Haberler
“Fırıncılar 6 aydır kan ağlıyor”
BASIN İLAN KURUMU - ilan.gov.tr
DİJİTAL ÇAĞDA 2 yılda alınacak mesafe 2 haftada alındı
17 Nisan 2020 18:19SDÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Turhan, koronavirüs sürecinin Türkiye’nin dijital çağ geçişinde katalizör görevi üstlendiğinin altını çizdi.
Çalışmalarını ve yayınlarını dijital çağ üzerine yapan SDÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Turhan, içinde bulunduğumuz dijital çağı anlattı. 2 yılda tam anlamıyla girilecek dijital çağ için 2 haftada önemli bir mesafe alındığını belirten Turhan, şu açıklamalarda bulundu:
DİJİTAL DÖNÜŞÜM
“Koronavirüs dijital çağa geçişi hızlandıran bir katalizör oldu. Toplumsal yapı sürekli değişim ve dönüşüm içinde. Böyle bir şeyi ilk defa yaşamıyoruz. Biz ilkel toplumdan, tarım toplumuna, tarım toplumundan sanayi, şimdi de günümüzde bilgi toplumu haline geldik. 10 bin yılda tarım, 300 yılda sanayiyi gerçekleştirdik. Ama 30-40 yıl içinde korkunç bir değişim gerçekleşti. Özellikle 2000 yılından sonra artarak devam eden bir dijital dönüşümden söz edebiliriz.
Bu süreç hızlandırıcı bir etki yaptı. İş buraya gidiyordu zaten. Hiç olmayacak bir şey değil. Biz mesela 2-3 yıl içinde uzaktan eğitime geçme hedefimiz vardı. Siyaset bilimi ve kamu yönetimi bölümü olarak videokonferans ile ders yapacak hale, derslerin içeriğini bu alana aktarmak için çalışıyorduk. 2-3 yıl içinde geçmeyi planlarken 2 hafta içerisinde geçtik. Herkes bu kadar hazırlıklı yakalanmadı. Biz biraz daha hazırlıklıydık. 2 senede alınacak mesafe 2 haftada alındı.”
BU ÇAĞIN 3 JENERASYONU VAR:
DİJİTAL YERLİLER
DİJİTAL GÖÇMENLER
DİJİTAL YABANCILAR
Dr. Öğretim Üyesi Turhan, dijital çağın jenerasyonlarını şöyle anlattı:
“Bu sürece en hazır grup öğrenciler. İçinde bulunduğumuz çağda insanları 3’e ayırıyoruz. Dijital yerliler. 2000 yılından itibaren doğmuş, akıllı medya ile büyümüş bir kitle var. Bu kitle zaten buna fazlasıyla hazır. En az zorlananlar onlar. Dijital göçmen grubu var. Dijital çağın içinde doğmamış, akıllı telefon ile büyümemiş. Ama yaşam şartları gereği dijital çağa ayak uyduran bir çağ var. Dijital yabancılar var. Sadece evet/hayır tuşunu bilenler. Mesela birinci dünya savaşını görenlere kayıp jenerasyon diyoruz. 2. Dünya savaşını görenlere sessiz jenerasyon diyoruz. 2. Dönem sonrasından gelen jenerasyona bebek patlaması yapan jenerasyon diyoruz. Çünkü nüfus patlaması olmuştur. Günümüzde şu an jenerasyona dijital yerliler/göçmenler/yabancılar tanımlarını kullandım.
Hepimizin şunu kabullenmesi lazım. Çocuklarımıza istikamet vermeye çalışırız. Onları geleceğe hazırlıyor gibi düşünürüz. Ama şunu kabullenmek lazım, bu çağın gerçek sahibi 2000 yılından sonra doğan çocuklar, gençlerdir. Bu çağa en hazır olan grup. Çok da zorlanmıyorlar. Aksine çocuklara eğitimi, eğlenceyi öğretecek hocalar da sıkıntı var.
AİLELER BİLİNÇLENMELİ
Tablet ve akıllı telefonu yasaklamak mümkün değil. Artık okul tablet oldu. İnsan bilmediğine düşmandır. Ailelerin yapması gereken dijital okur-yazarlık alanında kendisini geliştirmeli. Bilinçli kullanım dışında kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. Çocuklara güvenmemiz lazım. Çocuklar bizden daha çok yetenekli. Çünkü onlar o teknoloji ile büyüdü. Dijital konularda artık çocuk, anne-babaya yardımcı oluyor. Sıkıntılı olan nokta şu; çocuklar dijital mecralardan faydalanmalı ama bilinçli ve sınırlı. Bu konuyu aşılamamız lazım. Eğitim amaçlı, eğlence amaçlı belli zamanda olmalı. Bunun dışında doğaya çıkmayı, hayvan sevmeyi esgeçmemiz gerekiyor. Dijital çağ bireyselliği körüklüyor. Sosyal ilişkilerde ciddi sıkıntılara yol açıyor. Çocukların sosyalleşmesi için bunun belli bir sınırının olması gerekiyor. Çocukların kullandıkları uygulamalar ve oyunlar takip edilmeli. Tablet ve bilgisayarlarda ebeveyn filtreleri kullanılmalı. Bu yeni çıkan mecraları girip-bakmak lazım. Çocuk neden kullanıyor? Bunlara bakılmalı. Tiktok diye bir uygulama çıktı. Çocuklar çok seviyor. Gençler ya da çocuklar bilinen sosyal medya hesaplarında değiller. Yeni mecralarda geziyorlar. Gençlerin neden kullandığına bakmak lazım.”
Turhan, dijital çağla birlikte gazetecilikte yeni bir dönem yaşandığını söyledi.
VATANDAŞ GAZETECİLİĞİ
“Her zahmetin bir rahmeti var. Hiçbir yenilik hayatımıza yüzde 100 fayda olarak girmez. Fırsatları da zahmetleri de vardır. Eskiden bir haber yapmak için gazeteciye gitmek gerekiyor. O fotoğraflayacak, ajansa gönderecek. Birkaç gün sürecek bir süreç. Şimdi vatandaş gazeteciliği başladı. Salda’daki yapılan çalışmayı bir vatandaş çekti Türkiye anında ayağa kalktı. Orada onu çeken bir gazeteci değildi. Arap baharındaki çatışmaları insanların yaptığı canlı yayınlardan gördük. 2030 yıllardan itibaren siyasi kampanyaların sosyal medya üzerinden gideceğini söylüyordum. Ama 2023-2024’de bu kampanyalar sosyal medya üzerinden gidecektir. Tamamen her şey bu alana gelmiş olacak. İletişimde büyük kolaylıklar sağladı. Herkes sesini duyurabiliyor. Tamam güzel. Ama sıkıntıları yönleri de var. Yalan ve sahte haber. Ortadoğu’daki çatışmanın görselini alıp, başka bir ülkede olmuş gibi yayabiliyorlar. Birisine iftira atıyorsunuz. Bir anda her yere yayılmış. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını. İnsanlara çok kolay iftira atılabiliyor. Yalan ve kötü haber daha hızlı yayılıyor. Sağladığı artıların yanında baş etmemiz gereken bir alan. Özellikle Facebookta bu çok gözüküyor. 45-50 yaş üstü grup bunu gerçek olarak yayıyor. Gençler daha dikkatli.”
Dr. Öğretim Üyesi Turhan’a göre dijital çağın en önemli sorunu.
20. Y.Y zihniyeti ile
21. Y.Y politikaları üretiliyor
“Dijital yerliler diye bambaşka jenerasyon var. Bu insanların uyacağı kararları, politikaları hazırlayanlar dijital göçmenler. 20. Yüzyıl zihniyeti ile 21. Yüzyıl politikaları üretiliyor. Şu an karar vericilerin 40 yaş üstü. Dijital göçmenler politika üretiyor, gençlerin uyması isteniyor. Bu çok büyük sıkıntı. Uygulamalı bölüm değilse, ‘şu kadar m2 kapalı alan’ gibi şeylerden bahsetmek yerine bir tane mekanımız olsun, çok iyi dijital altyapı kuralım. Emin olun çok daha iyi üniversite olmak mümkün. Sözel alanlarla ilgili dersler tamamen buradan yapılabilir. Artık devasa kampuslar yapmaya gerek yok. SDÜ’nün kurduğu Uzaktan Eğitim MYO. Çok güzel altyapı ile kuruldu. Şimdi ISUBÜ’ye bağlı. SDÜ, uzaktan eğitim MYO altyapısını o şekilde kurmasaydı, uzaktan eğitim deneyimi olmasaydı bugün online eğitim veremezdik. Bir Uzaktan Eğitim MYO’nun altyapısı 90 bin kişiye eğitim verilmesini sağlıyor. SDÜ olarak çok hızlı bir şekilde geçtik. Ama belli bir altyapı var.”