Kur’ana adanan bir hayat Mehmet Ali Ege

20 Nisan 2021 16:08

İlkokuldan sonra hafız olmak için annesini ve babasını terkedip dedesinin yanına yerleşen Mehmet Ali Ege, iyi bir hafızlık eğitiminden sonra imamlık yaptı, Müftülükte idarecilik görevinde bulunda. Aynı zamanda iyi bir şair olan Ege, hem memuriyet hayatında hem de emeklilik hayatında kendisini Kur’an öğrenmek isteyenlere adadı.

Isparta’da din hizmetlerine, Kur’anın daha fazla kişi tarafından öğrenilmesini sağlayan Mehmet Ali Ege  Diyanet camiasının yakından tanıdığı bir isim. Ege, 77 yıllık ömründe ilkokuldan sonra kendisini Kur’an öğrenmeye ve öğretmeye adadı. Hem memuriyet hayatında hem de emeklilik hayatında kim öğrenmek için başvurduysa O’na Kur’an öğretti. Hala bu alanda çalışan Ege, kayıtlara geçen birçok şiiri ile de tanınıyor.

HAFIZ OLMAK

İÇİN AİLESİNİN

YANINDAN AYRILDI

“1944’de dünyaya geldim. Annem Yenice Mahalleli, babam Ecelfeli. Babam ayakkabıcı idi, daha sonra fırıncılık yaptı. Fırınlarda çalışıyordu. Ayakkabıcılıkta mahir bir sanat sahibiydi. Burdur’un Horzum’dan teklif geldi. Ayakkabıcı ihtiyaçmış. Burdur Horzum’a taşındık. İlkokulu 1955’de Burdur’da bitirdim. Onlar orada iken ben buraya dedemgile geldim. ‘Isparta’ya gideceğim hafız olacağım’ diye ısrar ettim. Yenice Mahallesi Camii’nin hemen yakınında dedemgilin evi vardı. Dedemin evinden her gün Kur’an Kursu’na gidiyordum. Kur’an-ı öğrendim, sonra hafızlığa başladım. İzmir Ödemiş’te güzel bir Kur’an kursu varmış, onu önerdiler. Mekke Eğitim Vakfı gibi güzel teşkilatlı bir kurs merkeziydi. Oraya gittim ve hafızlığımı bitirdim. Ondan sonra tekrar Isparta’ya döndüm. 1963’de Atabey’den ilk resmi görevimi aldım. İmam Hatip olarak göreve başladım.

 ERTOKUŞ MEDRESESİ’NİN

KADERİNİ DEĞİŞTİREN ŞİİR

Mehmet Ali Ege, Atabey’de imamlık yaparken bir dönemin ilim yuvası Ertokuş Medresesi’nin bakımsız ve harabeye dönmüş halini görünce bir şiir kaleme aldı, Cuma vaazında irticalen ilçe halkına sitem etti. Yazdığı şiir, bir hayırsever tarafından Medreseseye asıldı, yıllar sonra tarihi mekan ayağa kaldırıldı.

Atabey Medresesi’nin bakımsız halini görünce hemen orada bir şiir yazdım, şöyle:

Dinler gibiyim Kur’an okuyan bir hafızı

İnletiyor sanki açık kubbeden semayı.

Evet açık kubbeden seslenirken semaya

Yaklaşır insan kendinden geçerek Mevlaya…

İlmin, irfanın yuvası olan şu medrese

Dönmüş arkasını şimdi, bülbülü uçmuş kafese

İçeride ses yok, ışık yok, sanki ıssız bir çöl…

 

Ey Gazi Sultan çık da kabrinden bu hali gör,

Nerede senin gece-gündüz öten bülbüllerin?

Duyulmuyor hiçbiri o ilahi seslerin

Dalmış kalmışım,300-500 sene öncesine.

Ne güzeldi kim bilir, ne şendi bu medrese

Nerede senin devrinin hatipleri?

 

Yıllar geçti hala boş bekliyor yerleri

Dalmışım 300-500 sene öncesine.

Ne güzeldir kim bilir ne şendi bu Medrese

Tekrar ilahi sözler işitilmez mi senden

Yoksa bundan böyle kaderin matemi mi bilmem…

 Bu şiiri bir hayırsever sacın üzerinde yazdırmış, duvarına asılmış. Yıllarca o şiir orada kaldı. Bir Cuma hutbesinde Atabeylilere sitem ettim. ‘Kendi aranızda bir bekçi tutsanız. Burayı sahipsiz bırakmasanız olmaz mı’ filan dedim ondan sonra bir bekçi tuttular, tertemiz oldu. Şimdi de çok güzel. Ondan sonra ben Atabey’de Kurşunlu Camii’ye imam oldum. Askerlik görevimi yaptıktan sonra İzmir Gaziemir’e kursa gittim. Ondan sonra tekrar kur’a çektim ve tekrar Gaziemir’i çektim. 24 ay vatani görevimi yaptım.”

*Levent Doğan

 

Bu haber 1454 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...