ATİLLA SÜLDÜR’den son mesajlar (8 Ocak 2020)

17 Şubat 2020 18:03

Isparta'nın iktisadi, sosyal, kültürel, eğim ve bilim, spor haya başta olmak üzere her alanda iz bırakan projelere imza atan Atilla Süldür, 84 yaşında iken Hakk'ın rahmetine kavuştu. Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclis Üyesi Mehmet Nadir Bey'in torunu olan Atilla Süldür, Huzurevi'nden Ticaret ve Sanayi Odası'nın (ITSO) kuruluşuna; Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) için oluşturulan Yükseköğretim Vakfı'ndan (YÖV) Ispartaspor'a; bir dönem 'dünya markası' olan el halıcılığına kadar sayısız çalışmalara katkı sağladı, emek verdi, değer üretti.

MİMARLIK FAKÜLTESİ'Nİ KAZANDI, AMA İKTİSAT OKUDU

1955 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi'ni kazanan Atilla Süldür, o günkü şartların gerdiği sonuç nedeniyle farklı bir alana yöneldi. Aynı yıl Dokuz Eylül Üniversitesi Yüksek Okulundan 1959 yılında mezun olarak Isparta'ya döndü.

KENDİNİ ''ÇIRAK'' OLARAK TANIMLAYAN SÜLDÜR'DEN HAYAT DERSLERİ

Yaşama gözlerini kapayıncaya kadar çalışan Süldür, kendini 'Çırak' olarak tanımlıyordu. Kamu yararına çalışan sivil toplum kuruluşlarına her zaman maddi, bilgi, deneyim ve manevi destek veren Süldür, gençlere de 'sosyal projelere dâhil olun' mesajı veriyordu. Isparta'nın 'tarih hafızası' da olan Atilla Süldür, son röportajını Belediye Başkanlığı'nın katkıları ile hazırlanan belgesel program ''Isparta'ya İz Bırakanlar'' için vermişti.

İşte Isparta'nın en büyük değerlerinden biri olan Atilla Süldür'ün hayat dersleri; son mesajları:

''Bütün ümidim gençliktedir.

1951 yılında Isparta’yı yönetenler ‘gençler okusun’ diye özel kolej açmıştı. Kolejin 9 öğrencisi vardı. 9’u da üniversiteyi kazandı. Aynı yıl biz Isparta’da Hamlet ve Othello’yu sahnelerdik. Düşünün: Tiyatro, opera, bale vardı. Halka açık Tenis Kortu vardı Isparta’da. Anamız, yârimiz, bacımız o tüyü, tozu yuta yuta verem olurdu. Türkiye’nin en iyi Verem Hastanesi Isparta’da idi. Bu iyi mi? Hayır, kesinlikle değil. Isparta el halısının bitmesi, tarihe karışması acı değildir. Acı olan makine halısı trenini kaçırmamızdır. Yani bu sektörü başka şehirlere kaptırmamızdır.

Gençler, hayat iktisadi faaliyetlerden ibaret değil. Lütfen sosyal projelere girin. Proje üren. Çok çalışın.

Samimi olun. Vergi ödemekten çekinmeyin.

Bir anımı paylaşayım sizinle:

Bir tarih Vergi Rekortmeni oldum. Ulusal gazetede çıktı vergi rekortmeni olduğumun haberi. İstanbul’dan bir dostum arıyor: ‘Muhasebe elemanını değiştir’ diyor. Bu doğru değil. Vergi ödemek ne kadar güzeldir.

Ben 1948’den beri ‘Çırak’lık yapıyorum. Gençlerden isteğim var: Çok çalışın. Dürüst olun. Samimi davranın. İstihdam yaratın. Çalışanın hakkını tam ve zamanında verin. Vergi ödemekten çekinmeyin. Proje üretin. Birleşin. Halk ortaklı şirketler kurun. Ama çok özel bir ricam var: Hayat iktisat ile sınırlı değil. Sosyal projelere girin. İyi toplum için fakire el uzatın. Lütfen.

Isparta o kadar iyi bir aydın kent idi, anlatamam. Örnek mi? 1948 yılında 350 kişilik sinema salonu vardı. Tenis Kortları vardı. Halka açık. Ortaokul ve lisede gençler tiyatro sahnelerdi. Gençler opera sahnelerdi. Bugün Mehmetçik Gazinosu olan binada biz Hamlet’i oynadık. Othello’yu oynadık. Mesela ben tenordum. O kadar imkânsızlığa rağmen başarmıştık biz bu işleri. Kızlar patiskadan dikerlerdi tuvaletlerini. Kendileri dikerdi. Dekorları karton üzerine mum kalemle çizerdi öğretmenlerimiz. Ortaokulda müzik odaları vardı. Sanan ciddi bir ders olduğunu anlasınlar diye yapılmış.''

1948'DE ÜRETİLEN ELEKTRİK TOPRAĞA VERİLİYORDU

1959- 1962 Dönemi’nde Yedek Subay olarak Vatani görevini tamamladıktan sonra babası Vehbi Bey’in temellerini attığı şirketlerin başına geçtiğini anlatan Atilla Süldür, ''Babam Vehbi Bey çok ileri görüşlü idi. Farklı düşünürdü. Risk alırdı ve çok çalışkandı. ODTÜ Mimarlık kazanmıştım. Ama babam Vehbi Bey, ‘Yüksek Ekonomi’ okusan daha sağlıklı olacak. Hem İzmir’den işleri takip edersin’ önerisinde bulundu. Kabul ettim. 1948’de başladım ‘Çırak’lık yapmaya.

O dönem 2400 litre benzin kapasiteli akaryakıt istasyonumuz vardı. Isparta’da tek. Ve 8- 10 gün yeterdi bu benzin. Benzinden çok gaz satardık. 1 vagondan 980 teneke gaz çıkardı. 3 günde biterdi. Düşünün Isparta o dönem ne kadar fakirdi.

İzmir’de üniversiteye gidiyorum. Gazetede bir ilan gördüm. Babamın işlerini takip ettiğim için üzerimde 11 Bin TL vardı. Kaparo yatırıp ithal kamyona yazıldım. Toplamda 90 Bin TL’ye aldım.

Nakliye yapıyoruz. Araç Isparta’ya geliyor, gidiyor. Bir gün çalışan şoförümüz kaza yaptı. Kamyonu şarampole uçurdu. Şehir küçük. 30- 40 Bin nüfus var. Herkes konuşuyor, dedikodusunu ediyor. Vatandaşın biri demiş ki: ‘Zaten 20 sefer yap. Her seferden Bin TL kazandı. Tamir parası ne olacak ki…' Merak etmiş…

Açtım defteri baktım. Hakikaten 20 sefer yapılmış. Elifi elifine saymış. Be adam hiç mi işin gücün yok. Bu olacak iş değil… Isparta maalesef hep dedikodu üretti, şimdi de öyle… Ama şu olmalı. Ben uygun bir toprak bulsam, gelip sana söylemeliyim. Ama nerede bizde o...

Isparta o kadar fakirdi ki… I. Kovada Santrali yeni kurulmuştu. Ertaç Çapçı halamın oğludur. ‘Ürettiğimiz elektriği toprağa veriyoruz’ derdi. Millî serveti toprağa veriyorduk yani… Kimse elektrik  alamıyordu. 1948’de Isparta’da elektrik yoktu.

İzmir’de kaparo yatırıp satın aldığım kamyon hayatımı değiştirdi. İthalatçı firmanın sahibi Mustafa Selvili amca hayatımı değiştirdi. 1962 yılında otomotiv bayiliği verdi bana. Daha sonra BMC, Bedford Bayiliği yaptım.

1973 yılında da Renault geldi.

Özünde ben Renault’a çok sıcak değildim. Murat 70 tane satıyordu. Isparta’da o yıllarda araba alabilecek kapasitesi olan kişi/ aile sayısı 100- 150 idi. Babam Vehbi Bey, ‘Renault Türkiye’ye gelip fabrika yaptı ise bir bildiği vardır. Yarın traktör üretir, kamyon üretir… Bu fırsatı kaçırma’ dedi. İkna oldum. Yolumuz bir kesiş o an. Hâlâ devam ediyor. 2000 yılına kadar Renault satışı yaptık. Ama iktisadi krizden bir yıl önce bıraktık. Teknik Servis hizmetine ise devam ediyoruz.''

-ÖMRÜNÜ HUZUREVİ VAKFI'NA ADADI

1974 yılında Huzurevi Vakfı Başkanı olan Atilla Süldür, hayata gözlerini kapadığı ana kadar bu kuruma

destek verdi. 1980 İhlali’nde Hâkim karşısına çıkmaktan usandığını anlatan Süldür, ''Hayatımın her sürecinde sosyal projeler de yer aldım. Gençlerden çok özel bir isteğim var: İktisadi hayat tamam. Ama hayatın tamamı o değil. Lütfen ‘iyi toplum’ için sosyal projelere girin. Ama gençleri göremiyorum. Lütfen bu projelere girin. Topluma el uzatın. O kadar aktiftim ki… Her projede, her Vakıfta vardım. 1980 Darbesi oldu. İki de bir gözaltına alırlardı beni. Sonra serbest bırakırlardı. Sonra bir başka konudan tekrar gözaltı… Sonra serbest. Sonra yine Hâkim…. Yine serbest.

Hep Hâkim karşısına çıkarılırdım şu Vakıf, bu Dernek… Yargılan babam yargılan. İnanın, bıkıp usanırdım Hâkim karşısına çıkmaktan. 1980’da Isparta Ticaret ve Sanayi Odası (ITSO) Yönetimi’ne de girdim. 3 Dönem ITSO Başkan Yardımcılığı yaptım.

GÜVEN VE İTİMAT

1950, ‘60’lı yıllarda o kadar güven ve itimat vardı ki… Mesela bir dükkân… Kapısı açık, önünde bir tahta sandalye var ise mesaj şudur:

 ‘- Çok yakındayım. Hemen geleceğim. Buyurun bekleyin.’ Soyulur mu, çalınır mı? Asla öyle bir kaygı yoktu.

Güven vardı. Herkes herkese yüklü miktarda da olsa borç verirdi.

DIŞ TİCARETİN KAPILARINI 1985’TE AÇTIK

1985 yılında ilk kez geniş çaplı olarak Avrupa Turu düzenlemiştik. Almanya, İtalya, Fransa, Romanya’ya10 günlük bir tur düzenledik. 30 kişi. O fuar ve gezi Isparta’nın ufkunu açtı. Dış ticaret ufku açıldı. 1985 yılında Hannover Fuarı’nda Türk Yılı ilan edilmişti.

YUHALANAN BAŞKAN MEĞER BENMİŞİM

1979 yılı, Lütfü Küçük karikatürist Antalya Radyosu’na demeç veriyor: ‘Ispartaspor Başkanlığı’na Atilla Süldür getirildi’ diye. Allah Allah haberim yok. Spordan, futboldan damla anlamam. Neyse ‘Isparta için taşın altına elini sokacaksın’ dediler. İkna olduk. Denizli’ye maça gittim. Maçı 2-1 kaybettik. Protokol Tribünü’nde Denizli Belediye Başkanı ile oturuyoruz. Seyirci ‘Başkan istifa, Başkan istifa, Başkan yuh…’ diye bağırıyor. Denizli Belediye Başkanı’nın yüzüne baktım. Oralı bile değil. Şaka yollu olarak ‘ya Başkan ne yüzsüz adamsın. Sana ‘yuh’ diyorlar, istifaya davet ediyorlar’ niye tepkisizsin’ dedim. Yüzünü bana çevirdi, acı acı gülümsedi;

‘Sevgili dostum’ dedi, ‘istifaya davet edilen, ‘yuh’ çekilen ben değilim, sensin…’

Meğer beni istifaya çağırıyorlarmış. Bana yuh çekiyorlarmış…

GENÇLERE ALTIN ÖĞÜTLER

- Dürüst olun

- Samimi olun

- Çok çalışın

- İstihdam yaratın

- İşçinin emeğini ve hakkını zamanında ve tam verin

- Isparta’nın büyük sorunları var. Nedir? Hep bireysellik peşinde koşuluyor. Önemli olan ekiptir, birleşmektir

- Sermayenizi birleştirin. Güçlü şirketler kurun. Halka açık şirketler kurun

- IYAŞ ve DİRİTEKS bu konuda çok iyi hikâyedir. Bu hikâyeden ilham alın.

- Bugünün ekonomi yapısına bakın. Üniversite ve askeriye. Hep böyle gitmez. Bir kentin ekonomisinin ana motorunun buna dayalı olması doğru değil. Avrupa ile yarışamayız. Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde bu ekonomik yapı ile gelişemeyiz.

- Markalar yaratın.

- Ben gençlere inanıyorum. Güveniyorum. Kim bir girişim yapıyorsa, yürekten destekliyorum.

DEREBOĞAZI ISPARTA’YI KÖY OLMAKTAN ÇIKARDI

Isparta- Antalya Dereboğazı Yolu bir halk harekedir. Isparta’nın eseridir. Emeği geçenlere büyük saygım var. Isparta’yı ‘körfez’ durumundan çıkartan bu yoldur. Anadolu’ya bağlayan bu yoldur. Ve bu yol imece ruhu ile yapıldı. Mustafa Kazak’a, arkadaşlarına binlerce kez şükran borçluyuz.''

Bu haber 1867 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...