peşin satışlarda aracılık iskontosu alıyorduk. Bu uygulama ile kooperatifimiz şahlandı.

MERKO, MAL VERMEYİNCE...

O zaman Merko vardı, bizim üyelerimize mal vermedi. 3 yıl yalvardık, bir türlü kabul etmediler. Gittik-geldik bize mal vermediler. Biz de yola çıktık, IYAŞ öyle doğdu. IYAŞ’ın doğuşu Merko’nun yanlış tavır ve tutumundan kaynaklandı. Postel’e mal vermemesi nedeniyle IYAŞ’ı kurmaya karar verdik. Atalarımızın güzel sözü vardır, Kötü komşu adamı mal sahibi yapar’ derler. Biz de yola çıktık IYAŞ doğdu. İyiki de doğdu. Orada 5 kişiydik. Birisi İzmir’e tayin oldu, birisi de görev almak istemedi.

KOMBASAN VAZGEÇTİ

Önce biz KOMBASAN ile bu işi yapmaya karar verdik. Bize yardım edeceklerdi. Ama birilerinin devreye girmesiyle bizim iş bozuldu, olmadı. Biz de bir hafta evvel Rahmetli Mustafa Zengi’nin dükkanında Bahattin Şenol ile karşılaşmıştık. Orada kısa bir görüşmemiz oldu. KOMBASAN ile görüştüğümüzü söyledik. 1 hafta sonra Kombasan ile işimiz olmayınca Bahattin Şenol’u bulduk. İyiki de bulmuşuz. Bahattin bey IYAŞ’a iyi bir liderlik yaptı. IYAŞ’ın bu noktaya gelmesinde payı büyüktür.

BAHATTİN ŞENOL İYİ BİR LİDER OLDU

IYAŞ’ın yerini almakta hiç zorluk çekmedik. Allah selamet versin dönemin Belediye Başkanı Mehmet Aybatılı IYAŞ’ın doğuşunda çok büyük pay sahibidir. Ondan sonra ikinci kişi Bahattin Şenol’dur. Biz devlet memurluğundan geliyoruz, yapmamız, başarmamız kolay değildi. Akıllı, almasını-satmasını bilen, iyi bir lidere ihtiyaç vardı. Bahattin Şenol öyle biriydi. Biz devlet memuru olunca tecrübemiz yoktu, başaramayabilirdik.

AYBATILI OLMASAYDI

IYAŞ DA OLMAZDI

Biz Aykut Tezcanlı ile KOMBASAN ile görüştüğümüz günlerde beraberdik. Erol Büyükleblebi ile dostluğumuz vardı. O Belediye Meclis üyesiydi, ben de her gün akşam onla Halı Sarayı’nın ortasında beton zeminde naylon ayakkabı ile futbol oynardık. Futbol bizi bir araya getiriyordu. Daha sonra futbolu halı sahalara taşıdık. O zamanın Belediye Başkanı Mehmet Aybatılı bu görevi Erol beye verdi. Biz Belediyeye hisse vermek istedik. İlk başlangıçta sıcak bakılmışlardı ama Başkan bey ‘siz işinize bakın, biz de işimize bakalım’ dedi. Belediyeye paramızı ödedik. Mehmet Aybatılı, IYAŞ’ın önünü açtı. O dönemde bize çok destek çıktı. O dönemde Aybatılı olmasaydı IYAŞ doğmazdı.

IYAŞ, GÜNAYDIN DÖNEMİNDEKİ

KÖTÜ HAREKETLERİ HAKETMEDİ

Biz şu an itibariyle Belediyeye yıllık 4 milyon TL kira parası ödüyoruz. IYAŞ oteli, IYAŞ Park arsası, su ve temizlik vergisi. Ödediğimiz para 4 milyon TL. Isparta’da ikinci 4 milyonu ödeyen bir şirket yoktur. Ama biz Yusuf Ziya Günaydın döneminde belediyeden hiçbir destek görmedik. Yollarımız kapandı, betonlarımız kırıldı. Türkoloji parkı bizde kirada olmasına rağmen işgal yaptı, demir yaptı. Bunların hepsi bir hataydı. Belediye bu hareketleri bize karşı yapmamalıydı. Geçmişten gelen kişisel hatalarından dolayı bize cefa çektirdi. Biz bunu hak etmedik. Bizim gibi şirketlere Belediyenin destekçisi olması lazım, önümüzü açması lazım. Otogar civarında bizim 4 tane tuvalet grubumuz var. Bunlar şu anki yaşama uygun tuvaletler. Masrafını yapıyoruz, temizliğini yapıyoruz. Bunları biz yapmasak Belediye yapacak. Belediyeye destek çıkıyoruz.

ISPARTA’NIN DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKTIK

Allah bizi seviyormuş. Böyle bir yola çıktık Allah bizi mahçup etmedi. Böyle bir eser kazandık. Dışarıdan ve içerden Isparta’nın görüntüsünü prestij sağladık. IYAŞ Park Oteli para kazanmak amacıyla değil, Isparta’nın görüntüsü olsun diye ayağa kaldırdık. Çok güzel bir hale getirdik. Ciddi yatırım yaptık. Biz oradan para kazanmıyoruz. Isparta’nın değeri olduğu için yaptık.  Arkasından Kongre Merkezini yaptık. Otopark sıkıntısından dolayı orayı da kiraladık. Oradan da para kazanmıyoruz. Bu eserler Isparta’nın değeriydi, ayakta tutmak istedik. Bazen her şey para değildir. Isparta’dan para kazanıyorsak Isparta’nın bazı değerlerine sahip çıkmamız gerekiyor. Okul yaptık, sağlık ocağı yaptık.”

ÜRETMEKTEN HİÇ VAZGEÇMEDİM

7 yaşında dağlarda çobanlık yapan, hayvancılık alanında hayaller besleyen Süleyman Dağlı, üretime yönelik yatırımını üzüm bağlarından yana kullandı. Sebebi ise; Ege bölgesinde gördüğü ihracata giden üzüm tırları idi.

  “7 yaşında dağlarda çobanlık yaptım. Sanat Enstitüsünü bitirinceye kadar babamın hayvanlarına baktım. Tatil dönemlerinde köyde hayvanlara bakardım. Kılıç köyünde idik. 30-40 hayvanımız her zaman olurdu. O yıllarda Kılıç köyünde 120 ahır vardı. Şimdi 1-2 ahır bulamazsınız. O yıllarda bir ahırda 100’den fazla hayvan olurdu.

AVRUPA’YA ÜZÜM GÖTÜREN

TIRLARDAN ÇOK ETKİLENDİM

Benim düşüncemde hayvancılık vardı. Avrupa’ya ve Ege’ye yaptığım gezilerde yamaçlarda üzüm bağları gördüm. Ege’ye yaptığım ziyarette aşırı tır yoğunluğu gördüm. ‘Ne yapar bunlar’ dedim. Avrupa’ya üzüm taşıdıklarını öğrendim. Bağ kurma fikri orada gelişti. 11-12 yıl önce bu kararı verdim. 2-3 yılım arazi toplamakla geçti. Gönen’de arazileri hesaplı aldım ama aldığım araziler taş-kayalıktı. Taşların arasında çıkan otları hayvanlar otluyor. Aldığım fiyatın üzerinde rakamlarla ıslah ettim, tarıma elverişle hale getirdim. Kolay şeyler değildi. Para kazanmak amacıyla üzüm bağını kurdum. Kredi çekerek yaptım. Devletimizden ucuz faizli, sıfır faizli krediler aldım. Ama hala borçlarını bitiremedim. Ödemeye çaba sarfediyorum. İşletme kurmak, üretim yapmak zor şeyler. İlk yaptığımız masrafla kalmadık. Sürekli geliştirdik.

HALA BİR ŞEYLER ÜRETMENİN PEŞİNDEYİM

200-250 ton civarında üzüm alıyorum. 90 dönüm dikili bağımız var. Fakat ürün para etmiyor. Borçları ödemeye yetmiyor. İstanbul, Ankara, İzmir’e satıyoruz.

Bu iş şevk, heyecan işi. Ben 68 yaşındayım. Hala bu yaşta bir şeyler üretmenin peşindeyim. Para kazansam çok şeyler daha yapabilecek kapasitedeyim. Amma para kazanamadığımız için frene basıyoruz.

ÜZÜM SİRKESİ DE YAPTI

Üzüm bağımızda Allah nasip ederse sirkeyi çıkardık. İsmi Gevges. Bu yıl domates salçası, reçel, pekmez de devreye girecek. Kuru üzüm yapacağız. Tarımsal sanayi alanında da küçük de olsa bir yatırım yaptık. 200 bin TL’lik bir projemizi uyguladık. Arsamızın yanında ceviz ve kivi üretimi planlıyoruz.”

GÜLKÖY HATA DEĞİLDİ

Süleyman Dağlı, IYAŞ’ın OSB’de kurduğu 1. Sınıf et ve et ürünleri tesisinin daha sonra satılmasının sebebini anlattı:

“GÜLKÖY, IYAŞ için hata değildi. GÜLKÖY, Türkiye’nin en iyi tesislerinden birisiydi. Amma bizim merdiven altı üretimlerle baş etme şansımız olmadı. Adam fatura kesersen alamam diyor. Mal satamadık. Kayıt dışılık vardı. Bu kayıt dışılık bize zarar veriyordu. Zarar etmedik. Zararsız bir şekilde çekildi. Başka ürünler üretiyorduk. Şimdi sadece mezbahane olarak çalışıyor. Her türlü et ürününü üretiyorduk. Son zamanlarda toparlamıştık ama alıcı çıkınca, devrettik.”

 

Bu haber 1860 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...