Kalkınmış Demokrat, Büyük Türkiyeyi Hedefleyen SÜLEYMAN DEMİREL´in 1 KASIM DOĞUM GÜNÜ

1 Kasım 2021 09:49


Süleyman Demirel; demokrasi ve kalkınmanın kahramanıdır. Dahil olduğu her dönemde, siyasette de tartışmasız lider ve duayendir. Onun hikayesi, İslamköy'den Çankaya'ya uzanan, bir Cumhuriyet hikayesidir. Bu hikaye aynı zamanda, Cumhuriyet'in kalkınma, medenileşme mücadelesinin ve Türk Milleti'nin benlik arayışının hikayesidir.
Süleyman Demirel'in, bir ömre değil, bin ömre sığacak kadar çok hizmetle ve eserle dolu ömrünü, neye adadığının bilinmesi, Cumhuriyet'i anlamak konusunda ve de tarihe karşı büyük bir sorumluluktur.
Cumhuriyet'in ilanından tam 1 yıl sonra, 1 Kasım 1924'te İslamköy'de doğdu. O doğduğunda, 13 milyondan oluşan ve bütün sanayi ihtiyaçlarını ithal eden, tarıma dayalı bir toplum ve kişi başına düşen geliri yıllık 50 dolar olan bir Türkiye vardı.
Sayın Cumhurbaşkanı'mız bir gün, İslamköy'deki baba evini gezdirirken, bir kerpiç odada sssssdedi ki;
"Ben, bu odada kardeşlerimle yaşadım. Elektrik yoktu. Gaz lambasıyla okur-yazardık. Köy okulunu bitirdim. Ortaokula gitmek için her sabah kilometrelerce yürür, kasabaya giderdik. Eğer bana Cumhuriyet nedir, diye sorarsınız, Cumhuriyet benim işte! İslamköy'den çıkmış bir köylü çocuğunu Cumhurbaşkanı yapan, Cumhuriyet'tir”. Her fırsatta bunun altını çizdi ve Büyük Atatürk'e bağlılığını ifade etti.
Kendisini siyasete iten Türk köylüsünün ve halkının o dönemdeki yoksulluğu ve çaresizliği idi. Memleketin büyük bölümünde içecek su, yakacak ışık yoktu.
Meslek seçimi de, milyonları çatlamış toprakla mavi gökyüzü arasında sıkışmış kaderinden kurtarma kavgasına katkıda bulunma amacıyla oldu ve bugün dünyada nam salan dev eserlere imza attı.
Göreve başladığı yıllarda Türkiye'nin 35 bin köyünün sadece 13'ünde elektrik olan bir Türkiye. Bir yerden bir yere gidilemeyen ve gidilmesine aslında ihtiyacı olmayan bir Türkiye.
Demirel'in Rüyası “Büyük Türkiye” idi. Köyden gelen ve halkın ıstırabını iyi bilen biri olarak, 1965 seçimlerinde “vatan için el ele” diyerek yola çıktı. Halkın karşısına “Kavgada, dövüşte fayda yoktur. Gelin Türkiye'yi iyi günlere götürelim. Aş bulalım, ekmek bulalım. Türkiye'yi imar ve inşa edelim. Türkiye'yi kalkındıralım. Çağdaş ülkeler seviyesine getirelim.” diyerek çıktı.
Ne mi yapalım? Avrupa'yı Asya'ya bağlayalım. Boğaz Köprüsü'nü yapalım. Ne mi yapalım? Dicle ve Fırat'ın üzerine Keban Barajı'nı yapalım ve Türkiye'ye elektrik bulalım. Elektrik ile fabrikalar kuralım. Fabrikalarda çocuklarımıza iş bulalım. Okul yapalım. Okumamış insan kalmasın Türkiye'de. Ve geleceğe yürüyelim” diye çıktı.
“Büyük Türkiye” hamlesinin gayreti yurt topraklarında verilecekti. “Bilgi konacak, demir konacak, çimento konacak ve en önemlisi bu güzel topraklara sevda konacak” dediği topraklara hepsini koydu. Ne yapmaya kalkışsa, bir karşı çıkan oldu. Para yok, para bulacaksınız dediler, buldu; Proje yok, bulacaksınız dediler; buldu; mühendis yok, bulacaksınız dediler; buldu…
Barajlar geldi artarda. Seyhan Barajı, bir ömrüm daha olsa bir daha veririm dediği büyük eseri GAP. Dünyanın incisi dediği Atatürk Barajı. Birecik Barajı ve Karkamış Barajı. Dağları değil çağları deldiği Urfa Tüneli.
Ve sanayileşme… Kendisinin deyişiyle iğneden ipliğe her şeyi satın alan bir ülkeden, kendine yetecek inşa gücü ve sanayi tesisi ile ve eğitim kurumu olan bir Türkiye!
2000'e gelindiğinde Türkiye 80 milyona varan nüfusu ile tüm sanayi ürünlerini ithal eden bir ülkeden, bir sanayi toplumuna dönüşmüştür ve her alanda dev atılımlar gerçekleştirmiş bir dünya devletidir.
Cumhuriyetin en büyük işinin eğitim olduğuna inandı. Okulsuz köy, orta okulsuz kasaba ve lisesiz ilçe kalmasın istedi. İlk hedefi buydu. Cumhuriyet'in en güzel eseri saydığı “Üniversiteyi her yere götürelim”. Asıl hedefi de bu oldu ve 104 üniversitenin kurulmasına, gelişmesine imza attı.
Ülkenin aynı zamanda hür olması lazımdı. Hür devlet, hür toplum ile mümkündü. İnsanların hür olması ise eğitim ile mümkündü. Bu sebeple eğitimi, hizmetlerinin en başında tuttu. Hür üniversite, demokrasinin en önemli kurumlarındandı.
Demirel'e göre adaletin işlemesi lazımdı, kurumların işlemesi lazımdı ve anayasanın işlemesi lazımdı. Pozitif hukuka dayanan ve batının kanunlarını esas alan bir devlet olması lazımdı. Cebinde taşıdığı anayasasını, yine hep yanında taşıdığı Kuran gibi muhafaza etti. Hukukun üstünlüğüne inandı ve her daim bunu dile getirdi.
Devlet kavramını ve onun zedelenmemesini çok önemsedi. Ona göre; “Devlet, halkın devletidir, üstün irade ve her türlü yönetim yetkisinin kaynağı millet iradesidir. Derdi ki; “Hükümetler şapka gibidir, devlet baş gibidir. Şapka eskiyince yenisini alır takarsınız ama başı yıpratırsanız yenisini bulamazsınız. Devleti zedelemeyin.”
Kıbrıs'a, Türk Dünyası'na, Balkanlara, Amerika'dan Orta Doğu ve Rusya'ya uzanan iyi ve artan ilişkiler ve bir ömür inandığı davalarından biri Avrupa Birliği üyeliği idi.
Ve; yıllarca hizmet ettiği ülkesine son büyük hizmeti olarak, ülkenin her köşesini ve kişisini kucaklayan bir Cumhurbaşkanlığı yaptı.
Süleyman Demirel, son nefesine kadar; “Kalkınmış, Demokrat, Büyük Türkiye'yi” hedeflemiştir. Başarılarla ve mücadeleyle dolu öyküsünde, bugün çok önemsediğim ve özellikle umudunu yitiren pırıl pırıl gençlerimizle paylaşmak istediğim çizdiği yol şudur:
“Pek çok ülke gibi Türkiye'nin de önemli sorunları bulunmaktadır. Hiçbir zaman sorunlarımızı küçümseyemeyiz. Yorgunluğa, bıkkınlığa, karamsarlığa gerek yoktur. Şevkimiz, kararlılığımız, kendimize güvenimiz bize yetecektir.
Türkiye, neye sahip olduğunun değerini iyi bilmeli ve sorunlar ne kadar büyük ve ciddî de olsa, devletten, rejimden, kendisinden güvensizliğe düşmeden, sorunlarını demokratik zeminlerde çözmenin yollarını aramalıdır.
Türkiye, demokrasi ve insan hakları idealine ve prensiplerine içtenlikle bağlıdır. Bu, kimseyi memnun etmek için değil, kendi vatandaşlarını mutlu etmek içindir.
Bu ülkenin doğulusu ve batılısı, kuzeylisi ve güneylisi ile tüm bireyleri kardeştir. Bu kardeşlik bozulmamalıdır.
Türkiye, dünya ile kucaklaşabilecek şekilde ekonomisini geliştirmeli ve teknolojinin gerisinde kalmamalıdır. Türkiye, kalkınmasını sürdürebilmeli; demokrasi ve kalkınma bayrağını hiçbir zaman elinden bırakmamalıdır.”
Bu duygularla, adını tarihe altın harflerle yazdıran Türkiye Cumhuriyeti'nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Aziz Hatırası önünde ihtiramla eğiliyor, kendisini Rahmetle, minnetle anıyorum ve özlüyorum.
Dr. Aylin Cesur - Isparta Milletvekili

Bu haber 1509 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...