“İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ ONAYLAYIP GEREKLİLİKLERİNİ YERİNE GETİRMEMEK İKİYÜZLÜLÜKTÜR”

27 Kasım 2020 16:01

İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ülkemizde kadına yönelik artan şiddetin engellenmesine yönelik bir araştırma önergesi verdi.

Verdiği önerge ile konuyu yeniden Meclis kürsüsüne taşıyan Cesur, yaptığı konuşmada iktidarın bugüne kadarki politikaları sonucu ortaya çıkan manzarayı eleştirerek, “Sizin iktidarlarınızda kadınlarımız dünyadaki diğer kadınlara oranla her konuda geriye gitmiş, her gün daha fazla öldürülmüşler, daha fazla şiddete uğramışlar.” ifadelerine yer verdi.

İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur’un, "25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü ve Ülkemizde Artan Şiddet Üzerine" konulu konuşmasının tam metni:

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü; aynı zamanda büyük siyaset adamı Sayın Alparslan Türkeş'in 103'üncü doğum günü, kendisini rahmetle anıyorum.

Bu kadına şiddetle mücadele gününde İstanbul Sözleşmesi'nden konuşmazsak olmaz.

İstanbul Sözleşmesi, kadına şiddeti önlemeyi amaçlayan ve ağır yaptırımlar getiren ilk uluslararası anlaşma. Bu Sözleşme bir süredir büyük tartışmalara sebep oldu ve bütün dünyada toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi yönünde atılmış çok büyük bir adım.

Sözleşmeyi onaylayan ülkeler, bireylerin özellikle kadınlar ve kız çocuklarının şiddete maruz kalmaksızın yaşam hakkını sağlamak ve korumak için gerekli olan hukuki hizmet ve destek önlemlerini almak zorunda.

Şimdi, burada bunu dile getirenler az önce (AK Parti Milletvekili tarafından) ikiyüzlülükle suçlandı. Uluslararası sözleşmeleri onaylamak ve buna karşın gereklerini yerine getirmemek aslında ikiyüzlülük, değerli arkadaşlar. Gereğini yerine getiremeyince, ikiyüzlü olmamak için mi sözleşmeyle ilgili muallakta kaldınız? Bunu bir çözmemiz lazım.

Sözleşmeye karşı çıkanlara soruyoruz: "Siz hiç okudunuz mu bu sözleşmeyi?"

Ve soruyoruz: "Kadının ezilmesini, şiddetin artmasını, tecavüzlerin ve cinayetlerin çoğalmasını mı istiyorsunuz?"

Ve kimin ve neyin baskısı, sizin gözlerinizi kör, yüreklerinizi bu kadar sağır hâle getirmiş?

İstanbul sözleşmesi tek başına kadına şiddeti engelleyemez, evet, bu doğru; çünkü çare yönetimde, çare yasalar önünde eşitlikte ve uygulanan yasalarda, demokraside ve ekonomik özgürlükte.

2020 yılının ilk ayında toplam 119 kadın öldürülmüştü, beş ay daha geçti, sayı 246; 2008 yılında 80, 2012'de 201 ve -her yıl artarak- 2019 yılında 469'du. Ve TÜİK verilerine göre, ülkemizde kadınların yüzde 40'ı şiddet görüyor ve her 10 kadından 4'ü yani 14 milyon kadın şiddet görüyor.

Birleşmiş Milletlerin topladığı verilere göre, Türkiye'de son on iki ayda partneri veya eşi tarafından cinsel veya fiziksel şiddet görmüş kadınların oranı yüzde 11. Nijerya'yla aynı durumdayız.

Bakınız, İskandinav ülkelerinden örnekler vermiyorum. Bu oran Ukrayna'da yüzde 10,2, Paraguay'da yüzde 8, Hırvatistan'da yüzde 4, Polonya'da yüzde 3, İspanya'da ve Slovenya'da yüzde 2.

Şu an 20-24 yaşında olan genç kadınlarımızın yüzde 14,7'si 18 yaşından önce, daha çocukken evlendirilmiş. Bu oran Tunus'ta yüzde 1,5; Güney Afrika'da yüzde 3,6; Belarus'ta yüzde 5; Karadağ'da yüzde 5,8; Ürdün'de yüzde 9,7.

Latin Amerika'daki 23 ülkede gerçekleşen kadın cinayetlerinin yarısı Brezilya'da. Brezilya'nın her konuda durumu malum. Irkçılığın, kadın düşmanlığının ve homofobinin güçlendiği bu ülkenin 2018 skoru ise1.206. Brezilya'nın nüfusu bizim 3 katımız. Yani şunu demek istiyorum: Bu kadar berbat durumda olan bir ülke ile Türkiye'deki rakamlar yaklaşık aynı değerli arkadaşlar, durumun ciddiyetini anlayın diye söylüyorum. Batmışız, batmışız; hiç hadiseyi hafifletmeye kalkmayın.

İşsiz kadın sayısı 2014'ten 2019'a yüzde 52 arttı, 2 milyon ve Türkiye'de erkeklerin iş gücüne katılım oranı yüzde 65,7'yken kadınlarda bu değer yarısı, yüzde 29,4. Kadın işsizlik oranımız Avrupa ülkelerinin 2 katı, OECD ülkelerinin 3 katı ve Dünya Ekonomik Forumu 2020 Küresel Cinsiyet Uçurumu Endeksi'ne göre, ekonomik katılım ve fırsat eşitliğinde Katar ve Bahreyn'in arkasından 136'ncıyız, 106'ncıymışız 2006'da.

Yine 2006'da 101'inci olan Nikaragua, 2020'de 81'inci olmuş. 111'inci sırada olan Nepal bizi geçmiş, 101'inci sıraya yerleşmiş; Honduras 99'ncu iken 55'inciliğe çıkmış. Şimdi, biz bu skoru niye alıyoruz peki? Ben size bunu sormak istiyorum. Önümüzdeki 135 ülkede şu oranlar daha iyi durumda da ondan:

İş gücüne katılım kadınlarda 37,5; erkeklerde 78,1. Aynı iş için kadınlar erkeklerin yüzde 58'i oranında maaş alabiliyor ve erkeklerin kazandığı her 100 liraya karşılık kadınlarımız 43 lira kazanıyor.

Politik katılımda Gana ve Gine'nin arkasından 109'uncuyuz, 2006'da 96'ncıymışız ve eğitime katılımda Tunus ve Cezayir'den sonra 113'üncüyüz, 2006'da 92'nciymişiz.

Yani bu verilere baktığımız zaman, Hükûmet tarafından ortaya konulan, 2016-2020 yıllarını kapsayan “kadına yönelik şiddetle mücadelede Ulusal Eylem Planı”nız yetersiz ve geçersiz kalmış; yasa var ama uygulanmıyor demek bu.

Sonuç: AK PARTİ iktidarlarında kadınlarımız dünyadaki diğer kadınlara oranla her konuda geriye gitmiş, her gün daha fazla öldürülmüşler, daha fazla şiddete uğramışlar.

Ne yapmalı?

Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili "Bu işi hep birlikte ele alalım." dedi, çok teşekkür ediyorum kendisine. Ancak bugüne kadar, 2018'de seçilip Meclise girdikten sonraki dönemde, 28 araştırma önergemiz, 201 yazılı soru önergemiz ve 35 kanun teklifimiz var siyasi partiler olarak.

Bunları reddettiniz, hepsini reddettiniz. Gelin samimiyseniz, bu defa kabul edin. Bir araştırma önergesiyle huzurunuzdayım ve Hükûmetin yetersiz olduğu bu elzem konuda Mecliste bir araştırma komisyonu kuralım beraberce.

Ve öğrenilmiş çaresizlik; bunu gidermemiz gerekiyor. Maalesef bu hâle geldik, çok kaygılıyım.

Ekonomik ve psikolojik şiddet de dâhil şiddetin her türlüsünü tanımalıyız ve cezalandırmalıyız.

“İYİ hâl indirimi” uygulamasını derhâl kaldırmalıyız, 6284'ü uygulamalıyız.

Biz; çaresiz değil, güçlü kadınlar istiyoruz.

Ne yapacağını bilmez, yetersiz değil, donanımlı, üretken kurumlar istiyoruz ve korkak değil, cesur siyasi irade istiyoruz ve soruyoruz:

Ciddi eylemler ve caydırıcı kanunlar çıkarmanın önündeki engel nedir? Neden elleriniz hep "ret"e kalkıyor? Bu yasaların çıkarılması ve doğru uygulanması için eşik değeriniz nedir? Daha ne kadar kadın şiddete uğramalı, daha ne kadar kadınımızı kaybetmeliyiz?

Dileğimiz; demokrasinin, hukukun uygulandığı, çaresizliğin yerine çarenin egemen olduğu, kadınların toplum içerisinde kaygısız, huzurlu ve göğüslerini gere gere dolaştığı özgür bir Türkiye.

Şimdi, ben burada Sayın Bülent Ecevit'in çevirdiği Nobel Ödüllü Tagore'un kitabından bir bölüm ile sözlerimi tamamlamak istiyorum:

“Tanrım, beni özgürlük cennetinde uyandır / Fikrin korkusuz olduğu ve başın dik tutulduğu yerde / Bilginin serbest olduğu ve dünyanın özel duvarlarla dar bölmelere ayrılmadığı yerde / Sözcüklerin, doğruluğun derinliğinden meydana çıktığı yerde / Emeğin kollarını kemale uzattığı yerde / Berrak akıl nehrinin, ölmüş âdetlerin hazin çölünde yolunu kaybetmediği yerde / Zekânın sürekli olarak genişleyen fikir ve fiile senin tarafından sevk edildiği yerde / Tanrım, sen benim memleketimi, işte bu özgürlük cennetinde uyandır.”

Ben, bizim memleketimizde kadınların şiddete ve cinayete kurban gitmediği memleketimizde uyanmak istiyorum. Bugün utanarak uyandım. Bana ait olmayan bir duyguyla uyandım.

Lütfen gelin, Özlem ZENGİN’in de bu yaklaşım ile, hep beraber araştırma önergemize olumlu oy vererek tamamlayalım bugünü!

Tagore'nın sözüyle bitireceğim yine: "Allah'ım bana fikre saygısızlık etmeyecek ve küstah kudretin önünde diz çökmeyecek güç ver."

Teşekkür ederim.

 *HABER MERKEZİ

Bu haber 1732 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...