“Isparta olarak, Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılında da başarılarını devam ettirmek için hiç durmadan çalışacağımıza söz veriyoruz”

30 Ekim 2023 16:01

"Kıymetli Protokol Üyeleri, Saygıdeğer Ispartalılar, Değerli Öğretmenler, Sevgili Öğrenciler,
Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşunun 100'üncü Yıldönümünü eşsiz bir coşkuyla kutlamanın sevincini ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bugün, ürk Milletinin en büyük bayramıdır. Bugün,Türk Milletinin kalbinin topyekûn Cumhuriyet diye attığı en mutlu gündür.
Bugün, Anadolu'nun, Trakya'nın üzerine bağımsızlık güneşinin yeniden doğduğu gündür. Bugün, tarihin sayfalarına gömülmek istenen büyük Türk Milletinin yeniden diriliş günüdür.
Bugün, Ulusumuzun İstiklal Savaşı'nı bağımsızlık zaferiyle taçlandırdığı gurur günüdür.
Bugün, vatan toprakları üzerinde egemenliğin sadece Türk Milletine ait olduğunun ilan edildiği gündür.
Kıymetli Ispartalılar,29 Ekim 1923 Milletimizin tarihinde dönüm noktası olan gündür.
Bu tarihi günün önemini layıkıyla anlayabilmek için atalarımızın Anadolu'yu ebedi vatan toprağı yapmak için verdiği mücadeleyi bilmek gerekmektedir. Türk Milleti, Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alpaslan'ın kumandasında 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'ni kazandıktan sonra yurt edinmek üzere akın akın Anadolu'ya göç etmeye başlamıştır. Kutalmışoğlu Süleyman Şah liderliğinde Anadolu Selçuklu Devleti'ni kuran Türk Milleti Anadolu'da varlığını devam ettirebilmek için çetin mücadeleler vermiştir. 1096 yılında Türkleri Anadolu'dan atmak amacıyla başlatılan ve iki yüzyıla yakın süren Haçlı Seferleri'nde Türk Milleti yerleştiği bu güzel toprakları cansiperane bir anlayışla canıyla ve kanıyla savunmuştur.
1176 yılında, Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan komutasında Bizans güçlerine karşı, Isparta sınırları içerisinde kazanılan Miryokefalon Muharebesi Türklerin artık Anadolu'da kalıcı olduğunu tescil etmiştir. Moğol saldırılarıyla bağımsızlığı tehlike altına giren Anadolu'daki Türk boyları kendi beyliklerini kurarak özgürlük mücadelelerini devam ettirmişlerdir. Çok sayıda beyliğin hükümranlığında, bölünmüş bir şekilde varlığını sürdüren Anadolu halkını Türk-İslam Cihan Hakimiyeti Mefkuresi altında toplayan Osmanlı Beyliği olacaktır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin Bizans sınırında, bir Uç Beyliği olarak kurulan Osmanlı Beyliği, Anadolu'da ve Rumeli'de kısa sürede gerçekleştirdiği fetihlerle önce güçlü bir devlet sonrasında üç kıtada hâkimiyet sağlayan büyük bir cihan İmparatorluğu kurmuştur. Asırlar boyunca dünyanın en önemli güçlerinden biri olarak varlığını devam ettiren Osmanlı İmparatorluğu, 18 inci yüzyılda başlayan ve 19 uncu yüzyılda 1789 Fransız İhtilali'nin neden olduğu milliyetçilikten kaynaklanan ayaklanmaların etkisiyle güç ve toprak kaybıyla karşı karşıya kalmıştır. Arka arkaya kaybedilen savaşlar ve iç karışıklıklarla beraber Osmanlı İmparatorluğu siyasi ve ekonomik bakımdan Avrupa Devletlerinin tahakkümü altında hayatını devam ettirme mücadelesine girişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nu düştüğü bu zor durumdan kurtarmak isteyen devlet adamları, siyasi ve askeri alanda Tanzimat ve Islahat Düzenlemeleri yaparak bu kötü gidişe mani olmaya çalışmıştır. Diğer taraftan, Avrupa ülkeleri örnek alınarak, yönetimde halkın iradesinin yansımasını temin etmek üzere, 1876'da birincisi, 1908'de ikincisi ilan edilen meşrutiyet rejimleri, azınlık ve milliyetçi hareketlerin bu düzenlemeleri kendi lehine kullanmaya çalışarak bağımsızlık istemesi ve ardı ardına yaşanan büyük harpler nedeniyle İmparatorluğun parçalanmasının önüne geçememiştir.
1912-1913 yıllarında Balkan Harpleri ve 1914 yılında başlayıp 1918 yılında sona eren Birinci Cihan Harbi sonucunda Osmanlı İmparatorluğu bütün Rumeli ile birlikte İstanbul'u kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Birinci Dünya savaşının galibi olan müstevli güçler Anadolu topraklarını ele geçirerek Türkleri, İç Anadolu'da küçük bir toprak parçası üzerinde, denize sınırı olmayan, manda yönetimi altında yaşayabilecek küçücük bir ülkeye mahkûm etmek için bütün güçlerini harekete geçirmişlerdir.31 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ve 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması Türk Milletinin adeta idam fermanı olmuştur. Bu anlaşmaları bahane eden sömürgeci güçler ve kullandıkları kukla devletler dört bir taraftan Anadolu'yu ve Trakya'yı işgal etmişler, İmparatorluğun yönetimine el koymuşlardır. İstanbul'un ve İzmir'in de işgale uğradığı o karabulutlarla kaplı, yeis dolu günlerde, Çanakkale Savaşları Kahramanı Mustafa Kemal'in önderliğinde 19 Mayıs 1919'da Samsun'da yakılan bağımsızlık ateşi yurdun dört bir köşesinde karamsarlıkla bekleyen insanlarımızın yüreklerindeki özgürlük ateşini alevlendirmiştir. Ezelden beri hür yaşayan bu büyük milletimiz kendisine zincir vurmaya yeltenen güçleri bertaraf etmek için Anadolu ve Trakya'nın her tarafında direniş hareketleri başlatmıştır. Yurdun dört bir tarafında başlayan milli direniş hareketlerini söndürmek isteyen işgalci güçler, 16 Mart 1920'de İstanbul'u resmen işgal ederek 12 Ocak 1920'de açılan ve Misak-Milli'yi kabul eden Osmanlı Mebusan Meclisi'ni kapattırmıştır. Mebusan Meclisinin kapatılmasından sonra milli iradenin işgal altındaki İstanbul'da gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiğini gören milletvekilleri, milli mücadelenin merkezi haline gelen Ankara'ya geçmeye başlamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920'de açılmasıyla birlikte, tüm milletimiz istiklal umdesi etrafında tek bir yürek olmuş, esaret ve zillet altında yaşamayı kati bir iradeyle reddederek, Türk ülkesi üzerinde Egemenliğin Kayıtsız ve Şartsız olarak Türk Milletine ait olduğunu tüm dünyaya haykırmıştır. Yıllarca süren harplerden sonra harap ve bitap düşmüş Türk Milleti küllerinden yeniden doğmuş, yekvücut olarak silaha sarılarak tarihte ender görülen bir diriliş destanına imza atmıştır. Aziz Vatanın dört bir yanında başlayan kurtuluş mücadelesinde, Atatürk'ün; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” parolasıyla şahlanan Türk Ordusu, düşmanı Sakarya Meydan Muharebesi'nde Ankara yakınlarında durdurmuş, 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşı neticesinde 30 Ağustos'ta kesin bir zafer kazanmıştır. İstiklal Savaşı'nın zaferle sonuçlanması ve ardından imzalanan Lozan Antlaşması ile birlikte yeni Türkiye'nin sınırları kesinleşmiş, bu sınırlar uluslararası alanda tanınır hale gelmiştir.Anadolu topraklarının düşman işgalinden kurtulmasını sağlayan İstiklal Savaşı 23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı kararlar ve bu kararları uygulayan Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde başarılmıştır.Milletin makûs talihi yine milletin seçtiği temsilcilerin azim ve kararlılığı sayesinde değişmiştir.İstiklal Savaşının kaderini belirleyen bu irade, Gazi Mustafa Kemal'e, daha Anadolu'ya ilk ayak bastığı tarihten beri düşüncesinde olan yeni bir siyasi rejimi uygulamaya geçirme imkânı tanımıştır.
1 Kasım 1922'de Saltanatın kaldırılmasından sonra yeni siyasi rejimin ne olacağı merak edilmekte idi. Bu yeni siyasi rejimin adı Cumhuriyet idi. Atatürk bu kararını son ana kadar kimseye bildirmemiş, 28 Ekim 1923'te toplantı halinde olduğu arkadaşlarına “Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz” diyerek bu konudaki kesin kararını bildirmiştir. 29 Ekim 1923'te TBMM'nin 1921 Anayasası'nın devlet biçimini saptayan maddesi; “Türkiye Devletinin hükümet biçimi cumhuriyettir.” şeklinde değiştirilerek milletvekillerinin “Yaşasın Cumhuriyet” sesleriyle kabul edilmiştir.
Saygıdeğer Ispartalılar, Atatürk, Türk Milletinin tarihi mirasını çok iyi biliyordu. Cumhuriyetin Türk insanının yapısına en uygun yönetim biçimi olduğuna inanmış bir liderdi. “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun yönetim, cumhuriyet yönetimidir.” sözü bunun en iyi göstergesidir. Cumhuriyet idaresinde, TBMM milletin yegâne ve hakiki temsilcisidir. Egemenliği millet adına millet tarafından seçilen kişiler kullanır. Cumhuriyet idaresinde, ülkenin ve halkın geleceği hakkında sadece bir kişi ya da zümre değil, halkın iradesiyle seçilen temsilciler karar verir.Cumhuriyet idaresi, çatısı altında yaşayan insanların memleketi ilgilendiren temel meselelerde birlik şuuruyla hareket etmesini gerektirir. Cumhuriyet idaresi, vatandaşların, ülkenin meseleleri sorumluluk üstlenmesini, dolayısıyla ahlaki olarak erdemli olmasını sağlar. Cumhuriyet idaresi, vatandaşlarına bağımsız ve özgür düşünme fırsatı sunar, böylece milletin her alanda ilerlemesini temin eder. Cumhuriyet idaresi, millet adına karar alınırken halkın isteklerinin ve ihtiyaçlarını gözetilmesini, vatandaşların mutlu olmasını esas alır.
Cumhuriyet idaresinde, vatandaşlar kaderde, kıvançta ve sevinçte birlikte olmanın mutluluğunu yaşarlar. Kıymetli Vatandaşlarımız, Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye, yıllarca süren savaşlardan dolayı yorgun ve fakir düşmüş, ekonomik ve sosyal bakımdan yokluklarla boğuşan, geleceği konusunda ümitleri karamsarlığa dönmüş bir ülkedir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Türkiye'nin Türk Milletinin tarihinde artık yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem, sosyal, ekonomik ve siyasal hayatta yepyeni düzenlemelere şahit olacaktır. Atatürk, Türkiye'yi tam olarak bağımsız bir ülke yapmak, toplumun tasada ve sevinçte bir millet olmasını sağlamak, Cumhuriyeti uluslar topluluğunun onurlu bir üyesi haline getirmek için daha önce görülmemiş, devrim niteliği taşıyan düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Siyasi alanda; Hilafetin kaldırılması, 1924 Anayasası'nın Kabulü, Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması, Laikliğin Anayasa'ya girmesi,Toplumsal Alanda; Şapka ve Kıyafet Kanunu, Yeni Rakamların Kabulü, Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Soyadı Kanununun Çıkarılması,Eğitim Alanında; Öğretimin Birleştirilmesi, Yeni Harflerin Kabulü, Millet Mekteplerinin Açılması, Üniversite Reformu,Ekonomi Alanında; İzmir İktisat Kongresinin Toplanması, Tarım Kredi Kooperatiflerinin Kurulması, Kabotaj Kanunu ve Sanayi Teşvik kanunu'nun çıkarılması, Birinci ve İkinci Kalkınma Planlarının Kabulü bu yönde yapılan düzenlemelerdir.
Türkiye'nin tam bağımsızlığı için tarımda, sanayide ve altyapıda yapılacak yatırımların öneminin farkında olan Atatürk, yeni tesis ve fabrikaların ülkeye kazandırılması için büyük bir hamle başlatmıştır. Cumhuriyet kurulduğunda Türkiye'de sadece 4 önemli sanayi tesisi bulunmaktaydı. Bunlar; Hereke İpek Dokuma Fabrikası, Feshane Yün İplik Fabrikası, Bakırköy Bez Fabrikası ve Beykoz Deri Fabrikası'dır.Atatürk'ün başlattığı sanayi hamlesi neticelerini vermeye başlamış, Anadolu'nun dört bir köşesinde yükselen tesisler ekonominin damarlarına can vermeye başlamıştır. Alpullu, Uşak, Eskişehir ve Turhal Şeker Fabrikaları, Karabük Demirçelik Fabrikası, Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası, İzmit Kâğıt ve Karton Fabrikası, Çimento ve Kiremit Fabrikaları, Dokuma ve Bez Fabrikaları, Süt İşleme Fabrikaları bu tesisler arasındadır.
İlimizde 1934 yılında üretime başlayan; Isparta Gülyağı Fabrikası ve Keçiborlu Kükürt Fabrikası da Atatürk döneminde milli sanayimize kazandırılan tesislerdir. Ulaştırmada demiryollarına verilen önceliğin sonucu olarak; Cumhuriyet kurulduğunda 4.112 km olan demir yolu uzunluğu 1935 yılında 6.639 km'ye ulaştırılmıştır. Yeni inşa edilen Elektrik Santralleri ve Gölcük Tersanesi ile Çubuk Barajı tarımda ve sanayileşmede altyapıya verilen önemin göstergeleri olmuştur. Cumhuriyetin muhafazasında Milli Savunma Sanayinin taşıdığı önemin farkında olan Atatürk; Ankara Fişek Fabrikası, Eskişehir Hava Tamirhanesi, Nuri Killigil Mühimmat Fabrikası, Nuri Demirağ Uçak Fabrikası, Kırıkkale Mühimmat Fabrikasının kurulmasını sağlamıştır.
Saygıdeğer Vatandaşlarımız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Cumhuriyetin ilanından itibaren her alanda başlattığı ekonomik ve sosyal kalkınma hamleleriyle birlikte Türkiye kısa zamanda dünyanın saygın ülkelerinden biri olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan ve Türkiye'nin kalkınma ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşma yolundaki azim ve kararını gösteren hamleler Atatürk'ün vefatından sonra da devam etmiştir.Cumhuriyetin asırlık bir ömre ulaştığı bugün Türkiye, insan kaynağı ve her alanda sahip olduğu imkânlar bakımından dünyanın önemli güçlerinden biri haline gelmiştir.Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzyıllık tarihi Türk Milletinin, bağımsızlık ve kalkınma mücadelesi veren tüm dünya milletlerine emsal oluşturan başarı örnekleriyle doludur. Cumhuriyetin yüz yıllık mücadelesinde Milletimizin başardıklarını daha iyi anlayabilmek için o günlerden bu günlere geldiğimiz mesafeyi bazı örneklerle ifade etmek istiyorum.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, yıllarca süren savaşlardan yorgun düşmüş, eğitimli nüfusunun büyük çoğunluğu yitirmiş ve nüfusu 1927 nüfus sayımında 13 milyon 650 bin olan Türkiye'den bugün genç ve dinamik bir yapıya sahip 86 milyon nüfusa ulaşan bir Türkiye var. Bugün Milli Eğitime bağlı örgün eğitim kurumlarında; eğitim gören öğrenci sayısı 20 milyona ulaşmış bir Türkiye var. 1930 yılında tek bir üniversitesi ve 2 Bin civarında yükseköğretim öğrencisi olan Türkiye'den, bugün 204 Üniversitesi ve 7 milyonu aşan yükseköğretim öğrencisine sahip bir Türkiye var. Cumhuriyetin ilk yıllarında 100 işçiden fazla işçi çalıştıran toplam 155 tesisi bulunan Türkiye'den bugün binlerce büyük sanayi tesisine sahip, dünyanın yaklaşık 200 ülkesine 250 milyar doların üzerinde ihracat yapan bir Türkiye var. Bugün, ülkemizin dört bir yanına ulaşabilen; 3.633 km otoyolu, 29.000 km bölünmüş yolu, 13.500 km demiryolu ağı ve hızlı trenleriyle, kıtalararası köprüleri ve tüp tünelleri inşa etmiş, 57 havalimanıyla modern bir ulaşım sitemine sahip bir Türkiye var.
Bugün, Savunma Sanayiinde yerlilik ve millîlik oranını yüzde 20'lerden yüzde 80'ler seviyesine ulaştırmış, Modern Piyade Tüfeklerini, Zırhlı Araçlarını, Fırtına Obüslerini, İHA ve SİHA Hava Araçlarını, Taarruz ve Genel Maksat Helikopterlerini, Eğitim Uçaklarını, Hava Savunma Sistemlerini, Savaş Gemilerini, Milli Muharip Uçağını ve daha birçok ürünü tasarlayıp imal ve ihraç eden bir Türkiye var. Cumhuriyetimizin yüzyıllık tarihindeki bu muvaffakiyeti; canlarını ortaya koyarak kurdukları Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni bizlere miras bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile bir asır boyunca ülkemizin her bakımdan gelişmesi için gece gündüz demeden gayret sarf eden devlet büyüklerimizin ve Cumhuriyetimizi yüceltmek için gece gündüz demeden çalışıp alın teri döken Türk Milletinin başarısıdır.
Sevgili Gençler;
Tek Vatanımız olan Türkiye'nin toprakları üzerinde, Ay yıldızlı Al Bayrağımızın gölgesi altında, Tek Devlet ve Tek Millet olarak bağımsızca yaşamamızı sağlayan Cumhuriyetimizi muhafaza ve müdafaa etmek her Türk evladının birinci vazifesidir. Atatürk, milletimizin bin bir mihnet ve fakru zaruret içerisinde kurduğu ve kalkınması için ömrünü feda ettiği Türkiye Cumhuriyetini sizlere emanet etmiştir. “Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz.” sözüyle bu emanetin sahibinin sizler olduğunu ifade etmiştir. Sizler Cumhuriyetimizin ve Milletimizin geleceğisiniz. Cumhuriyeti yüceltmek ve ebediyen yaşatmak için kendinizi her bakımdan donanımlı olarak yetiştirmeye gayret ediniz. Atatürk'ün yine bir vecizesinde ifade ettiği gibi; Cumhuriyetin, fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular istediğini unutmadan, Türkiye Cumhuriyetini yüceltmek için vazifeden kaçınmadan çok çalışacağınıza, Cumhuriyeti korumak mecburiyetine düştüğünüzde içinde bulunduğunuz durumun şartlarını düşünmeden, “Ben Varım” diyeceğinize yürekten inanıyoruz.
Saygıdeğer Ispartalılar, Atalarımızın canları ve kanlarını feda ederek bin bir zorluk içerisinde kurduğu Cumhuriyetimizi korumak, ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin özgür iradesine kast edenlere karşı her ne şart altında olursa olsun mücadele etmek, bu büyük milletin fertleri olarak her Türk vatandaşının üzerine düşen kaçınılmaz sorumluluktur. Türkiye'yi, insan kaynağının önemli bir kısmını savaşlarda kaybetmiş ve her türlü yoklukla mücadele etmek zorunda olan bir ülkeden bugün hepimizin gurur duyduğu bir Türkiye haline getiren Cumhuriyetimizin kıymetini idrak etmeli ve gelecek nesillerimize bunu çok iyi anlatmalıyız. Türkiye'nin bir asır boyunca elde ettiği başarılar, mukaddes vatan toprakları üzerinde bağımsız ve özgür yaşamamızı sağlayan Cumhuriyet sayesindedir. Bu başarılar, bizleri ırk, inanç, düşünce ve sınıf ayrımı yapmadan tek bir millet olarak yaşatan Cumhuriyet sayesindedir.Bu başarılar, yönetimde meşruiyetin kaynağını milletten alan Cumhuriyet sayesindedir. Bu başarılar, her bir ferdini sahiplenen, kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet sayesindedir. Türkiye'nin bağımsızlık ve kalkınma yolunda elde ettiği bu başarı, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını, Sayın Cumhurbaşkanımızın hedef gösterdiği Türkiye Yüzyılı yapma gayesine olan inancımızın en büyük dayanağıdır.Büyük bir sevinç ve gururla kutladığımız Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle; Türkiye Cumhuriyeti'ni ilmek ilmek inşa ederek, bizlere kutsal bir miras bırakan Atatürk ve Kurtuluş Savaşımızın kahramanları başta olmak üzere, vatanımızın bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberliği için canlarını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi hürmet ve şükranla anıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nin yükselmesi ve ileri gitmesi için gecesini gündüzüne katarak çalışan devlet büyüklerimizi, kalkınmamız için emek verip alın teri döken tüm vatandaşlarımızı minnetle yâd ediyorum. Isparta olarak, Cumhuriyetimizin başarılarını ikinci yüzyılında da devam ettirmek için, bu asrı Türkiye Yüzyılı yapmak için hiç durmadan çalışacağımıza söz veriyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin Yeni Yüzyılı kutlu olsun.Yaşasın Büyük Türk Milleti! Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!"

Bu haber 687 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...