Haberler
BASIN İLAN KURUMU - ilan.gov.tr
İntihar, önemli bir Halk Sağlığı Sorunudur!
14 Şubat 2020 17:59SDÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Gülin Özdamar Ünal, intiharın ne olduğunu, neden bazılarının bu güzel yaşama son vermeye kalkıştığını çarpıcı ve öğretici bilgilerle aktardı.
İNTİHARLARDA BASININ ROLÜ!
Isparta Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü tarafından, Isparta’da görev yapan basın mensuplarına ‘İntiharlarda Basının Rolü ve Yapılması Gerekenler’ konulu bir bilgilendirme yapıldı. Dün saat 09.30’da Valilik Göl Toplantı Salonunda Vali Yardımcısı Dr. Hakan Kubalı Başkanlığındaki bilgilendirme toplantısına Sağlık İl Müdürlüğü yetkilileri ile basın mensupları katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Vali Yardımcısı Dr. Hakan Kubalı, intiharın önlenebilir olumsuz bir davranış olduğunu vurguladı. Daha sonra; İl Sağlık Müdürlüğü Şube Müdürü Yeliz Savcı, bu konuda İl İntiharı Önleme Kurulu kurulduğunu söyledi.
Daha sonra kürsüye, SDÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalından Öğretim Görevlisi Dr. Gülin Özdamar Ünal geldi. Ünal da konuşmasında; “Basında intihar haberlerin birbiri ardına gelmesinde maalesef intiharlarda çok önemli bir gerçek olan taklit intiharlarının da rolü var. Bilindiği gibi geçtiğimiz aylarda önce İstanbul’da ardından Antalya’da siyanürle yapılan intihar sonucu iki aile daha topluca yok oldu. Bu iki olayın da hem adli, hem psikolojik hem de sosyal boyutu var. Olayların ayrıntılı incelenmesi sırasında adli otopsi kadar psikolojik otopsi yapılması da önemli ve sır perdesinin aralanması için önemli.
İntiharlar, insanlık var olduğundan beri süregelen bir sorun olduğu düşünülüyor. Ancak bugün gelinen noktada, dünyada intihar ortalaması yüz binde 16'dır. Yani her 40 saniyede bir kişi intihar ederek ölürken her üç saniyede bir kişi de intihar girişimde bulunmaktadır. Bu haliyle intihar her yıl yaklaşık 1 milyon kişinin yaşamını yitirmesine yol açan çok önemli bir halk sağlığı sorunudur.
İntihar oranı dünyada her yıl artmaktadır. Ülkemizde de son 40 yılda yüzde 50 artış göstermiştir.
İntihar algısı zaman içinde toplumsal anlamda nasıl değiştiği çeşitli disiplinlerce araştırılmıştır. Tarih boyunca intihar edenlerden korku duyulduğu, gurur duyulduğu, tamamen normal kabul edildiği dönemler olduğu gibi, intiharın keskin bir yasak olarak ele alındığı ve intihar edenlerin Allah’a isyan eden günahkarlar olarak görüldüğü çeşitli dönemlerden geçilmiştir. Günümüz toplumunda intihara yönelik algı değişikliğini asıl sağlayan, bu durumu bilimsel olarak açıklayan sosyoloji ve psikoloji disiplinleri olmuştur. Psikoloji, intiharı bireyin içsel ya da dışsal çatışmalarıyla baş edememesinin bir sonucu, sosyoloji ise, toplumun içinde bulunduğu kaotik durumun yarattığı bir sonuç olarak niteler. Bu bağlamda günümüzde intiharı algılayış biçiminin bilimsel çerçevede oluştuğu söylenebilir. Algının değişmesinde en büyük rolü oynayan da kitle iletişim araçlarıdır. Gelinen çağda konuya farkındalığın artması, intihar girişiminde bulunanlarla empati yapılması ve konunun duyarlıkla ele alınması, çözüm bulunması için çok önemlidir.
Kolayca bir anlam veremediğimiz, anormal olarak değerlendirdiğimiz insanın kendi canına kıyması eylemi, son derece karmaşık ve acı verici bir olaydır. Bundan dolayı intiharın herkes tarafından doğru bulunan, kabul edilebilir bir tanımını yapmak da oldukça güçtür. Çünkü, intihar olgusu ile ilgili bir konuyu açıklayabilmek için sağlam temellere dayanan bir tanım gerekmektedir. Ama konu doğası gereği sağlıklı bir bilimsel araştırma yapmayı olanaksız kılmaktadır.
İntihar konusu ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgilenen herkes, kendi bakış açısından hareket ederek bir tanım yapmaya çalışmıştır. Yani konuyla ilgilenen kişi sayısı kadar çeşitli intihar tanımları vardır. Psikoloji alanındaki çalışanlar intiharın içsel faktörlerini öne çıkarır. Oysa, sadece içsel faktörlerin ele alındığı, toplumsal faktörlere hiç değinmeyen bakış açısı, toplumsal bir varlık olan insanın intihar eylemini açıklayabilmekten uzaktır. İntiharı bir tür yardım isteme; tehdit ya da intikam metodu olarak da görebiliriz. İntihar sözlü veya sözsüz, dolaylı veya dolaysız bir mesajdır. Yapılan birçok araştırmanın ortak sonucuna göre, intihar edenlerin üçte ikiden fazlası bu niyetlerini eylemlerinden çok az bir zaman önce birçok şahsa çeşitli kereler ifade etmiştir. İnsanı intihara iten çeşitli nedenler vardır. Bedensel ve ruhsal hastalıklar, ekonomik sıkıntılar, aile içi geçimsizlik ilk üç sırada yer almaktadır.
İntihara sebep olan faktörler arasında kronik bir hastalığın varlığı önemlidir. Özellikle de ağrılı ya da uzuv yani işlev kaybı yaratan hastalıklar önemlidir. Bundan sonra alkol ve madde bağımlılıkları gelir. Ruhsal hastalıklardan en çok major depresyon ve bazı psikoz türleri önemlidir. Çoğu kişi öncesinde birçok davranış ve konuşması ile de intihar edeceğini belli etmektedir. Özellikle ‘Kendime zarar vermekten korkuyorum’, ‘Yaşamak anlamsız geliyor’, ‘İntihar dışında başka çare kalmadı’ cümleleri dikkate alınmalıdır. İntihar girişimleri de çok önemli bir göstergelerdir. Sayıları arttıkça ölümle sonuçlanma olasılığı da artar.
Ekonomik sıkıntılar intihar olasılığını ciddi biçimde artırmaktadır. Ama “intihara doğuştan meyilli olmak” vs tehlikeli ön yargılar. Depresyondaki kişilerde bile intihar etme arzusu kısıtlı bir süre için olur. Kurtarılabilirlerse, hayatlarının geri kalan kısmını mutlu olarak yaşayabilirler. İntihar doğru yaklaşımla önlenebilir bir durumdur. İntihar girişimi en çok gençler arasında yaygındır. Ölümle sonuçlanma oranı ise yaşlılarda daha fazladır. İntihar girişimi kadınlarda, ölümle sonuçlanma ise erkek intiharlarında daha fazladır. İntihar olgularının yaklaşık yüzde 90’ına bir ruhsal hastalık eşlik etmektedir. Bu nedenle ruhsal hastalıkların erken dönemde saptanması ve intihar riski olan bireylerin uygun şekilde tedavi edilmesi ayrı bir önem kazanmaktadır. Toplumumuzda giderek azalmakta da olsa psikiyatri bölümüne başvurmak ve tedavi olmakla ilgili ön yargılar ve damgalanma korkusu, ihtiyacı olan insanların tedaviye ulaşmasına engel olabilmektedir. Ayrıca intiharla ilişkili damgalanma, intiharların saklanması riskli bireylerin uygun ruh sağlığı hizmetlerine ulaşmasını engellemektedir. Toplumun ruhsal hastalıklar ve intihar konularında sağlıklı bilgilenmeleri bu damgalanmayı azaltacaktır.
Toplumu bilgilendirme konusunda medyaya gerçekten önemli işler düşüyor. Basına yansıyan intihar haberlerinde kullanılan dil, fotoğraflarda haberin veriliş tarzında yapılan özendirme, intihar yöntemiyle ilgili teknik bilgilerin ayrıntılı verilmesi gibi konularda çok daha dikkatli olunması, hayati önem taşıyor. Bunu son yaşanan toplu intihar olaylarında da acı biçimde yaşadık maalesef. İntihar için seçilen yol bir taklit aracı olmakta, sınırda düşüncesi olanlara eylemlerini gerçekleştirebilmek için yol göstermekte, cesaret vermektedir. Şu anda bu konu gündemden düşene dek siyanür satışının engellemesi, yayınlara çok sıkı kurallar getirilmesi gibi önlemler acilen alınmalıdır.”